Antik Mezopotamya dini

Mezopotamya dini, Antik Mezopotamya medeniyetlerinin, özellikle yaklaşık MÖ 3500 ve 400 yılları arasında Sümer, Akad, Asur ve Babil medeniyetlerinin dini inançlarına ve uygulamalarına atıfta bulunur. Antik Mezopotamya dininin temelleri Erken Sümer Hanedanları tarafından atılmış, daha sonra oluşan uygarlıklar ve bölgeye yerleşen kavimler bu dini yapıyı benimsemiştirler. Her ne kadar bölgenin bölümleri arasında farklılık gözlense de temel dini figürler, destanlar ve inanışlar aynı kalmıştır. Politeistik bir din olan Mezopotamya dininin tanrı ve tanrıçaları zaman içinde isim değiştirse de özellikleri genelde aynı kalmıştır fakat dinler tinsel olarak nitelik kazanmıştır.

Marduk Heykeli'nde resmedilen Tanrı Marduk ve ejderhası Mušḫuššu.
Nippur'daki İnanna tapınağından bir Sümer tanrıçası, muhtemelen İnanna'yı gösteren taş plak parçası

Tarihi

Sümerler

Mezopotamya panteonunu ilk oluşturanlar Sümerlerdir.[1] Tanrıları için zigguratlar inşa eden Sümerler, din konusu ve meselelerine de hayat meseleleri kadar önem vermişlerdir ki çeşitli kurbanlar sunup, dualar ederek, âyin ve törenler düzenleyerek maddi ve manevi olarak tanrılarını tatmin etmeyi en önemli vazifeleri saymışlardır.[2] Sümerlerin yarattığı bu din anlayışı ve panteon sistemi uzun zaman sürecinde Mezopotamya'da bütünüyle veya kısmen yayılmış ve yerleşmiştir.[2] Sümerler tarafından icat edilen çivi yazısı, komşu bölge halkları tarafından tanınmış ve kullanılmaya başlanmıştır. Bu yazı sisteminin komşu bölgelere geçmesi ile birlikte Mezopotamya'nın edebi, dini ve mitolojik metinleri de komşu halklar tarafından benimsenmiş kendi din ve inanışlarına uygun olarak dillerine çevrilmiştir.[3]

Sümerler; gök, yer, deniz ve havanın denetimini ellerinde bulunduran tanrıların yaratıcı tanrılar olduğu ve bütün diğer kozmik varlıkları bu dört tanrıdan birinin yarattığı düşüncesine sahiptiler.[4] Sümerlerin düşüncesine göre An, Enlil, Enki ve tanrıça Ninhursag panteonun dört büyük tanrısıdır.[5] Bunların dışında Ay tanrısı Nanna, Güneş tanrısı Utu ile aşk ve savaş tanrıçası İnanna diğer önemli üç tanrıdır.[5] Baş tanrı olarak kabul edilen An, başlangıçta Sümerler tarafından panteondaki en yüce hükümdar olarak kabul edilirken Uruk'ta İnanna'ya tapınma An'a tapınmanın önüne geçmiştir.[5] An, zamanla gücünden çok şey kaybetmiş ve panteonun önderi olarak onun yerini hava tanrısı Enlil almıştır.[5] En erken kayıtlarda Enlil, "tanrıların babası", "göğün ve yerin kralı" ve "bütün ülkelerin kralı" olarak tanıtılmıştır.[6] Sümerlerin dinsel merkezi olan Nippur'da tanrı için dağ şeklinde bir makam inşa edilmiştir. Ekur (Ev-dağ) denilen bu makam tuğladan yapılmış bir mabettir.[6] Tanrı Enki bilgelik tanrısıydı ve genel planları hazırlayan Enlil'in kararlarını yeryüzünde düzenlerdi.[7] Enki, Sümer inanışında ilk insanı yaratan ve ilahi nefesi ile ona can veren tanrı olarak daima insanların hamisi olmuştur.[8] "Ulu hanım" olarak da bilinen Ana tanrıça Ninhursag, An'ın eşi ve bütün yaşayanların anası, seçkin ana-tanrıça olarak kabul edilmiş ve ilk Sümer hükümdarları kendilerini "Ninhursag'ın sürekli sütle beslediği" diye betimlemeleri yaygın olarak kullanılmıştır.[8]

