Rusya-Türkiye ilişkileri

Rusya–Türkiye ilişkileri

Rusya

Türkiye

Türkiye-Rusya ilişkileri temelleri 15. yüzyıl sonlarında Osmanlı Devleti ile Çarlık Rusyası arasında başlayan ilişkilerine dayanan ilişkilerdir.

Tarihçe

Osmanlı Dönemi

15. yüzyılda Karadeniz’den ticaret yollarıyla ve 1497’de resmen başladı. Bu tarihten sonra Osmanlı Devleti ile Rus Çarlığı arasında savaşlar, ittifaklar, yardımlar, dostluklarla, soğuk savaşla süren ilişkiler yaşandı.

1686-1700 Osmanlı-Rus Savaşı, 1683-1699 Osmanlı-Kutsal İttifak Savaşı’nın bir parçasıdır. II. Viyana Kuşatması sonrasında çok sayıda Avrupa ülkesi Osmanlı İmparatorluğu’na karşı birleşerek saldırıya geçti. 1686 yılında Rusya da Kutsal İttifak ülkelerine katıldı. 1687 ve 1689 yıllarında Kırım’a, 1695 ve 1696 yıllarında ise Osmanlılara ait Azak’a saldırıya geçtiler. Kırım’da başarılı olamayan Rusya, Azak’ı ele geçirmeyi başardı. Savaş 1700 yılında imzalanan anlaşmayla sona erdi.[1]

1700’deki İstanbul Antlaşması yla Ruslar İstanbul’da devamlı elçiliğe sahip oldu. Azak, Rus hakimiyetine girdi, Ortodoksların Kudüs haccı serbest bırakıldı. III. Ahmet dönemindeki Prut Savaşından (1711) sonra yapılan Prut Antlaşmasıyla Azak Osmanlı İmparatorluğuna yeniden geçti. 1736’da Rusya Azak’ı aldı, Kırım’a girdi. 1739’da Belgrad Antlaşmasıyla Azak Rusların oldu. 1769’da Osmanlı Devleti Hotin’de yenildi, Eflak ve Boğdan Ruslara bırakıldı. Sonraki dönemde Osmanlı İmparatorluğu Eflak ve Boğdan'ı yeniden topraklarına kattı. Ayrıca, Kuban Nehri ağzından Güneyde Bzıb ağzına kadar uzanan Çerkesya kıyılarının denetimi, Anapa Kalesi ile birlikte Osmanlı İmparatorluğunun eline geçti.[2] Daha sonraları 1774’de Küçük Kaynarca Antlaşmasıyla Ruslar Kırım’ı aldı, Fakat 1853-1856 tarihi savaşlarında Osmanlı İmparatorluğu büyük bir saldırı başlatmış, Rusya'ya nota verilmiş fakat Ruslar, Osmanlı sınırlarına ufak çaplı saldırılar başlatması üzerine Padişah savaş ilan etmiş ve savaşta Osmanlı Devleti Kırım'ı geri almış ve Ruslar ve ittifaklarından çatışmada 80.000 kişi ölmüş, 40.000 yaralandıktan sonra, 100.000'i hastalıktan olmak üzere toplamda 220.000 Rus askeri ölmüştür.[3] 1792’de Yaş Antlaşması yapıldı ve 1798’de iki devlet ittifaka girdi, ittifak 8 yıllıktı. Bu zamanda Fransa yükselişteydi. Rus donanması İstanbul Boğazı’ndan geçti. Akka’dan sonra 2. ittifak 1805’te yapıldı.

Ancak barış uzun sürmedi, 1806’da başlayan savaş 1812’de Bükreş Antlaşmasıyla bitti. Devletler birbirleriyle savaşırken sadece iki devletin hareketliliği veya iç isyanları, padişah veya çarların değişmesi önemli değildir, dünya konjonktürü de ilişkileri etkilemektedir. Fransız İhtilali, Bolşevik İhtilali vb. Bu yüzyıllarda devletlerin modernleşme hareketleri önemlidir.

