Ali

Ali
Hüküm süresi 656–661
Önce gelenOsman bin Affan
(Sünni görüşü)
Muhammed bin Abdullah
(Şii görüşü)
Sonra gelen Hasan bin Ali[1]
Eş(leri)Fatıma
Havlet bint Câ'fer
• Ûmmâmeh bint Zeynep
• Ûmm’ûl-Benin
• Leylâ bint Mes’ûd
• El-Sehba bint Rabi’ah
Çocukları

Oğulları:
• Mûhsin ibn Ali
Hasan bin Ali
Hüseyin bin Ali
Muhammed bin Hanefiyye
• Hilâl ibn Ali
• El-Abbâs ibn Ali
• Abdullah ibn Ali
• Câfer ibn Ali
• Ubeydullah bin Ali
• Ebâ Bekr ibn Ali
• Ömer ibn Ali
• Osman ibn Ali
Evlâtlığı:
Muhammed ibn Ebâ Bekr
Kızları:
Zeyneb bint Ali
Ümmü Gülsüm bint Ali

Soyağacı: Ali el-Mûrtezâ'nın nesli
Tam ismi
Ali bin Eba Talib Merkedî
Hanedan Ehli Beyt, Kureyş, Haşimi
Babası Ebu Talib
Annesi Fatıma bint Esed
Doğum 23 Ekim 598(598-10-23), 17 Mart 599(599-03-17) veya 17 Mart 600(600-03-17)
Mekke
Ölüm 28 Ocak 661 (62 yaşında)
Kûfe
Defin Ali Cami, Necef, Irak
Halifeliği devrinde İslâm Devleti

Ali bin Ebu Talib (Arapça: علي بن أﺑﻲ طالب‎; 599, Mekke - 661, Kûfe)[2][3], İslam Devleti'nin 656-661 yılları arasındaki halifesi. İslam peygamberi Muhammed'in hem damadı hem de amcası Ebu Talib'in oğlu olan Ali, Muhammed'in İslam'a davetini kabul eden ilk erkektir.[4][5] Sünni İslam'a göre Ali, dört halifenin sonuncusu, Şii İslam'a göre ise imamların ilki ve Muhammed'in hak vârisidir. Şii ve Sünni İslam arasındaki farklılaşmanın ana nedeni Muhammed'in gerçek vârisinin kim olduğu konusundaki görüş farklılığından ileri gelmektedir.[6]

Ebu Talib ve Fatıma bint Esed'in çocukları olan Ali, Kabe'de doğan tek insan olup,[6] İslam Peygamberi'nin himayesinde büyümüştür.[6] Muhammed'e vahiy geldiğinde ise, onun davetini kabul eden ilk erkek olan Ali, hayatını İslam'a adamıştır.[2][7][8][9] Peygamberin emri üzerine hicret gecesi onun yatağına yatan ve emanetleri sahiplerine ileten Ali, kısa bir süre içinde peygamberin ardından Medine'ye gitmiş, burada İslam Peygamberi'nin kızı Fatıma ile Allah'ın emri üzerine[6] evlenmiştir. Medine döneminde başlayan ilk küçük çaplı savaşlardan başlayarak neredeyse katılmadığı hiçbir savaş olmaması hasebiyle, savaşçılığı ve cesareti ile bilinen Ali, üçüncü halife Osman bin Affan'ın öldürülmesinin ardından halk tarafından halifeliğe getirilmiştir.[10][11]

İslam medeniyetinde, Ali bilhassa ilmi, cesareti, imanı, dürüstlüğü, adanmışlığı, sadıklığı, cömertliği ve şefkati ile bilinip anılmakta olup, Sufi gelenekler için en önemli mistik figürdür. Özellikle, tefsir, fıkıh ve dini düşünce alanındaki üstünlüğü kabul görür.[12]

Doğumu ve isim verilmesi

Mekke'de, 30. Fil Yılı'nın 13. ya da Recep ayının 13. günü, bir başka görüşe göre de Zilhicce ayının yedinci günü, Kâbe’nin içinde dünyaya geldi (MS 599). Annesi Fatıma Ali'yi doğurmak üzere iken Kâbe duvarına dayandı. Bu esnada duvarın yarıldığına ve bir sesin içeri gelmesini söylediğine inanılır.[13] Dördüncü gün dışarı çıktığında Fatıma'nın kucağında bir erkek çocuğu vardır. Ebu Talib ve ailesine müjde verilir, Muhammed herkesten önce gelerek bebeği kucağına alır ve Ebu Talib'in evine kadar kucağında taşır (o sıralarda Muhammed eşi Hatice bint Hüveylid ile birlikte amcasının evinde kalmaktadır[14] ve evliliğinin henüz ikinci ya da üçüncü yılındadır [15]).

