Tanzimat edebiyatı

Tanzimat edebiyatı, Tanzimat Dönemi kültürel ve siyasi hareketlerinin sonucu olarak ortaya çıkmış edebiyat akımı. 3 Kasım 1839'da[1] Mustafa Reşid Paşa tarafından ilan edilen Gülhane Hattı Hümayunu da denilen yenileşme beratının yürürlüğe konmuş olmasından doğmuştur. Bu olay daha sonraları Tanzimat Fermanı olarak adlandırılacak, gerek siyasî alanda gerek edebî ve gerekse toplumsal hayatta batıya yönelmenin resmi bir belgesi sayılacaktır. Şinasi ile Agah Efendi'nin birlikte çıkarmış olduğu Tercüman-ı Ahval bu edebiyatın başlangıcı olarak kabul edilir.

Siyasi dönem özellikleri

18. yy Osmanlı İmparatorluğu'nda artık gerileme ve çöküş devrinin başladığı dönemdir. Ardı ardına alınan yenilgiler, geniş Osmanlı topraklarında birbiri ardına gelen isyanlar, yönetimi bir arayış içine çekmiş, III. Selim devrinde ilk kez orduda yapılan ıslahat hareketlerinin üstünlüğü karşısında imparatorluk yönünü batıya çevirmek zorunda kalmıştır. Gülhane Hattı Hümayunu'nun yürürlüğe konmuş olmasıyla her alanda bir yenileşme hareketi başlamıştır. Okullarda öğretimin Türkçe'ye dönmesi, gazeteciliğin başlaması ve gelişen milliyetçilik sonucunda edebî yenileşme de beraberinde gelmiş, bu değişmelere uyanan yeni fikir akımlarına paralel olarak ortaya çıkmış, yeni bir medeniyet değişiminin sonucu olarak gelişmiştir. Divan edebiyatı dönemiyle birlikte edebiyatımızda sosyal ve siyasal konuların yanında günlük olaylar tartışma alanına çekilmiştir.

Tanzimat edebiyatı genel özellikleri

Bu dönem sanatçıları, Divan edebiyatında hiç bulunmayan makale, tiyatro, roman, hikâye, anı, eleştiri gibi yeni edebiyat türleri getirmişler, Divan edebiyatında bulunan şiir, tarih, mektup gibi edebiyat türlerini Batı anlayışına göre yeniden düzenlemişlerdir. Tanzimat edebiyatının özellikle ilk devirlerinde yetişen sanatçıların çoğu Montesquieu, Rousseau, Voltaire gibi Fransız devrimci yazarların etkisi altında kalarak, makale ve şiirlerinde zulüm ve haksızlık gibi konulara değinmişlerdir."Vatan", "millet", "hürriyet", "hak", "adalet, "kanun" gibi kavramları yaymaya çalışmışlar, “toplum için sanat” anlayışını benimsemişlerdir. Tanzimat edebiyatının ikinci devrinde yetişen sanatçılar ise (Recaizâde Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit, Sami Paşazade Sezai) bireysel konulara ağırlık vermişlerdir. “Sanat için sanat” anlayışını benimser görünmüşlerdir. Tanzimat edebiyatı, Divan Edebiyatı'nın tersine olarak, seçkin kişiler için değil, halk için meydana getirilen bir edebiyat düşüncesiyle ortaya çıkmıştır. Bu görüşü benimseyen Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal, Ahmet Mithat, Direktör Ali Bey özellikle makale, tiyatro, anı, kısmen de olsa roman türlerinde eserler vermişlerdir. Tanzimat edebiyatının ikinci devrinde yetişen Recaizâde Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit, başta olmak üzere bazı edebiyatçılar ise bu amaçtan uzaklaşmış görünmektedirler. Dilin sadeleşmesi, konuşma dilinin yazı dili haline gelmesi düşüncesi savunulmuştur.