1827’de Osmanlı donanması Navarin'de Fransa-İngiltere-Rusya ittifakınca yakıldı. 1829’da Ruslar batıdan Edirne’ye, doğudan Erzurum’a kadar Osmanlı’yı kuşattı. Edirne Antlaşması yla Osmanlı devleti Balkanlar’da topraklarını kaybetti, Yunanistan bağımsız oldu. Fransızların Cezayir işgali, Kavalalı Mehmed Ali Paşa isyanı Osmanlı’yı sarstı. Mehmed Ali Paşa savaşları kazanarak İstanbul’a dayandı. 1833 Kütahya barışı ile Osmanlı Devleti tavizler verdi ve Hünkar İskelesi Antlaşması ndan 6 yıl sonra Nizip’de yenildi. İngiltere-Rusya-Prusya-Avusturya ittifakı Mehmed Ali’yi yendi. 1841 barışında Osmanlı devletinin Boğazlar üzerindeki egemenliği kabul edildi. Avrupa’da devrimler olurken, Osmanlı’da Tanzimat hareketleri yapıldı. 1853’de İngiliz-Fransız donanması Boğazlar’a geldi. İttifak, Rusya’ya savaş açtı. 1856’da Paris Antlaşması yla savaş bitti. 1876’da Rusya savaş açtı, ikinci defa batıdan Edirne’ye doğudan Erzurum’a girdi. Plevne’de Gazi Osman Paşa uzun süre direndikten sonra yenildi. 1878’de Edirne Antlaşması ve üç ay sonra Ayastefanos (Yeşilköy) anlaşmasıyla Osmanlı topraklarını kaybetti. İngiltere Kıbrıs’ı aldı. Sırbistan, Karadağ, Romanya bağımsız oldu.

Kurtuluş Savaşı

Türk Kurtuluş Savaşı'nın sürdüğü sırada, Afyonkarahisar'da Mustafa Kemal Atatürk Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti heyetiyle çay molasında. Soldan sağa; Batı Cephesi Komutanlığı Kurmay Başkanı Asım Gündüz, Batı Cephesi Komutanı Tümgeneral İsmet İnönü, Sovyet Rusya temsilcisi K.K. Zvonarev, Sovyet Rusya büyükelçisi Semyon Aralov,Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti temsilcisi İbrahim Abilov ve Birinci Ordu Komutanı Ali İhsan Paşa, 31 Mart 1922 günü sabahı.

Kurtuluş Savaşı'nın başladığı dönemde Sovyet Rusya'sıyla diplomatik ilişkiler geliştirildi. Kurtuluş Savaşı'nı silah yardımı gibi maddi düzeyde destekleyen Sovyet Rusyası'yla Batılı emperyalist devletlere karşı savaşım noktasında işbirliği yapıldı.[4] Meclis'in açılmasından üç gün sonra Atatürk, Lenin'e bir mektup yazarak siyasi ve askeri nitelikli bağlaşmadan söz etti. Sovyet Dışişleri Bakanı Çiçerin tarafından verilen yanıtlarda dostluk ve diplomatik ilişkinin kurulup geliştirilme dileği belirtildi. 11 Mayıs 1920'de TBMM Moskova'ya Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey başkanlığında bir heyet gönderdi. Moskova'daki görüşmeler sonucu iki ülke arasında Mart 1921'de bir Dostluk Antlaşması imzalandı. Kars ve Ardahan Türkiye'ye; Batum, Sovyetler Birliği'ne bırakıldı. Bu antlaşmanın siyasal yönden önemli noktaları şöyle sıralanabilir;

Cumhuriyet Dönemi

Türkiye Lozan Barış Antlaşmasında sınırlara dahile edilemeyen bölgeler, 12 Adalar ve Boğazlar vb sorunlar Batılı devletler ile Türkiye'nin ilişkilerini bir süre daha olumsuz etkilemeye devam etti. Boğazlar konusunda kimi farklılıklar taşısa da, Türkiye'ye en yakın görüşü Sovyetler Birliği savundu. 1919'dan başlayarak yirmi yıl boyunca SSCB'yle ilişkiler belli bir düzeyin üstünde tutuldu. 1928'de Cenevre'de toplanan Silahsızlanma Konferansı'na SSCB'nin önerisiyle Türkiye de çağrıldı. Kurtuluş Savaşı'ndan sonra Türkiye'nin ilk kez katıldığı uluslararası konferansta Türkiye temsilcisi topyekün silahsızlanma konsusunda Sovyet tezini destekledi. Türkiye Avrupa'daki gruplaşmalar karşısında 1933-1936 yıllarında SSCB'yle işbirliğini korudu. 1935'de Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması on yıl süreyle uzatıldı. Türkiye Balkan Antantı'na SSCB'yle savaşa sürüklenmeyeceğine ilişkin çekince koydu.