Ali'nin ismini kimin verdiği konusunda iki farklı görüş vardır; birincisi Ebu Talib'e bu ismin ilham olduğu[16], daha çok kabul gören ikincisi ise bebeğe bu ismi Muhammed'in verdiğidir.[17]

Annesi, babası

Ali'nin annesi, Muhammed'in dedesi olan Abdülmuttalib'in (Şeybe bin Haşim) kardeşi olan Esed bin Haşim'in kızıdır. Abdülmuttalib öldüğünde, Muhammed'e annelik eden onu koruyup kollayan ve İslâm Peygamberi'nin ilk eşi Hatice bint Hüveylid'in ardından Müslüman olan ikinci kadındır.

Ali'nin babası, Kureyş'in liderliğini babası Abdülmuttalib'den (Şeybe bin Haşim) devralan Ebu Talib idi. Ebu Talib, dedesinin ölümü sonrası kimsesiz kalan Muhammed'i himayesine aldı ve ölümüne dek (43 yıl boyunca) himayesini sürdürdü. Muhammed peygamberliğini ilan ettiğinde ise Kureyş, Ebu Talib'in ölümüne değin, kendisinden çekinmiş ve Muhammed'e zarar vermeye cesaret edememişlerdir.[18]

Çocukluğu

Ali'nin çocukluk dönemi, İslâm peygamberinin çocukluk döneminin geçtiği evde geçmiştir. Her ikisi de Ebu Talib'i bir baba ve yönetici olarak tanıyorlardı; Fatıma bint Esed'e de anne diyorlardı. Bu ortamın, onun yetişmesinde çok önemli bir yeri olmuştur. Ali’nin çocukluğunda bir kuraklık Mekke'yi sarmıştı. Muhammed, amcasının birer çocuğunu kendi yanlarına alarak onun ekonomik sıkıntısını hafifletmek istediğini bir diğer amcası Abbas'a bildirdi. Abbâs bin ʿAbd el-Muttalib Câ‘fer et-Tayyâr'ı, Muhammed ibn ʿAbd Allâh ise Ali'yi büyütmek üzere yanlarına aldılar.[19] Ali, hutbelerinin, sözlerinin ve emirlerinin toplandığı kitabı olan Nechül Belağa'da o günleri şöyle anlatır: "Çocuktum henüz, o beni bağrına basar, yatağına alırdı, beni koklardı, lokmayı çiğner, ağzıma verir yedirirdi... Ben de her an, devenin yavrusu, nasıl anasının ardından giderse, onun ardından giderdim; o her gün bana huylarından birini öğretir ve ona uymamı buyururdu. Her yıl Hira Dağı'na çekilir, kulluğa koyulurdu. Onu ben görürdüm, başkası görmezdi." [20]

Yine dönemin bir başka kaydına göre, Muhammed, Ali'yi omzuna alır Mekke'nin dağlarında, vadilerinde ve sokaklarında dolaştırırmış.[21]

Gençlik yılları ve Müslüman oluşu

Şîʿa ve Alevî inançlarına göre Ali, Müslümanlar arasında ilk iman getiren, 'Kâbe'de dünyaya gelen tek insan'dır. Sünnî inancına göre ise, Muhammed'in eşi Hatice'den sonra iman etmiş olup, ikinci müslümandır.

