Musa Çelebi

Musa Çelebi

Musa Çelebi (d. 1388, Bursa - ö. 5 Temmuz 1413 Çamurlu, Bulgaristan), Fetret Devri'nde 1411 - 1413 döneminde Edirne'de Sultan olarak Osmanlı Rumeli toprakları üzerinde saltanat süren bir Osmanlı şehzadesidir.

Musa Çelebi Yıldırım Bayezid'ın dokuzuncu oğlu olarak dünyaya gelmiştir. Sultan Yıldırım Bayezid'in Germiyanoğlu Süleyman Şah'ın kızı Devlet Şah Hâtun'dan olan dördüncü oğlu Şehzade Büyük Musa Çelebi ile karıştırılmaması için [1] Fetret Devri'nde Küçük Musa Çelebi olarak da anılmaktadır. (Küçük) "Musa Çelebi" kardeşleri İsa Çelebi, Süleyman Çelebi ve Mehmet Çelebi ile taht mücadelelerine girişmiştir. Musa Çelebi 1403 - 1404 yıllarında Bursa'da Timur'dan beratlı emir olarak hüküm sürmüş ama daha sonra kardeşi İsa Çelebi tarafından buradan uzaklaştırılmıştır. 1409'da kardeşi Mehmet Çelebi ile görüşerek Edirne'den Rumeli ve Anadolu'da hüküm süren kardeşi Süleyman Çelebi aleyhine bir anlaşma yapmıştır. Musa Çelebi Rumeli'ye geçerek Osmanlı Rumeli topraklarında Süleyman Çelebi ile askeri mücadeleye girişmiştir. En sonunda 1410'da önce Edirne'de Osmanlı Rumeli toprakları ve sonra Anadolu arazileri üzerinde Sultan olarak hüküm süren kardeşi ( Emir ) Süleyman Çelebi'yi bir baskın ile Edirne'den kaçırtmış ve onun öldürülmesine neden olmuştur. Musa Çelebi 1410'da Osmanlı idaresindeki Rumeli bölgelerinde Osmanlı Hükümdarı olarak Edirne'de tahta geçip 1410-1413 arasında saltanat sürmüştür. Fakat bu sefer de 1413'de kardeşi Mehmet Çelebi ile yaptığı askeri mücadeleler sonunda yenilip 1413'te öldürülmüştür.

Emirlikten önceki yaşamı

Musa Çelebi'nin Ankara Savaşı'ndan önceki yaşamı hakkında şu anda elimizde pek az kaynak bulunmaktadır. Çelebi lakabını taşıması onun bir medrese tahsiline eşit iyi bir eğitim aldığına ve okur yazar olduğuna işaret etmektedir. Yıldırım Beyazid'in oğullarını Anadolu'da yapılan savaşlara birlikte götürdüğü bilinmektedir. Babasının saltanat döneminde Rumeli'de akınlara katılmıştır.[2] Ankara Savaşı'nda Yıldırım Beyazıd yanında bulunmuş ve onunla birlikte esir düşmüştür.

Musa Çelebi Ankara Savaşı'nda Timur'a tutsak düşen babasının yanında esir olarak kalmıştı. Bu onun Timur tarafından kayrılmasına yol açtığı bildirilir. Musa Çelebi'ye Timur tarafından hilat giydirilip, kemer, kılıç, sadak ve değerli atlar verildiği belirtilmektedir. Sonra 403'de Timur onu kendine tabi olarak Bursa ve çevresinin emirliğine de atamıştır.[2] Bazı kaynaklara göre, Yıldırım esarette 1403'de öldüğü zaman cenazesi Timur'un emri ile Musa Çelebi eşliği altında Bursa'ya gönderilmiştir.[3][4]

Bursa'da emirlik

1403'de Bursa'ya gelen Musa Çelebi orada egemen olan kardeşi İsa Çelebi'yi yenerek kente girdi.[2] Timur orduları tarafından talan edilmiş olan Bursa'da Timur'dan beratlı olan bir emir olarak hüküm sürmeye başladı. Fakat kardeşi İsa Çelebi Karesi civarlarına geldi ve Musa'nın emirliğini tehdide başladı. Musa Çelebi, İsa Çelebi'ye karşı bir sıra hücumda bulundu ve bunlarda İsa Çelebi güçlerine üstün geldi ama onu elimine etmeyi başaramadı. Son çarpışma Balıkesir civarında oldu ve Musa Çelebi yenik düşüp kaçmak zorunda kaldı. Musa Çelebi buradan önce Germiyan'a Germiyanoğlu II. Yakup Bey'in yanına, sonra da kuzeni olan Karamanoğlu Mehmed Bey'e ile Candaroğlu İsfendiyar Bey'in yanına sığındı.[2][5]