Edebî özellikler

Tanzimat edebiyatında en önemli yenilik, nesirde, anlatım kuruluşunda görülür. Bu akımda söz hüneri göstermek değil, bazı düşünceleri halka yaymak amaçlandığından, “seci” ler atılmış, asıl düşünce ile ilgisi bulunmayan doldurma sözlere yer verilmemiş, düşünceler sayfalarca süren uzun cümleler yerine kısa cümlelerle anlatılmaya çalışılmıştır. İlk zamanlarda Ziya Paşa, Namık Kemal başta olmak üzere bu akımın öncülüğünü yapan edebiyatçılar Divan Edebiyatı nazım biçimlerinin dışına pek çıkılmamış, yeni düşünceler eski biçimler içinde söylenmiş olsalar da sonraları eski biçimler tamamen bırakılarak yeni biçimler kullanılmaya başlanmıştır. Recaizade Mahmut Ekrem, özellikle Abdülhak Hamit'in eserlerinde bu açıkça görülmektedir. Türk Edebiyatı'na yeni giren yazı türleri önceleri Fransızca'dan yapılan manzum çevirilerde görülmüş, telif şiirlerde çok sonra kullanılmıştır. Beyitlerin başlı başına birer bütün olmasıyla yetinilmeyip, bütün mısralar aralarında bir anlam bağı bulunmasına, Divan şiirindeki “parça güzelliği” anlayışı yerine şiirin baştan sona kadar belli bir düşünce etrafında gelişmesine; yani konu birliğine ve bütün güzelliğine önem verilmiştir. Şiirin konusu genişletilmiş, günlük hayatla ilgili her türlü olay, duygu ve düşünce şiirlerde yer almıştır. Genel olarak aruz vezni kullanılmakla birlikte, Türk'lerin öz vezninin hece vezni olduğu kabul edilmiş, Ziya Paşa, Namık Kemal, Ahmet Cevdet Paşa başta olmak üzere bu vezinle yazmaya özen gösterilmiş fakat bu istek geniş bir akım halini alamamış, girişilen birkaç şiir denemesi ile yetinilmiştir.

Şiir

Tanzimat edebiyatı sanatçıları her şeyden önce şiirin konusunu ve anlatımını değiştirdiler. Namık Kemal Lisân-ı Osmanî'nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülahazalar" isimli uzun makalesinde şiirin, fikrin gelişmesine ve halkın eğitilmesine olan büyük hizmetinden söz eder. Divan edebiyatının gerçekle ilgisizliğine,yapmacıklığına, boşluğuna şiddetle hücum eden Namık Kemal, edebiyatın yeniden düzenlenmesini ister. Bunun içinde her şeyden önce yeni bir anlatım yolu, yeni bir dil bulunmasını gerekli görür. Dilin bir an önce konuşma diline yaklaştırılması gerekliliğini savunur. Buna rağmen Tanzimat şiirinin dilinin sade olduğunu söylemek zordur.

Tanzimat şirinin Divan şiirine bağlı kaldığı unsurlar daha çok biçim alanındadır. Bu dönemde hece veznine olan ilgi biraz artmışsa da aruz eski hakimiyetini sürdürmüştür. Divan şiirinin nazım şekilleri aynen kullanılmıştır. Aruz vezninin yanı sıra hece ölçüsü çok az kullanılmıştır.

Bu dönemde şiirin konusu değişmiş, aşk, hasret, ayrılık gibi kişisel konular bir yana bırakılmış; eşitlik, özgürlük, adalet, hukuk, medeniyet gibi toplumsal konulara önem verilmiştir. Ancak bu daha çok birinci dönem tanzimatçıları denen Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal gibi sanatçılarda görülür. İkinci dönem tanzimatçıları denen Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit, Samipaşazade Sezai'de ise kişisel konular yeniden ele alınmıştır. Genel olarak Tanzimat şiirine bakıldığında romantizm akımının etkisi görülür.