Hicret - Medine Dönemi

Mekke'lilerin İslâm peygamberini katletme kararı aldıkları hicret gecesinde Ali, canı pahasına, peygamberin yatağında yatmıştır. Birçok tefsircinin görüşüne göre Allah bu fedakârlığı takdir ederek şu ayeti nazil etmiştir:

"İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ın rızasını arayıp kazanmak amacıyla canını satar." (Bakara/207)

Muhammed bu sayede gizlice evden ayrılarak emniyet içerisinde Medine'ye doğru yola koyulabilmiştir. İslâm peygamberinin emniyete kavuşmasından sonra da emri üzerine, Muhammed'e emanet olan çeşitli malları sahiplerine iade ederek annesini, Muhammed'in kızı Fatıma Zehra'yı ve başka iki kadını da yanına alarak Medine'ye doğru hareket etmiştir.

Ali Medine'de devamlı Muhammed ile birlikteydi. Müslümanlar arasında kardeşlik akdi okuttuğunda Muhammed Ali'yi kendisine kardeşliğe layık gördü. Kızı Fatıma'yı zevce olarak ona münasip gördü. Bir yıl sonra da ilk çocuğu olan Hasan dünyaya geldi.

İfk Olayındaki Tutumu

İfk Olayı, tarafsızlığı bilinmemektedir. Aişe'nin 15 yaşında iken, bir sefer dönüşü esnasında kocası Muhammed'i genç bir Müslüman askerle aldattığı iddiasıdır. İddianın Müslümanlar arasında yayıldığında aldığı tutum nedeniyle Aişe'nin Ali'ye darıldığı, bu nedenle Ali'nin hilafetini desteklemediği düşünülür.[22]

Evlilikleri ve çocukları

Ali eşlerinden ve cariyelerinden olma 14 erkek çocuk, 18 kız çocuk sahibiydi. Fakat nesli, Hasan, Hüseyin, Muhammed (İbn-i Hanefiyye), Abbas ve Ömer adındaki oğullarından türemiştir. Oğullarından çoğu Hicretin 61. Yılında Kerbela Savaşı'nda hayatını kaybetmiştir.[23]

Ali'nin ilk eşi İslâm peygamberi Muhammed'in kızı Fatıma'dır. Ali Fatıma vefat edene kadar başkasıyla evlenmemiştir. Fatıma'dan 5 çocuğu olmuştur; isimleri şunlardır: Hasan, Hüseyin, Zeynep, Ümmü Gülsüm, Rukiyye ve Mûhsin ibn Ali. Mûhsin, henüz Fatıma'ın karnındayken, vefat etmiştir.

Ali Âmir b. Kilâb Kabilesinden Ümmü'l-Benin bint-i Hizam ile evlenmiştir. Bu hanımından El-Abbâs, Câfer, Abdullah ve Osman adlarında dört çocuğu olmuş­tur.

Temim Kabilesin­den Leyla bint-i Mes'ud ile evlenmiştir. Bu hanımından iki çocuğu olmuş­tur: Abdullah ve Ebû Bekir.

Has'amî Kabilesinden Esma bint-i Umeys. Bu hanımından, Yahya ve Muhammedul-Asgar (Küçük Muhammed) dünyaya gelmiştir.

İslâm peygamberinin damadı Ebû'l-As b. Rebi'nin kızı Ümâme de, Ali'nin hanımlarından birisidir. Muhammedu'l-Evsat da (Ortanca Muhammed) bu hanım­dan olmuştur.

Havlet bint Câ'fer isimli eşinden "İbn-i Hânifîyye" diye de bilinen Muhammed bin el-Hânifîyye isimli oğlu dünyaya gelmiştir.

Urve b. Mes'ud es-Sekafi'nin kızı Ümmü Said. Ali'nin bu hanımından ÜmmüT-Hüseyin (?) ve Büyük Remle adlı kızları olmuştur.

Kişisel özellikleri

Peygamber Muhammed, Medine'ye Hicret'i emrettiğinde, Ali'yi Mekkelilerin emanetlerini dağıtması ve yatağına yatarak paganları atlatması için Mekke'de bıraktı. Ali görevini tamamlayıp Muhammed'den kısa bir süre sonra Medine'ye ulaştı. Medine'de Muhammed, Allah'ın onu Fatıma'ya lâyık gördüğünü bildirdi ve ikisini evlendirdi. Ali, Muhammed komutasındaki İslâm Devleti'nde son derece aktif roller aldı; neredeyse tüm savaşlara katıldı, ordu komutanlığı, tebliğ elçiliği gibi görevleri icra etti. Üçüncü Hâlife Osman ibn-i Affân'ın bir suikast sonucu ölmesiyle, halife seçilerek İslâm Devleti'nin başına geçti. Yönetimi sırasında Müslümanlar arasındaki ilk iç savaş (İlk Fitne) patlak verdi. Ali, Kûfe'de bir mescitte ibâdet ederken Haricîler'den Abdurrahman İbn-i Mülcem tarafından hançerli saldırıya uğradı ve birkaç gün sonra öldü.[24] Kûfe yakınlarında toprağa verildi.[24]