1914’de I. Dünya Savaşı başladı. Osmanlı-Rus savaşları Kafkas cephesindeydi. Türkler büyük kayıplar verdi. Sarıkamış ve Çanakkale savaşlarında 300.000 asker hayatını kaybetti. Rusya Erzurum, Erzincan, Muş’a girdi. Bu sırada 1917 Bolşevik İhtilali oldu, Ruslar mütareke yaptı. Türk milli mücadelesindeki antiemperyalist kavgayı SSCB destekledi, 1921’deki dostluk anlaşmasıyla para ve silah yardımı yaptı. 1922’de Ruslarla savaşan Enver Paşa cephede öldü. 1920’de Türk heyeti Moskova’ya gitti. Ali Fuat Cebesoy-Medivani arasında anlaşma yapıldı. 1925’de Tevfik Rüştü-Çiçerin arasında bir dostluk anlaşması daha yapıldı. Ruskombank Türkiye’ye geldi. uzmanları çağırdı. 1927, 1929’daki Dostluk Anlaşması, 1934 ve 1937’deki ticaret anlaşmalarıyla işbirliği II. Dünya Savaşı’na kadar devam etti.

İsmet İnönü'nün 25 Nisan - 10 Mayıs 1932 tarihleri arasındaki Sovyetler Birliği ziyaretinden. Sağdaki Jozef Stalin'dir.

1930'lu yıllarda Türkiye ve Sovyetler Birliği ile Türkiye arasında diplomatik yakınlaşma meydana gelmiştir. Bu bağlamda İsmet İnönü 25 Nisan - 10 Mayıs 1932 tarihleri arasındaki Sovyetler Birliği'ne gitmiş ve birtakım görüşmeler yapmıştır. İnönü Moskova'ya gitme amacını şu şekilde izah etmektedir;[5]

Rusya’dan komünist değil, fakat daha şuurlu olarak geliyorum. Türkiye’nin iktisat ve inşa planını yapmak, inkılap fırkasını komünist ve faşist, yani eski nizamdan yeni nizama geçen memleketlerin fırkalarından örnek alarak kurmak, bürokrasi yerine ihtilalci metodlar almak, hiç durmaksızın büyük yığının terbiyene geçmek.
İsmet İnönü, 1932


II. Dünya Savaşı bittikten sonra Sovyetler, Türkiye’ye nota verdi. Boğazlar’da üs ve Doğu’dan toprak istedi. Bu sırada Türkiye savaşta tarafsız iken, savaş biterken Almanya ve Japonya’ya savaş ilan ederek, Batı ittifakına girdi, 1952’de NATO’ya katılınca iki yıl sonra Sovyetler isteklerinden vazgeçti. İki devlet arasında Soğuk Savaş başladı. Stalin 1953’de öldü. 1967, 1972, 1979 yıllarında ticaret anlaşmaları yapan Türkiye ve Sovyetler farklı kamplarda yer aldılar. Türkiye Devleti 2.Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve 5.Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, dönemin Başbakanı Ecevit SSCB’yi; Özal, Demirel, Ecevit, Abdullah Gül, cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve Türkiye Devleti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Rusya Federasyonu’nu ziyaret ettiler. Podgorni, Kosigin, Ogarkov, Tihonov, Sovyetler'den Türkiye’ye gelen temsilcilerdi. Rusya Federasyonu olduktan sonra Silayev, Çernomirdin, Kasyanov,Medmedev, Putin Türkiye’ye geldi.

İkinci Dünya Savaşı

25 Eylül 1939'da, Polonya'nın işgalinden sonra SSCB'yi ziyaret eden Dışişleri Bakanı Şükrü Saraçoğlu, İngiltere ve Fransa ile imzalanan deklarasyonu ve Almanya ile SSCB'nin imzaladığı saldırmazlık antlaşmasını görüştü. Buna karşılık SSCB, Almanya'yla antlaşmasına bağlı olarak, Türkiye'yi, Fransa-İngiltere ikilisi yanında savaşa girmekten kaçınmaya; Boğazları da savaş gemilerine kapalı tutmaya çağırdı. Türkiye ile varılan eski antlaşmayı değiştirerek kimi önerilerde bulunan Sovyetler'in bu istekleri şu biçimde özetlenebilir;