Tiyatro

Tanzimat dönemine gelinceye kadar Türk edebiyatında Batılı anlamda sahne tiyatrosu görülmez. Ancak halk arasında Karagöz ile Hacivat, Orta oyunu ve Meddah gibi seyirlik oyunlar vardır. Halk arasındaki seyirlik oyunlardan Karagöz ve Hacivat; bir kukla oyunudur. Karagöz'de değişik söz oyunlarıyla ve yanlış anlaşılan sözlerle güldürü unsuru sağlanır. Eğlendirme amacı taşır. Karagöz adlı cahil biriyle Hacivat adlı bilgili geçinen biri arasındaki atışmalarla sürer gider. Orta oyunu: şehir meydanlarında ya da kendileri için hazırlanan yerlerde Pişekar, Kavuklu, Zenne gibi sabit tiplerle oynanan güldürü amaçlı seyirlik oyundur. Meddah ise tek kişilik bir oyundur. Yüksekçe bir yere çıkan meddah, değişik şivelerle konuşarak anlattığı bir olayla güldürü oluşturur. Tanzimat dönemine kadar olan bu oyunlar belli bir metne dayanmayan, oyuncuların oyun esnasında karşılıklı konuşmalarına dayanan oyunlar olup eğitici bir amaç taşımamışlardır.

Tanzimat döneminde ise tiyatro ile okul bir sayılmış, halkın eğitilmesinde bir araç sayılmıştır. Tanzimat tiyatrosu Batı tiyatrosu etkisinde kalmıştır. Sanatçılar özellikle William Shakespeare, Victor Hugo ve Molierre gibi sanatçılardan uyarlamalar yapmışlardır. Tanzimat tiyatrosunda sosyal eğitim ön plandadır. Toplumda görülen aksaklıklara doğrudan doğruya dokunmak veya tarihin ibret verici olaylarını ele alıp onlardan ahlaki sonuçlar çıkarmak amaçlanmıştır. Tanzimat tiyatrosunda dil ve üslup konuşma diline ve üslubuna çok yaklaşmıştır. Tanzimat döneminin yazılan ilk tiyatro eseri Şinasi'nin Şair Evlenmesi adlı tek perdeden oluşan töre komedyasıdır. Şinasi bu eserinde görücü usulüyle evlenmeyi yermiştir. Tanzimat döneminin de sahnelenen ilk tiyatro eseri ise Namık Kemal'in Vatan Yahut Silistre adlı yapıtıdır. Namık Kemal bu eserinde yurtseverlik konusu işlemiştir ve ülke genelinde büyük yankı oluşturmuştur. Dönemin önemli sanatçılarından olan Namık Kemal tiyatroyu sosyal yarar sağlamak için faydalı bir uğraş ve eğlence aracı olarak görmüştür. Bu dönemin önemli tiyatro yazarları arasında Direktör Ali Bey'de gösterilebilir. Direktör Ali Bey'in Konana Yatıyor ve Misafir-i İstiklal adlı tek perdelik oyunları mevcuttur.[2]