Rumeli'ye geçiş

1409'da Çelebi Mehmet Bursa'yı kardeşi Süleyman Çelebi'ye kaptırmış ve tekrar kendi çabaları ile onu oradan sökememişti. Bu nedenle yeni bir strateji düşünülmek gerekmekteydi ve bunun planlanması için Çelebi Mehmet kardeşi Musa Çelebi'ye onunla görüşme teklif eden bir mektup gönderdi. İki kardeş Kırşehir civarında Cemele Kalesinde buluştular. Burada bir ortak plan yapıp bunu uzerine anlaştılar. Bu plana göre Çelebi Mehmet ve Musa Çelebi babalarından kalan Osmanlı devletini aralarında ikiye bölmeyi öngörmekte idiler. Plana göre önce Musa Çelebi Rumeli'ye Eflak'a geçecek orada civardan topladığı Türkmenler ve diğer ittifak yaptığı Hristiyan hükümdarlardan aldığı askerlerle Edirne üzerine yürüyecekti. Musa Çelebi galip geldiğinde, Süleyman Çelebi yerine Edirne'de Osmanlı Rumeli toprakları sultanı olacaktı. Aynı zamanda Amasya'dan Çelebi Mehmet Bursa üzerine yürüyecek ve Anadolu'daki Osmanlı arazilerinin Sultanı olacaktı.[3]

Musa Çelebi 1409'da Çandaroğlu İsfendiyar Bey'in sağladığı bir gemi ile Sinop'tan Rumeli'de Eflak'a geçti ve burada Eflak voyvodası I. Mircea tarafından çok iyi karşılandı. Musa Bey Eflak Voyvodası Mircea'nın kızı ile evlendi. Mircea'nın sağladığı çok sayıda Eflak askerleri ve Tuna boylarında ve Dobruca'da yerleşmiş Türkmenlerden bir ordu kurmaya başladı. Bulgaristan'a indi ve oradaki boyarlarin da desteğini sağladı. Bunun haberini Anadolu'da bulunmakta iken alan Süleyman Çelebi hemen Bizans desteği için Konstantinopolis'e ve oradan da Edirne'ye geçti. Amasya'dan yürüyen Çelebi Mehmet de Bursa'yı eline geçirmeyi başardı. Böylelikle Musa Çelebi ve Çelebi Mehmet planlarının birinci aşaması başarı ile gerçekleştirildi.

Planın ikinci aşaması Musa Çelebi'nin Rumeli'yi ve Edirne'yi ele geçirmesi idi. Musa Çelebi yeni topladığı ordusu ile 1410'da Balkanlardan güneye indi. Bizans'dan aldığı askerî desteklerle güçlenen Emir Süleyman ordusu ile savaşa girişti.[3] 11 Şubat 1410'da Süleyman Çelebi'nin üzerine gönderdiği bir orduyu Yanbolu'da yendi. Fakat Süleyman Çelebi şahsen ordusunun başına geçtikten sonra 15 Haziran 1410'da "Hasköy Hisarı" önünde yapılan savaşta Musa Çelebi yenildi. Eflak'a geri kaçmak zorunda kaldı. Çirmen ve Yanbolu civarlarında çete savaşları başlattı ve Süleyman Çelebi'a bağlı mevkilere baskınlar yapmaya basladi.[2]

Musa Çelebi ordusuyla en son olarak 17 Şubat 1411'de bir kış havası altında Edirne'yi bastı. Süleyman Çelebi, taraftarlarını çok gücendirmişti. Birçoğu ona destek vermekten ayrılmış ve diğerleri ise demoralize olmuşlardı. Her ne sebeple olursa olsun Edirne'deki Süleyman Çelebi güçleri bu baskına karşı koyamadılar. Süleyman Çelebi o sırada bir hamam alemindeydi ve kendine durumu bildirenlere önce inanmayıp onlara hakaretli hareketlerde bulundu. Fakat durumu sonunda anlayan Süleyman Çelebi geceleyin yanında çok az sayıda adamıyla ancak kaçmayı başardı. Süleyman Çelebi Döğenciler köyüne geldiği zaman kılavuzu ihanet edip köylüler tarafından öldürüldü ve başı kesilerek Edirne'ye Musa Çelebi huzuruna götürüldü.[3]