İlk dönem İslâm kaynaklarının birçoğunda, Ali Kâbe'nin içinde doğan ilk ve tek insan olarak kaydedilir.[25] Ali'nin babası yerel bir kabilenin şefi olan[24] Ebu Talib, annesi Fatıma bint Esed'dir, bununla birlikte Ali, Muhammed'in evinde ve onun gözetiminde büyümüştür. Muhammed, peygamberliğini ilan edip İslâmiyet'e davet etmeye başladığında, Ali bu daveti kabul eden Şia'ya göre ilk, Sünnilere göre (Hatice'nin ardından) ikinci insandır.[2][7][8][9]

Ali, İslâm dünyasının hemen her yerinde, imanı, adaleti, ülke yönetimi, dürüstlüğü, savaşçılığı, cesareti ve ilmi ile anılır. İslâm tarikatlarının çoğu, kökenleri olarak Ali'yi gösterirler ve onun soyundan geldiklerini iddia ederler. Ali İslam tarihinde üzerinde en çok tartışılan şahsiyetlerden biridir.

İlmi

Sünni ve Şii kaynaklarda Ali bin Ebu Talib'in ilmi üstünlüğünden sıkça bahsedilir. Muhammed onu ilim şehrinin kapısı; insanların en bilgini; ahkâm ilminin en âlimi ve ümmete Ehli Beyt'i açıklayan kimse olarak nitelemiştir. Ali, Kur'an'ın tüm ayetlerini, ne zaman yazıldıklarını ve hangi olayla bağdaştırıldığını ezbere bilmekteydi. Bunda çocukluğunun Muhammed'in yanında geçmesinin büyük rolü vardır. Kendisinin şöyle dediğine inanılır: "Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.

Hakkında söylenen hadisler

Hadisler İslamda bir rivayet zinciri ile Muhammed'e atfedilen ve O'nun söylediğine inanılan, aidiyetleri tartışmalı olan sözlerdir. (bkn. Hadis)

Ben hikmetin şehriyim, Ali ise kapısıdır.[26]
Ali’yi ancak mümin olan sever ve ona ancak münafık olan buğzeder. [Nesai]
Ebû’l-Kâsım Muhammed ibn ʿAbd Allâh ibn ʿAbd’ûl-Muttâlib (sağ) ve Ali (sol) ismi tek bir kelimede yazılmış.
Ali’yi sevmek ateşin odunu yaktığı gibi Müslümanların günahını yok eder. [İ. Asakir]
Ali’ye düşman olanın düşmanı Allah’tır. [Ramuz]
"Allah'ın Arslanı" olarak anılan Ali'ye atfedilen aslan biçiminde yazılmış naat duası kaligrafisi.
İlim on kısım. Dokuzu Ali’de biri diğer halktadır. O bu biri de onlardan iyi bilir. [Ebu Nuaym]
Ali’yi seven beni sevmiştir. Ona düşmanlık bana düşmanlıktır. Onu inciten beni incitmiştir. Beni inciten de Allahü teâlâyı incitmiş olur. [Taberani]
İmanın birinci alameti Ali’yi sevmektir. [M. Ç. Güzin]
Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır.[27]
Ya Ali! Hayatın benimle, ölümün benimledir.[28]
Ali dünyada ve ahrette kardeşimdir.[29]
Her kim Ali’ye eziyet ederse bana eziyet etmiş olur.[30]
Cennet üç kimseye âşıktır: Ali ibn-i Ebî Tâlib, Ammar ibn-i Yâsir, Selmân-ı Fârisî.[31]
Biz ʿAbd el-Muttalib’in çocukları, cennetin efendileriyiz. Ben, Hamza, Ali el-Mûrtezâ, Câ‘fer et-Teyyâr, Hasan el-Mûctebâ, Hüseyin Seyyîd’ûs-Şuhedâ ve Mehdi. [İbn Mace]
Alevîlik ile Şiîlik'te önemli bir yere sahip olan Zülfikar isimli kılıcın temsîlî bir resmi.