Roman ve Hikâye

Tanzimat Dönemi öncesi Türk edebiyatında hikâye ve roman türleri yoktu. Nesir alanında daha çok tarih ve siyasetname gibi eser verilmiş, olay kaynaklı eser ise daha çok mesnevi türünde yazılmıştır. Tanzimat nesir alanında bir çığır açmış, onu şiirden daha etkili bir hale getirmiştir. Süsten, özentiden uzak, halkın okuması, bilgilenmesi amacıyla eserler ortaya koyulmuştur. Türk Edebiyatı'nda roman çevirilerle başlamıştır. Bu alanda ilk eser Yusuf Kamil Paşa'nın Fenelon adlı Fransız yazardan çevirdiği Telemak adlı romandır. Birçok teknik kusurlarla dolu olan bu eserin kahramanlarının yabancı olmasına rağmen büyük ilgi gördü. Konusuyla ve kahramanlarıyla Türk edebiyatının ilk yerli romanı ise Şemseddin Sami'nin yazdığı Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı aşk romanı olmuştur. Bu da roman tekniği bakımından zayıf bir romandır. Edebi sayılabilecek ilk roman ise Namık Kemal'in İntibah adlı romanıdır. Tanzimat dönemi romanları içerik ve roman tekniği bakımından yetersizdir. Bu dönem romanlarında uzun uzun betimlemeler yapılmış ve sık sık tesadüflere yer verilmiştir. Romanda konu olarak seçilen şeyler dönemin siyasi ve gündelik sorunlarıdır. Tanzimat romanında yanlış batılılaşma, kölelik ve cariyelik gibi konular ön plana çıkmaktadır. Romanlarda kişiler tek taraflı ele alınmış, iyiler ödüllendirilirken kötüler ise cezalandırılmıştır. Dönem sanatçılarının siyasi nitelikli kişiler olması dönemin tüm edebi yapıtlarında olduğu gibi romana da yansımıştır. Tanzimat edebiyatının ilk sanatçıları romantizm akımının etkisinde kalırken sanat için sanat yapan ikinci dönem sanatçılarında ise realizm akımı baş gösterir Türk edebiyatında hikâye alanında ilk eserleri Tanzimat dönemi sanatçıları vermiştir.. Özellikle Ahmet Mithat Efendi halk hikâyeleri ile batı tekniğini birleştirmiş ve bu alandaki ilk batılı eserlerden olan Letaf-i Rivayat adlı hikâye serisi ile halk hikâyelerini modernleştirmeye çalışmıştır. Ancak Türk edebiyatında modern anlamda ilk hikâyecilik Sami Paşazade Sezai'nin Küçük Şeyler adlı eseriyle başlar.

Gazete

Tercüman-ı Ahvâl gazetesinden bir görünüm.

Türk edebiyatına gazete ilk olarak Tanzimat döneminde girmiştir. Tanzimat dönemi sanatçıları halka ulaşabilmek ve bir şeylere farkındalık yaratabilmek için gazeteyi bir araç olarak görmüşlerdir. Tanzimat ile birlikte gazetenin Türk edebiyatına girmesi birçok şeyin tetikleyicisi olmuştur. Gazete ile aydınlar ve sanatçılar makalelerini paylaşmışlardır, ayrıca roman, hikâye, tiyatro gibi türlerin gelişmesinde de gazetenin etkisi olmuştur. Tanzimat edebiyatının önemli sanatçılarından Ali Suavi gazete için: “Anlıyor musunuz, gazete ne güzel mekteptir ve orada okuyanlar nasıl da uyanıyorlar!” ifadelerini kullanmıştır.[3] Osmanlı İmparatorluğu'nda çıkarılan ilk gazete 1831 tarihli Takvim-i Vekayi'dir Takvim-i Vekayi gazetesi haftalık olarak Türkçe basılmış olup bunun yanı sıra Arapça, Ermenice, Farsça, Fransızca ve Rumca gibi dillerde de baskıları yapılmıştır. Bunların dışında Takvim-i Vekayi gazetesi ilk resmi gazete sayılmaktadır ve genel olarak bu gazetenin içeriği resmi duyurular ve kabul edilen yasa metinleri olmuştur.[4] Tanzimat döneminin ilk yarı resmi gazetesi ise William Churchill tarafından çıkarılan 1840 tarihli Ceride-i Havadis gazetesidir. Bu gazete daha çok haber içerikli yayınlar yapmıştır fakat halk tarafından ilgi görmemiştir, ilk üç sayısı ise ücretsiz olarak dağıtılmıştır.[5] Tanzimat döneminin en önemli gazetelerinden biriside İbrahim Şinasi ile Agah Efendi'nin birlikte çıkardıkları Tercüman-ı Ahvâl gazetesi olmuştur. Bu gazete Osmanlı İmparatorluğu'nda ilk edebi ve özel gazete olup Tanzimat edebiyatının başlangıcı sayılmaktadır.[6] İlk başlarda pazar günleri çıkan bu gazete daha sonra haftada üç kez çıkmıştır. İlerleyen dönemlerde gazete Ceride-i Havadis ile rekabet edebilmek için haftada beş kez çıkarılmıştır.[6] Gazetede daha çok Şinasi, Ahmet Vefik Paşa ve Ziya Paşa gibi isimler görev yapmıştır. Türk edebiyatında ilk tiyatro yapıtı olan ve görücü usulu evlenmeye yeren İbrahim Şinasi'ye ait Şair Evlenmesi adlı çalışma ilk olarak bu gazetede yayınlanmıştır. İbrahim Şinasi gazetenin 24 sayısında ayrılmıştır. Tercüman-ı Ahval gazetesinde eğitim sistemini eleştiren bir makale yayınlanınca gazete iki haftalığına kapatılmıştır. Bu olay Türk basın tarihinde yayın durdurmanın ilk örneği olmuştur.[6] Gazete 792 sayı yayınlanmış ardından da 11 Mart 1866 yılında kapatılmıştır. Bu dönemde çıkarılan diğer gazetelerden birisi de Tasvir-i Efkâr gazetesi olmuştur. Tasvir-i Efkâr gazetesi İbrahim Şinasi tarafından çıkarılmış ardında gazetenin başına Namık Kemal getirilmiştir. Bu dönemde çıkarılmış kayda değer gazetelere örnek olarak: Ali Suavi'nin çıkardığı Muhbir, Ahmed Midhat Efendi'nin çıkardığı İbret ve Tercüman-ı Hakikat gazeteleri verilebilir.[3]