Fakat Musa Çelebi'nin bahşiş isteyen köylülere karşı davranışı onun haşin tabiatı ve siyasetine bir gösterge olmaktadır. Musa Çelebi eski bir Türk geleneğini harfi harfine uygulamaya koyuldu. Saltanat soyundan kim olursa olsun; bir saltanat üyesi, diğer bir saltanat üyesini kendi emri üzerine öldürtülürdü. Başkalarının olaya izinsiz müdahalesine, kişi ise idam, devlet ise savaşla yok etmek cezasını verilir ve intikamı ise mutlaka alınırdı. Musa Çelebi de bu geleneği uygulayarak köyü içindekilerle beraber yok etti. Buna karşılık 1406'da Mehmet Çelebi'nin adamları Eskişehir'de İsa Çelebi'yi kıstırıp öldürdükleri zaman bu gelenekten hiç bahis eden olmamıştı.

Edirne'de hükümdarlık

Musa Çelebi Edirne'de 17 Şubat 1411'de yapılan biat töreni ile sultan ilan edilip tahta geçti. Böylece kardeşi Mehmet Çelebi ile birlikte yaptığı stratejik plan başarılı oldu. 1411'da tekrar Osmanlı Devleti Çelebi Mehmet Anadolu'da ve Musa Çelebi Avrupa'da hükümdar olarak ikiye bölünmüş oldu. Fakat Rumeli yakasında Edirne'de hükümet sürmeye başlayan ve İslami geleneklere uygun olarak "Salahu'd-dünya ve'd-din" sanını alan Musa Çelebi kardeşi Mehmet Çelebi ile yaptığı anlaşmanın geçersiz olduğunu ilan etti. Bağımsızlığını duyurarak kendi adına hutbe okutup sikke bastırdı. Çandarlı Birinci İbrahim Paşa'yı vezir ve Simavnalı Şeyh Bedreddin'i kazasker olarak atadı.[2]

Musa Çelebi yerine geçtiği ağabeyi Süleyman Çelebi'den, daha etkin politikalar uygulamaya başladı. Venedik Cumhuriyeti'ne ticari imtiyazlar tanıdı. Kendine tahta geçmekte yardımı dokunan sınır gazilerine karşılık sağlamak için önce Balkanları sindirme politikasına girişti. Osmanlı devletinin elinde bulunup Ankara Savaşı'ndan sonra Sırplar tarafından işgal edilmiş bölgeleri geri almak hedefiyle Sırbistan güneyindeki bölgeleri, Köprülü, Akçabolu ve Provadi (bugünkü Bulgaristan'da Provadiya) ve kalelerini ve Nobırda'da bulunan gümüş madenleri merkezini eline geçirdi. Mihaloğlu ve akıncıları Makedonya'nın içlerine akınlar yaptılar.[2][6]

Bu politikalarının bir başkası Bizans İmparatoru ile Süleyman Çelebi arasındaki anlaşmayı feshetmek oldu. Süleyman Çelebi'nin Bizanslılara verdiği Selanik şehrini yeniden eline geçirdi.[2] Sonra da Süleyman Çelebi'ye verdiği destek dolayısıyla Bizans İmparatoru II. Manuel'i cezalandırmak gerektiği kabul edildi. Bu hedefle Musa Çelebi 1412'de yeni bir Konstantinopolis kuşatmasına başladı. Bu kuşatma Konstantinopolis halkının son 10 yılda acısını çektiği Yıldırım Bayezid'in 1402'de kaldırmış olduğu abluka kuşatmasndan sonra ikinci kuşatma oluyordu ve bu Bizans halkının moralinin çok aşağıya düşmesine neden oldu. Musa Çelebi'nin ufak deniz gücünün yenilgiye uğratılması ve Konstantinopolis kara surlarının aşılmaz olarak görülmesine rağmen Musa Çelebi karadan kuşatmaya devamda ısrar etmekteydi. 1411 Bizans İmparatoru İstanbul'da rehin olarak tutulan Süleyman Çelebi'nin oğlu Orhan Çelebi'yi serbest bıraktı. Orhan Çelebi kendine asker toplayarak Selanik'te isyan çıkarttı. Fakat Musa Çelebi, Konstantinopolis kuşatmasını bırakmadan, bazı Osmanlı birliklerini Selanik'e gönderip bu isyanı bastırmayı başardı. Bu Osmanlı birlikleri sonra da Süleyman Çelebi'nın Bizanslılara verdiği Teselya bölgesine de akınlar yapıp bu bölgeyi geri aldılar.[6]