Savaşçılığı

Ali
Allah'ın Arslanı - (Esedullah)

Rashidun Caliph

Ali'yi Allah'ın aslanı olarak resmeden bir hat.

Ali, Muhammed'in katıldığı tüm savaşlarda sancaktar olarak bulundu. Sadece Tebük seferi'ne Muhammed'in emri ile Medine'de kaldığı için katılmamıştır.

Bedir savaşında

Ali, Bedir savaşında karşı ordudan yirmi bir kişiyi öldürdü. Öldürdüğü kişiler arasında Muâviye'nin dedesi Utbe, dayısı Velid ve kardeşi Hanzele de vardı. Uhud savaşında ise Kureyş'in meşhur savaşçılarından dokuz kişiyle çarpıştı ve muvaffak oldu. Ali hakkında efsanevi anlatımlar bulunur. Bu anlatımlardan birisi de Ali'nin bu savaşta bedeninden yetmiş yara almasına rağmen son ana kadar peygamberin yanında savaştığı ve Cebrail'in, Ali'nin bu fedakarlığını görünce birkaç defa:

Zülfikar'dan başka kılıç, Ali'den başka da yiğit yoktur,

dediği rivayetidir.

Hendek savaşında

Hendek Savaşı'nda, Arapların ünlü savaş kahramanı Amr bin Abduved'in hendeği atıyla aşması üzerine çarpıştılar. Amr'a göre daha zayıf görünümlü olmasına ve Amr'ın küçümsemesine rağmen Ali galip geldi. Amr'ın, Ali tarafından yenilmesi Medine'yi kuşatan ve bu kuşatmayı destekleyenler arasında üzüntü ve ümitsizlik meydana getirdi. Hendek Savaşı'nın sonucunda Ali'nin bu başarısının önemli bir yeri olduğuna inanılır.

Hayber savaşı

Hayber Savaşı'nda, ilk iki taarruzu yönetenler (Ebu Bekir ve Ömer bin Hattab) bir başarı sağlayamayınca peygamberin sancağı Ali'ye verdiği, Ali bin Ebu Talib'in o gün galip gelinmesinde büyük rol oynadığı rivayet edilir.

Bu savaşta Ali'nin Hayber Kalesi'nin kapısını eli ile yıktığı ve bu kapıyı kendisi için kalkan olarak kullandığı söylenir. Hayber kalesinin alınmasıyla Şam Suriye ticaret yolunun güvenliği sağlanmış oldu.

Muhammed'in ölümü, halifelik ve miras sorunları

Ali, Muhammed vefat ettiğinde 33 yaşındaydı. Peygamberin damadı ve amcasının oğlu olması hasebiyle en yakın akrabası konumunda olduğundan defin hazırlıklarıyla ilgilendi. Bu sırada Ebu Bekir ve Ömer bin Hattab Devlet işleriyle ilgileniyordu. İslam kurallarına göre naaşın defin öncesi yıkanması ve kefenlenmesi işlemlerini bizzat kendisi yaptı.

Sünnîlere göre Cennetle Müjdelenen On Sahabe'den biri, Dört Büyük Halife'den sonuncusu; Şiîlere göre ise Ondört Masum'dan biri, On İki İmâmlar'ın ilki ve Muhammed'in hak halefidir. İslam'daki Şiî-Sünnî ayrımı Ali'nin halifeliği mevzuuna dayanır.[24][32] Sünnîler, Muhammed'in bir halef bırakmadığını (dolayısıyla Müslümanların seçimi ile halifenin tayin olunduğunu söylerlerken), Şiîler ise Ali'yi halef bıraktığını söylerler ve ilk üç hâlifeyi kabul etmezler.