Tanzimat edebiyatı dönemleri

Tanzimat edebiyatı birinci ve ikinci dönem olmak üzere iki başlıkta incelenir. Tanzimat edebiyatının bu şekilde dönemlere ayrılmasında temel etken sanatçılar arasındaki edebi görüş ayrılıklarıdır. Genel olarak bakıldığında birinci dönemde sanatçıları halktan yana eserler verirken ikinci dönem sanatçıları daha çok sanatsal kaygı güdüp sanat için sanat eğilimine yönelmişlerdir.

Birinci dönem Tanzimat edebiyatı

Bu dönem sanatçılarına göre edebiyat, halk eğitiminde bir araçtır. Edebiyatta hak, adalet, özgürlük, eşitlik gibi kavramlar ilk kez birinci dönem sanatçılarında görülmüştür. Roman, öykü, makale, fıkra, eleştiri ve tiyatro gibi türleri ilk olarak birinci dönem sanatçıları vermiştir. Bu dönem sanatçıları toplum için sanat anlayışını benimsemişler ve romantizm akımının etkisinde kalmışlardır. Bu dönemde Divan edebiyatı eleştirilmiş hece ölçüsüne sahip çıkılmak istenmişse de bunlar sadece teoride kalmıştır. Dönem sanatçıları içeriğe önem vermişlerdir. Bu dönem sanatçılarından İbrahim Şinasi Türk edebiyatında noktalama işaretlerini ilk kullanan kişidir. Sanatçılar aruz ağırlıklı eserler vermiş az da olsa hece ölçüsü denenmiştir. Genel olarak yeni konular eski biçimlerle verilmiştir. Tanzimat edebiyatının genelinde de görülen Fransız edebiyatı etkisi bu dönemde de görülmüştür. Bu dönemin sanatçıları yeni türlerde ilk eserleri verdikleri için teknik bakımdan mükemmel değillerdir. Ortaya koyulan yapıtlar genellikle çeviri ve taklittir. Bu dönem sanatçıları İbrahim Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa, Ahmet Mithat Efendi, Ahmet Vefik Paşa, Şemsettin Sami, Ahmet Cevdet Paşa, Ali Suavi ve Sadullah Paşa'dır. Bu sanatçılardan İbrahim Şinasi Türk edebiyatında yeniliğin öncüsü olarak bilinir. Türk edebiyatında ilk makaleyi ve ilk tiyatroyu o yazmıştır. İbrahim Şinasi aynı zamanda gazetecilik de yapmıştır. Namık Kemal ise Türk edebiyatında vatan ve hürriyet şairi olarak bilinir. Namık Kemal yapıtları ve düşünceleriyle modern Türkiye'nin kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk'ü de etkilemiştir. Atatürk Namık Kemal için "Vatanın kurtuluşu ve istiklâli için ölmeyi bugünkü nesle Namık Kemal öğretti. Harbiye senelerinde siyaset fikirleri baş gösterdi… Namık Kemal’den gelen sesin büyüsüne kapılmıştık. Bu ses ruhumuzu şimşek gibi sarsıyor, bu ses şimdiye dek okuduğum şiirlerdeki hiçbir sese benzemiyordu. Namık Kemal’in yiğit sesi, önümde bambaşka bir ufkun açılmasına yol açıyordu.” ifadelerini kullanmıştır.[7][8] Dönemin en önemli sanatçılarından diğeri ise Türk edebiyatında 300'den fazla eser vermiş olan ve bu sebepten "yazı makinesi" diye anılan Ahmet Mithat Efendi'dir. Ahmet Mithat Efendi daha çok öykü alanında eserler vermiştir. Dönem sanatçılarından Ahmet Vefik Paşa ise Bursa valiliği yapmış ve Bursa'da bir tiyatro binası yaptırmıştır.[9]