Musa Çelebi uyguladığı politika ve bunu uygulamak için aldığı haşin tedbirler ve yaptığı eylemler askerlerinin kendinden hoşlanmamalarına ve ona gücenmelerine yol açtı. Bu sırada Musa Çelebi Balkanlarda bulunan Gazi akıncıların kazanmış oldukları güç, ganimet ve onlara verilen tımarları kıskanmaya başlamıştı. Akıncıların bu özel imtiyazlarını azaltmak amacıyla akıncılara yıllık akınlarını durdurmalarını emretti. Bu ise sınırlardaki gazi emirleri gücendirdi. Mihaloğlu, Musa Çelebi'ye olan bağlarını koparttı ve o yıl Makedonya'ya Edirne'den izinsiz, hatta merkeze hiç haber bile vermeden, akın yaptı ve bu izinsiz akında kazandığı toprakların tımarlarını ve ganimeti merkeze bildirmeden kendisi dağıttı. Diğer taraftan Edirne'de Musa Çelebi tarafından şeyhülislam olarak atanan Şeyh Bedreddin, fakirlere dağıtım yapılmasını öngören doktiriner fikirleri ile, hem medreseli Sünnileri hem de ülkenin zengin ileri gelenlerini kızdırdı ve Şeyh Bedreddin aleyhinde birçok komplolar kurulmaya başlandı. Tutucu hocalar ve medreseliler açıkça Şeyh Bedreddin'in bir kafir olduğunu söylemeye başlayıp onun azledilmesini istediler. Bu gelişmelerden devletin idaresini elinde tutan Çandarlı vezirleri hoşlanmayıp Bizans'la ve Anadolu'da bulan Mehmed Çelebi ile Musa Çelebi'yi iktidardan atmak için gizli müzakerelere giriştiler. Aynen yerini aldığı Süleyman Çelebi'ye yapıldığı gibi, Musa Çelebi askerleri de onun yanından ayrılmaya ve yanında kalanlar da demoralize olmaya başladılar. Buna karşılık Anadolu'da Bursa'da hüküm süren kardeşi Mehmet Çelebi'nin kendisine sadakat, askerlik becerisi ve secaat gösterenlere karşı gösterdiği adil davranışları ve askerlerini seven ve öven tutumları hakkında söylentiler Edirne'de gittikçe yaygınlaşmaya başladı.[6]

Bizans İmparatoru Manuel Mehmet Çelebi ile yakın ilişkiye geçti. 1412 başlarında Manuel Bursa'ya bir gizli elçi gönderdi ve onu İstanbul'a davet etti. Mehmed Çelebi 15.000 kişilik ordusu refakatinde Üsküdar'a geldi. Onu burada karşılayan Bizans İmparatoru, onu İstanbul'a geçirdi ve orada 3 gün süren ve Bizanslıların çok iyi yaptıkları şaşaalı bir ağırlama töreni yapıldı. Bu törende Mehmed Çelebi kardeşiyle savaşa ikna edildi ve hemen Mehmed Çelebi'nin refakat ordusunu Boğaz üzerinde Rumeli'ye geçirmeye başladılar. Ekim 1412'de iki kardeş ordularıyla Çatalca yakınlarında İnceğiz Muharebesi'ne giriştiler. Bu muharebede Mehmet Çelebi yaralandı; yenik düştü ve önce İstanbul'a sonra Bursa'ya çekilmek zorunda kaldı. Musa Çelebi'nin bu galibiyeti Mehmet Çelebi'yi yıldırmadı. Yine o yılın sonlarında yine Bursa'dan bir ordu ile gelip Boğazı geçti ve Bizans İmparatoru ve Sırp Despotunun verdiği takviyelerle yine Musa Çelebi üzerine yürüdü ve bir seri çatışmalara tutuştular. Ama bu ikinci seferki çatışmalarda da Mehmet Çelebi yenik düştü ve yine Bursa'ya çekildi.[7]