632 yılında Muhammed'in vefatından sonra Müslüman toplumunun başına kimin geçeceği kaygısı baş gösterdi. Müslümanların bir kısmı ilk olarak Ebu Bekir'in halifeliğini kabul ettiler. Ebu Bekir'den sonra ise sırasıyla, Ömer bin Hattab, Osman bin Affan, ve Ali'nin halifeliği kabul edildi. Bununla beraber bir kısım Müslümanlar peygamberin amcasının oğlu ve damadı olan, çocukluğundan itibaren peygamberin evinde büyümüş ve onu korumak için kendi hayatını tehlikeye atmış olan Ali'nin ilk halifelik için daha doğru bir seçim olduğunu düşünüyorlardı. Muhammed'in, Gadir-i Hum denilen yerde kendisinden sonra Ali'nin başa geçmesi gerektiğini bizzat söylediği rivayet edilir.[33]. İslam peygamberi Muhammed, Ali için şöyle demiştir:

Senin bana oranla yerin, Harun’un Musa’ya oranla sahip olduğu mevkî gibidir; Ancak, benden sonra peygamber gelmeyecektir.

Harun, Musa peygamberin kardeşidir ve kendisine vahiy gelmeyen peygamberlerdendir. Musa ibadet için 40 günlüğüne Sina Dağı'na çekildiğinde, kardeşi Harun'u İsrailoğulları'nın başında bırakmıştır (Araf Suresi, 142. ayet). Bu nedenle İslam peygamberinin bu sözü de Şiilerce Ali'nin hilafet için en uygun ve hak sahibi kişi olduğuna yorulur.

Muhammed'in dul eşlerinin yanı sıra Ali ve Fatıma'nın da Ebu Bekir'in hilafetinden hoşnutsuz olmalarının bir başka nedeni daha vardı.[34] Muhammed vefat ettiğinde geride önemli miktarda arazi ve mal varlığı bıraktı. Bunların en meşhuru tartışmaların da odağında olan Fedek Arazisi'dir. Ebu Bekir'e göre bu mal ve araziler peygamber tarafından halkın yararına idare ediliyordu ve dolayısıyla devlete ait kamu mallarıydı. Ali ise veraset ile ilgili vahiylerin Muhammed'in mirasını da kapsadığını iddia ederek bu duruma karşı çıkıyordu.

Eşi Fatıma'nın ölümünden sonra Ali, Fatıma'nın peygamberin mirasından payını almak için tekrar başvurdu ancak başvurusu aynı nedenlerle bir kez daha reddedildi. Bununla birlikte Ebu Bekir'den halifeliği devralan Ömer bin Hattab, Medine'deki arazileri Muhammed'in kabilesi Haşimoğulları adına Ali ve Abbâs'a verdi; Hayber ve Fedek Arazisi'ni ise devlet malı saydı.[35] Şii kaynaklarına göre bu durum, Muhammed'in soyundan olanlara (Ehli Beyt), baskıcı halifeler tarafından yapılan haksızlıkların bir başka örneğidir.[36]

Halifelik dönemi

Müslümanlar'ın bir kısmı, Ali'nin, kendinden önceki halifeleri kabul ettiğine inanırlar. Bununla beraber kendi halifeliğine kadar hiçbir savaşa katılmamış olması, diğerlerini halife olarak kabul etmediğine yorulur. Üçüncü Hâlife Osman ibn-i Affân âsiler tarafından öldürülünce, halk Ali'ye biat ederek onu hilafete seçti. Osman taraftarlarının bir kısmı onun katilini bulana kadar Ali'yi hâlife olarak kabul etmeyeceklerini söylediler ve Müslüman toplumu ilk kez iç savaşa sürüklendi. İslâm Devleti, Ali ile Muâviye'nin önderliğinde ikiye bölündü. Müslüman toplumunu ilk kez iç savaşa sürükleyen bu duruma İslâm literatüründe "İlk Fitne" denir.

Ali, 4 yıl 9 ay süren hilâfet'i müddetinde peygamberin sünnetine uydu. Toplumda çeşitli ıslahâtlara başvurarak, alt tabaka insanların iyi yaşamını temin etti.