  1. Boğazlar'ın ortak savunulmasına dair bir paktın imzalanması,
  2. Türkiye ile imzalanacak antlaşmanın Sovyetler Birliği'ni hiçbir biçimde Almanya'yla silahlı bir çatışmaya sürüklenmeyeceğini öngören, Almanya lehine bir kaydın antlaşma metnine eklenmesi,
  3. Montreux Sözleşmesi'ne göre, Karadeniz'e kıyısı olmayan devletlerin savaş gemilerine Boğazlar'ın her zaman ve mutlak surette kapatılmasını öngören bir değişikliğin getirilmesi,
  4. Sovyetler Birliği'nin Beserabya'yı, Bulgaristan'ın ise Dobruca'yı ellerine geçirmeleri karşısında Türkiye'nin tarafsızlığı.

Bu öneriler Saraçoğlu tarafından reddedildi ve karşı istek olarak Türkiye, kendisini savaşa sürüklenmeyecek bir kayıt üzerinde ısrar etti. Türkiye, Fransa ve İngiltere ile imzaladığı ittifak antlaşmasında(19 Ekim 1939) Sovyetler Birliği'yle savaşa sürüklenmeyeceği hakkında bir kayıt koydu. Türkiye'nin böyle bir kaydın antlaşmaya konmasının nedeni, Sovyetler Birliği'yle ilişkilerini bozmak istememesidir. Çünkü aynı yıllarda, Sovyetler Birliği'yle bir pakt imzalanmış olmakla birlikte, iki ülke arasındaki iyi ilişkiler sürüyordu. 24 Mart 1942'de Türkiye Sovyetlerle bir saldırmazlık deklarasyonu imzaladı. Almanya'nın Sovyetler'e saldırmasından sonra Moskova Konferansı'ndaki Stalin-Eden görüşmelerinde, İngiltere'nin SSCB'yle Türkiye aleyhine uzlaşabileceğinden korkuluyordu. Bu konferansta, Stalin Bulgaristan ile Suriye'den kimi toprak parçalarıyla 12 Ada'nınTürkiye'ye bırakılmasını önerdi. İngiliz-Sovyet ittifak metninin açıklanması, Türkiye'nin kuşkularını görece giderdi.

Soğuk Savaş dönemi

Savaşın bitiminden sonra Sovyet dışişleri Bakanı, süresi dolan 1925 tarihli Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması'nın Dünya Savaşı sırasında oluşan derin değişiklikler nedeniyle yenilenmeyeceğini, 7 Kasım 1935 tarihli prtokol hükümlerine uygun olarak feshi konusundaki isteğini Türkiye'nin Moskova Büykelçisi Selim Sarper'e bildirdi. Türkiye, 30 yıldır Türk dış siyasetinin temeli olan bu pakta çok önem vermekteydi. Türk Hükümeti 7 Nisan'da verdiği yanıtta, Sovyet hükümetinin ne gibi önerileri olduğunu sordu ve iki tarafın da çıkarına uygun yeni bir paktın yapılabileceğini bildirdi. Türk hükümetinin bu mektubuna Haziran ayına kadar yanıt gelmedi Haziran ayında Türkiye'nin Moskova Büyükelçisi ile Sovyet Dışişlei Bakanı arasındaki görüşmede Molotov, bir yeni paktın imzalanmasından önce iki ülke arasındaki kimi sorunların çözümlenmesi gerektiğini söyledi. Bu sorunlar şunlardır:
1) Türk-Sovyet sınırında değişiklik yapılarak Kars, Ardahan ve Artvin'in Sovyetler Birliği'ne terk edilmesi;
2) Herhangi bir saldırı karşısında ortak savunmayı sağlamak üzere Boğazlar'da Sovyetler'e askeri üs verilmesi;
3) Montrö Sözleşmesi'nin yeniden gözden geçirilmesi ilkesi üzerinde iki hükümet arasında bir antlaşma.
Türk hükümeti SSCB'nin ilk iki isteğini reddetti. Sovyetler yeni bir nota daha yolladı. Bu notada ilk istekler tekrarlanıyordu. Türkiye notadan ABD ve İngiltere'yi haberdar etti. ABD, Türkiye'den önce Sovyetler'e nota yolladı. ABD notasından sonra Türk notası da yollandı. Nota alışverişi böylece kesildi.