Mehmet Çelebi 15 Haziran 1413'de yeni bir orduyla bu sefer Karadeniz üzerinden Trakya'ya asker çıkararak Rumeli'ye geçti. Musa Çelebi'nin askerleri bu sıralarda gittikçe demoralize olmuşlardı ve Edirne'deki ümera da Musa Çelebi'ye yüz çevirmişti. Bu sefer iki kardeş ordusu Vize Muharebesi'ne tutuştular. Muharebenin başında Mehmed Çelebi'ye bağlı yeniçeriler ağası Hasan Ağa birbirine karşı savaşmaya hazır ordu saflarının önüne geçerek her yeniçeri ocaklıyı Mehmed Çelebi ile birlikte olmaya çağırdı. Musa Çelebi saflarında olanlara kendilerine devamlı kızgınlık gösteren ve devamlı onları küçük düşüren bir çılgının yanında savaşmamalarını ve Osmanlı hanedanının en adil ve en erdemli hükümdarıyla birlikte olmalarını önerdi. Kendi ordu mensuplarını bu şekilde kendinden ayartma girişimine çok kızan Musa Çelebi sahsen Hasan Ağa'ya karşı hücuma geçti; ama Hasan Ağa'nın yanında bulunan bir yeniçeri subayı tarafından yaralandı. Kan revan içinde askerlerinin safına dönen Musa Çelebi'nin bu durumunu gören askerleri paniğe kapıldılar ve dağılıp kaçışmaya başladılar. Böylece muharebe sonunda Mehmet Çelebi galip geldi ve kardeşi Musa Çelebi'yi muharebe meydanından kaçmaya zorladı.

Kaçış ve ölümü

Mehmed Çelebi ordusuyla Edirne önüne geldi ise Edirne halkı Musa Çelebi'nin dönebileceğinden korkarak Mehmed Çelebi ve ordusuna şehrin kapılarını kapadı. Bunun üzerine Mehmed Çelebi uzun bir sure, kaçan kardeşi Musa Çelebi'yi yakalamak için uğraşıya geçti. 5 Temmuz 1413'de Musa Çelebi küçük bir ordusu ile Sofya yakınlarında Samkov civarında bulunan Çamurlu Derbendi'nde kıstırıldı. Küçük çaplı bir muharebede Musa Çelebi büyük bir direniş gösterdi ama ağır yaralandı; yaralı olarak kaçmaya çalışırken bir çeltik arığına düştü. Burada kendisini yakalayan Mehmed Çelebi askerleri Musa Çelebi'yi hemen boğup öldürdüler. Musa Çelebi'nin cenazesi Bursa'ya gönderilerek kardeşleri İsa Çelebi ve Süleyman Çelebi yanında Yıldırım'ın türbesine gömüldü.[3]

Böylece Osmanlı Devleti'nin ikiye bölünüp, tek devlet olarak ileride yaşamasını tehdit eden çok büyük tehlikeli dönem olan Fetret Devri'nin son safhası sona ermiş oldu.

Bilinen tek eşi Eflak Voyvodası Mircea'nın 1408'de ölen kızıdır.[8]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. The Imperial House of Osman -2
  2. 1 2 3 4 5 6 7 8 Sakaoğlu, Necdet, "Musa Çelebi", (1999) Yaşamlarıyla ve Yapıtlarıyla Osmanlılar Ansiklopedisi C.2 s.256-260 İstanbul:Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık A.Ş. ISBN 975-0800710
  3. 1 2 3 4 5 Sakaoğlu, Necdet (1999), Bu Mülkün Sultanları, İstanbul: Oğlak Yayınları. ISBN 875-329-299-6.
  4. Diğer kaynaklar Musa Çelebi'nin babasının mumyalanmış cenazesini Bursa'ya götürmediğini ve Balıkesir'de bıraktığını bildirirler.
  5. Sakaoğlu (1999), Bu Mülkün Sultanları, ...., say.67 Rumeli'ye kaçtığını da bildirir.
  6. 1 2 3 Shaw, Stanford J. (1975), History of the Ottoman Empire and Modern Turkey Vol 1:Empire of Gazis, Cambridge: Cambridge University Press, ISBN 0525292631 (İngilizce) say. 39.
  7. Norwich, John Julius (1991) ,Byzantium: The Decline and Fall, Londra:Penguin ISBN 0-14-011449-1 (İngilizce) sayı 571.
  8. The Imperial House of Osman -3

Dış bağlantılar

This article is issued from Vikipedi - version of the 12/24/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.