Cemel Savaşı

Ali bin Ebu Talib, İslâm Devleti'nde çıkan karışıklıkları yatıştırmak için Basra yakınlarında ittifak kuran peygamberin dul eşi Aişe, Talha ve Zübeyr gibi İslâmiyet'in tanınmış simaları ile savaştı. Ali'nin zaferi ile sonuçlanan savaşta Talha ve Zübeyr öldürüldü.

Bu olay Aişe'nin devesinin etrafında gerçekleştiği için Arapça cemel (deve) kelimesine atfen Cemel Vakası olarak bilinir.

Sıffin Savaşı

Irak ve Şam sınırlarında Muâviye ile savaştı. Sıffin Savaşı olarak bilinen muharebeler 3 ay devam etti. Taraflar yenişemeyince hakem heyetine başvuruldu. Hakem olayından da net bir sonuç çıkmadı.

Nehrevan Savaşı

Ali'nin ordusu tarafından Haricîler'in büyük kısmı öldürüldü.

Ali'nin ölümü

Nehrevan Savaşı'nda rakiplerini ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu savaştan sonra, Haricîler'den üç kişi Mekke’de Müslümanların siyasi durumları hakkında bazı müzakereler yaptıktan sonra Ali'yi öldürmeyi kararlaştırdılar. Bu üç kişiden Abd’ûr-Rahmân İbn-i Mûlcem, Ali'yi öldürmeyi üstlendi ve Kûfe’ye hareket etti. Kûfe'de bir mescitte ibâdet ederken[24] Haricîler'den Abd’ûr-Rahmân İbn-i Mûlcem'in zehirli bir kılıç darbesi ile yaralandı Bu saldırının amacı Nahrevan yenilgisinin intikamını almaktı.[24]

Hâlife Ali bin Ebu Talib, Abd’ûr-Rahmân İbn-i Mûlcem'in kılıç darbesinden sonra şöyle dedi: Kâbe’nin Rabbine andolsun ki, kurtuluşa erdim”! İki gün evinde yattıktan sonra, hicretin 40. yılı Ramazan ayının 21. günü vefat etti (MS 661). Defnedildiği yeri uzun bir süre yalnızca en yakınları bilmiş ve yaklaşık bir asır sonra İmâm Câʿfer es-Sâdık onun mezarının Necef'te olduğunu açıklamıştır.

Ali vefat edince İslâm Devleti ve hilâfet, 20 yıllığına, uzun yıllar savaştığı Muâviye'nin eline geçti.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