Sümer dininde dişi tanrılar her zaman üstün bir rol oynamışlardır.[9] Bu tanrıların en meşhuru göklerin sahibi ve Uruk şehrinin baş tanrıçası olarak kabul edilen aşk ve savaş tanrıçası İnanna'dır.[9] İnanna genellikle eşi tanrı Dumuzi ile kaynaklarda anılmakta ve İnanna ile Dumuzi çifti bereket kültü ile alakalıdır.[10] Bunların dışında çoğunlukla "dönüşü olmayan ülke" olarak adlandırılan Ölüler Diyarı'nın başında, korkunç tanrıça Ereškigal vardır. Sonraları çok korkulan salgın hastalıklar tanrısı olan Nergal de ona katılmıştır.[11]

Sami toplumları

Sümerlerdeki büyük tanrılar, Sami toplumlarının yoğun bir şekilde Sümer kültürü ve özellikle inancı etkisinde kalmasıyla birlikte, genellikle Sami adlar almaya başlamışlardır. Akad devletinin hükümdarlarının hükümdarlığı altında Sümerlerin tanrıça İnanna'sı olan tanrıça İštar tüm tanrıların başına geçmiştir.[12] An (Akadca: Anu), Akkad kralları zamanında mevki ve rol itibarıyla önem kazanmıştır.[13]

Babilliler, Sümer kültünün ana temalarına ve tanrıların çoğuna bağlı kalmakla beraber, tanrı Marduk'u merkeze alan bir imparatorluk kültü olarak yeniden örgütlemişlerdir.[13] Gökyüzü tanrısı An (Anu), hava tanrısı Enlil ve yeryüzü tanrısı Enki (Ea), Babil ilahları arasında da yer alırken Marduk, Ea'nın oğlu olarak panteona eklenmiş ve böylece hem doğuştan gelen haklara hem de onun olağanüstü yeteneklerine sahip olarak yaratılmıştır.[13] Marduk kültü yalnızca Babil etrafındaki bölgede baskın olmakla birlikte birkaç yüzyıl sonra Babil'in başlıca kültü haline gelmiştir. İkinci binyılın sonuna gelindiğinde ise I. Nebukadnezar döneminde, Sümer asıllı tanrılar grubunun en önemli tanrılarının özelliklerini kendinde topladıktan sonra Marduk en yüce tanrı haline gelmiştir.[14] Enuma eliš (Yaratılış Şiiri) Babil ve Marduk'un yükselişini mitolojik olarak anlatmaktadır. Marduk'la yakından ilişkili bir diğer tanrı da oğlu Nabu'dur. Borsippa tanrısı olan Nabu, aynı zamanda yazıcıların koruyucusu ve Ea ile Marduk gibi bilgelik tanrısıdır. MÖ 1. binyılda Nabu öyle popüler hale getirilmiştir ki bazen Marduk'a rakip gibi görünür ve mitolojide babasının yerini alma noktasına kadar gelmiştir.[14] Bunların dışında Ay tanrısı Sin (Nanna), Güneş-tanrı Šamaš, hava tanrısı Adad (veya Hadad) diğer önemli tanrılardır. Çoğunlukla "dönüşü olmayan ülke" olarak adlandırılan Ölüler Diyarı'nın başında olan, korkunç tanrıça Ereškigal ve sonradan ona katılan Nergal'in varlığı da devam etmiştir.[15]

Tıpkı Marduk gibi çeşitli tanrıların özelliklerini kendisinde toplayan bir diğer tanrı da tanrıça İštar'dır. Sümer ve Sami tanrılarının bir karışımı olarak ortaya çıkan İštar, hem erkek hem de dişi özellikleri taşımıştır.[15] Marduk gibi millileştirilen tanrılardan bir başkası da Asur'un baş tanrısı olan ve şehirle aynı adı taşıyan tanrı Asur'dur.[16]