İkinci dönem Tanzimat edebiyatı

Bu dönem sanatçılarında birinci dönemin aksine sanat için sanat anlayışına dönülmüştür. Dönem sanatçıları daha çok bireysel konulara yönelmiştir. Dilde tekrar bir ağırlaşma olmuş, sadeleşme fikri başarılı olamamıştır. Güzel olan her şey sanatın konusu olabilir anlayışı ikinci dönem sanatçılarınca kabul görmüştür. Bu dönemde aruz vezni tekrar ağır basmıştır. Şiirin konusu bu dönemde daha da genişlemiştir. Bu dönem sanatçıları daha çok realizm, romantizm ve natüralizm, akımlarını benimsemişlerdir. Bu dönemde aruz vezni tekrar ağır basmıştır. Dönemin roman ve öykü tekniği ilk döneme göre daha da gelişmiştir. Yazılan tiyatro eserleri sanat için sanat anlayışı doğrultusunda oynanmak için değil okumak için yazılmıştır. İkinci dönem sanatçıları: Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit Tarhan, Samipaşazade Sezai, Nabızade Nazım, Muallim Naci, Ahmet Cevdet Paşa ve Direktör Ali Bey'dir[9]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. Mehmet Aktel. "Tanzimat FermanI'nın Toplumsal Yansıması". 6 Ocak 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. http://web.archive.org/web/20150106181831/http://edergi.sdu.edu.tr:80/index.php/iibfd/article/viewFile/2377/2145.
  2. Tanzimat Dönemi Edebiyatı, Erişim tarihi:17 Nisan 2016
  3. 1 2 Tanzimat Edebiyatında İlk Gazeteler, Erişim tarihi: 17 Nisan 2016
  4. Takvim-i Vekayi Gazetesi (1831), Erişim tarihi: 17 Nisan 2016
  5. Ceride-i Havadis Gazetesi (1840), Erişim tarihi: 17 Nisan 2016
  6. 1 2 3 Tercüman-ı Ahval Gazetesi (1860), Erişim tarihi: 17 Nisan 2016
  7. Namık Kemal Hayatı Ve Şiirleri, Radikal, Erişim tarihi: 17 Nisan 2016
  8. E-arşiv, Erişim tarihi: 17 Nisan 2016
  9. 1 2 Türk Edebiyatı Ders Notları, MEB, Erişim tarihi: 17 Nisan 2016
    This article is issued from Vikipedi - version of the 11/30/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.