Dipnotlar

  1. Madelung (1997), sf. 311
  2. 1 2 3 "Alī ibn Abu Talib". Encyclopædia Iranica. 2007-11-07 tarihinde kaynağından arşivlendi. http://web.archive.org/web/20071107180319/http://www.iranica.com/newsite/articles/v1f8/v1f8a043.html. Erişim tarihi: 2010-12-16.
  3. http://www.tebyan.net/index.aspx?pid=50877
  4. Kelen 2001, s. 29
  5. Watt 1953, s. xii
  6. 1 2 3 4 Nasr, Seyyed Hossein. "Ali". Encyclopædia Britannica Online. Encyclopædia Britannica, Inc.. October 18, 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. http://www.britannica.com/eb/article-9005712/Ali. Erişim tarihi: 2007-10-12.
  7. 1 2 Tabatabaei 1979, s. 191
  8. 1 2 Ashraf 2005, s. 14
  9. 1 2 Diana, Steigerwald. "Alī ibn Abu Talib". Encyclopaedia of Islam and the Muslim world; vol.1. MacMillan. ISBN 978-0-02-865604-5.
  10. Ashraf(2005) 2.Cilt ss. 119-120
  11. Madelung(1997) ss. 141-155
  12. Madelung 1997, s. 309 and 310
  13. Bihar’ul- Envar, c.35, s.8. Keşf’ul Ğumme, s.19
  14. Hidayet Önderleri. 2006. S.64
  15. Ashraf (2005), p. 6-7.
  16. Bihar’ul- Envar, C.35, S.18
  17. See:
  18. Tabakat, İbn Sad, 1/75
  19. İbni Esir, El-Kamilü Fi't-Tarih, Beyrut, Dar-ı Sadır, 1399 H. C2, S58 -İbni Hişam, Abtülmelik, Es-Siyretü'n-Nebeviyye, Kahire, 1355 H. C1, s262 -Taberi Muhammed b. Carir, Tarihü'l-Ümemi ve'l-Müluk, Beyrut Darü'l-Kamus-ül-Hadis C2, s 213 -İbni Ebi'l-Hadid, Şerh-i Nehcü'l-Belağa 1. Baskı, Kahire, 1378 H. C 13, S 119
  20. Subhi Salih, "Nehcü'l-Belağa," 192. Hutbe
  21. Zemahşeri, Hilyetül Ebrar, C.1 S.232
  22. Sarıçam, İbrahim. Emevi-Haşimi İlişkileri, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1997
  23. Ali, Dört Halife Dönemi, Doç. Dr. Murat Sarıcık
  24. 1 2 3 4 5 6 "Ali." Encyclopædia Britannica. Encyclopædia Britannica Online. Encyclopædia Britannica Inc.
  25. Encyclopaedia of the Holy Prophet and Companions
  26. Sünen-i Tirmizî tercümesi, Çev.: Osman Zeki Mollamehmetoğlu, İstanbul baskısı (yıl?), Menkabe Babları, Ali Bin Ebu Talib Menakıbı, Cilt IV, Hadis No. 3929 "أنا دار الحكمة و علي بابها"
  27. Suyutî, C.Kebir; Bekrî, 623/101
  28. Taberani, Mu’cemu’l-Kebîr; Bekrî, 543/21
  29. Münavî, Feyzu’l-Kadir, 4:355, 5589 No’lu Hadis
  30. Müsned-i Ahmed; Bekrî, 590/68
  31. Suyutî, Câmiu’l-Kebîr; Bekrî, 727/245
  32. Ali'nin Sunni görüşü
  33. İmam Fahruddin Razi, “Mefatih’ul- Gayb”, İmâm Ahmed Sa’lebi, “Keşf’ul- Beyan”, Celaluddin Suyuti, “Durr’ul- Mensur”, Ebu’l- Hasan Ali “Esbab’un-Nuzul”, Muhammed bin Cerir Taberi, “Tefsir-i Kebir”, Hafız Ebu Naim İsfahani, “Ma Nezele Min’el- Kur’ân’i fi Ali’yyin” ve Hilyet’ul- Evliya’, Buhari, Tarih c. 1, s. 375’, Müslim “Sahih” c. 2, s. 325’, Ebu Davud Sünen’, Tirmizi, “Sünen”, Hafız bin Ukde, “Kitab’ul- Velayet”, İbn-i Kesir-i Şafii Dimaşki, Tarih’, İmam Ahmed bin Hanbel, “Müsned” c. 4 s. 281 ve 371’de.
  34. Sahih Buhari 4.53.325
  35. Madelung, 1997 s. 62.
  36. Bu duruma dair her iki tarafın düşüncelerini savunmakta kullandığı hadislere şu siteden ulaşılabilir: Sahih Buhari Book 80 (İngilizce)
Sünni İslam unvanları
Önce gelen
Osman bin Affan
4. Sünnî İslâm Raşit Halifesi
Ali

656 - 661
Sonra gelen
Hasan bin Ali
Şii İslam unvanları
Önce gelen
Ebû’l-Kâsım Muhammed ibn ʿAbd Allâh ibn ʿAbd’ûl-Muttâlib
peygamberlik mührü — son peygamber
Ali el-Mûrtezâ
Birinci Keysân’îyye/Zeyd’îyye/Karmat’îyye/İsnâ‘aşer’îyye
Birinci Nizâr’îyye ve İlk Mustâ‘lîyye Şîʿa İslâm İmâmı

632 - 661
Sonra gelen
Hasan el-Mûctebâ
İkinci Keysân’îyye/Zeyd’îyye/Karmat’îyye/İsnâ‘aşer’îyye
Birinci Mustâ‘lîyye İmâmı
Sonra gelen
Hüseyin Seyyîd’ûs-Şuhedâ
Üçüncü Keysân’îyye/Zeyd’îyye/Karmat’îyye/İsnâ‘aşer’îyye
İkinci Mustâ‘lîyye/Nizâr’îyye İmâmı
This article is issued from Vikipedi - version of the 1/10/2017. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.