Tapınaklar

Mezopotamyalıların görüşüne göre insanoğlu tanrılarına hizmet etmek amacıyla yaratılmıştır. Bu sebeple de insanoğlunun en önemli görevini, efendilerini hoşnut ve tatmin edecek bir şekilde yerine getirmesi ve mükemmel olarak gerçekleştirmesi gerektiğini düşünmüşlerdir.[17] Tanrılar için devlet güvencesine aldıkları tapınaklar inşa etmişler ve Mezopotamya hükümdarları M.Ö. III. binyılın sonundan itibaren ithaflı ve anma yazıtlarında çok sayıda tapınak inşa ettikleri ve var olanları tamir ettikleri ile övünmüşlerdir.[17] Hammurabi Kanunları'nın 6. maddesi şöyledir:

"Eğer bir adam tanrıya (mabede) veya saraya ait bir şey (bir eşya) çalarsa, o adam öldürülecektir. Ve çalınmış malı kabul eden öldürülecektir."

Genellikle yedi kattan oluşan ziggurat adındaki tapınaklar ayrıca rasathane olarak da kullanılmıştır. Her şehrin tanrısı için ayrı bir tapınak inşa edilmiştir. Mezopotamya'da tanrının heykelde vücut bulduğuna inanıldığı için heykel tapınaklarda bir kaide üzerinde tapınağın cellasına (merkezi oda) yerleştirilmiştir. Tapınaklarda yaşadığı düşünülen tanrılara tapınak görevlileri tarafından bakılmış, düzenli olarak yemek verilmiş ve bu tanrılar özenli bir şekilde giydirilmişlerdir. Tanrılara hizmet eden tapınak personeli arasında hem rahip hem de idareci olan başrahip, çeşitli kötü ruh kovucular, şarkıcılar, görevleri arasında tanrıları müzikle yatıştırmak da olan kalular, yazıcılar ve tapınak işlerine bakan çeşitli idareciler yer almışlardır.[18]

Kurbanlar

Mezopotamya'da kurbanlar, kansız (yiyecek ve içecek gibi besinlerle tütsü vs.) ve kanlı (tanrılar adına kesilen bir takım hayvanlar) olmak üzere ikiye ayrılmıştır.[19] Tapınakta ikâmet ettiğine inanılan yüce tanrıların her gün beslenmesi gerektiği düşünülmüştür.[20]

Dini bayramlar

Mezopotamya'da "Ningursu'nun Arpasını Yeme Ayı", "Ceylan Yeme Ayı" ve "Šulgi Bayramı Ayı" gibi her yıl tekrarlanan birçok bayram vardır.[21] Ayrıca Mezopotamya toplumlarınca kutlanan, yeni ayın doğduğu günle her ayın yedisinde, on beşinde ve son gününde düzenli aylık bayramlar da vardır.[22] Mezopotamya'da kutlanan bayramlardan en meşhuru Sümercede yılın başlangıcı anlamına gelen "zagmuk", Akadcada ise "akitu" adı verilen "Yeni Yıl Bayramı"dır. Bu ritüellerin hepsi akitu tapınaklarında gerçekleşmiştir.[22]

Kaynakça

  1. Uncu 2011, s. 8.
  2. Uncu, Ebru (2011), ESKİ MEZOPOTAMYA VE YUNAN DÜNYASINDA DİN VE TANRILAR (PDF), Deniz: Pamukkale Üniversitesi, s. 2, erişim tarihi: 23 Ocak 2019
  3. Uncu 2011, s. 5.
  4. Uncu 2011, s. 8-9.
  5. Uncu 2011, s. 9.
  6. Uncu 2011, s. 10.
  7. Uncu 2011, s. 11.
  8. Uncu 2011, s. 12.
  9. Uncu 2011, s. 13.
  10. Uncu 2011, s. 14.
  11. Uncu 2011, s. 15.
  12. Uncu 2011, s. 16.
  13. Uncu 2011, s. 17.
  14. Uncu 2011, s. 18.
  15. Uncu 2011, s. 19.
  16. Uncu 2011, s. 20.
  17. Uncu 2011, s. 22.
  18. Uncu 2011, s. 23.
  19. Uncu 2011, s. 24.
  20. Uncu 2011, s. 25.
  21. Uncu 2011, ss. 26-27.
  22. Uncu 2011, s. 27.
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.