Sovyet önerileri karşısında Türkiye, 1945-1947 yılları arasında ordusunu savaş sırasındaki mevcudunda tutmak zorunluğu duydu. Türkiye'nin demokratik düzene geçme beyanını gösteren ve 1946 yılında yapılan tartışmalı genel seçimlerden sonra, 1947'de ABD Başkanı Truman, Harvard Üniversitesinde yaptığı tarihi konuşmada ABD sınırlarının doğuda Kars ve Ardahan'dan başladığını belirtti ve Truman Doktrini'ni ilan ederek ilk defa Sovyetler Birliği'ne meydan okudu. Türkiye'nin Truman Doktrini'yle ABD'den askeri yardım alması, Sovyetler Birliği'nin tepkisine yol açtı, fakat Stalin Doğu Avrupa'da olduğu gibi Türkiye'de askeri tepki göstermedi. Stalin'in ölümünden sonra Sovyetler Birliği'nin dış ve iç siyasetinde önemli değişiklikler oldu. Türkiye 1952 yılında NATO'ya tam üye olarak kabul edildikten sonra Sovyetler Birliği 30 Mayıs 1953'de Türkiye'ye bir nota vererek Ermenistan ve Gürcistan Sovyet Cumhuriyetleri'nin 1946'da istedikleri topraklardan vazgeçtiklerini, bunun sonucu olarak da artık Sovyetler Birliği'nin Türkiye'den hiçbir toprak isteği kalmadığını bildirdi.

1964-1965 yıllarında Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki ilişkilerde gözle görülür bir iyileşme oldu. 1964'den başlayarak bu iki devlet arasında üst düzey görüşmeler yapıldı. 1964 sonlarında Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin, 1965'de Başbakan Suat Hayri Ürgüplü Sovyetler Birliği'ni ziyaret ettiler. Bu yakınlaşma 1965 seçimlerinde işbaşına gelen Adalet Partisi iktidarı döneminde de sürdü. 1965 Eylül'ünde Ankara'ya gelen bir Sovyet heyetiyle görüşmeler 12 Kasım'da bir ön protokol'un imzalanmasıyla sonuçlandı. 20-27 Aralık 1966'da Sovyet Başbakanı Aleksi Kosigin Türkiye'yi ziyaret etti. Ziyaret sonunda yayınlanan ortak bildiride iki ülke arasındaki siyasal ve ekonmik ilişkilerin geliştirilmesi üzerinde duruldu. Ancak bu gelişme öncelikle ekonomik ilişkilerde sağlandı. 23 Haziran 1978'de Bülent Ecevit'in, Sovyetler Birliği'ne yaptığı gezi sırasında iki ülkenin uluslararası sorunlarda görüş alışverişinde bulunmasını öngören bir Siyasal Belge imzalandı.[6]

Günümüzdeki ilişkiler

Moskova'da 16 Mart 1921 tarihinde"Türkiye-SSCB dostluk ve tarafsızlık antlaşması"nı imzalayan Georgiy Çiçerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti temsilcisi Dışişleri Halk Komiseri Yusuf Kemal Tengirşenk'in Türkiye Devleti ve Rusya arasında dostluk ve kardeşlik antlaşmasının bir göstergesi olan antlaşma sırasında çekilen resim Dimitri Medvedev tarafından Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'a ziyareti sırasında hediye edilmiştir, 16 Mart 2011.

Sovyetler Birliği 1991’de dağıldıktan sonra Türkiye Rusya arasında müteahhitlik ve bavul ticareti gelişti. Sarp sınır kapısı açıldı. 1980’lerde başlayan doğalgaz anlaşmalarıyla Türkiye, Rusya’dan doğalgaz almaya başladı. Mavi Akım anlaşması yapıldı. Şu an Rusya'da 1 milyon Türk yaşıyor.Türkiyedeki Rus sayısı ise 25.000 kadardır.

İki asya kıtasında yer alan ülkeler arasında 2009 yılından bu yana, bugüne kadar süregelen ikili ilişkilerle karşılaştırıldığında hiç de olağan olmayan yoğun bir ziyaret trafiği yaşanmıştır. Abdullah Gül, 2009 yılının Şubat ayında, görevi sırasında Rusya’nın başkenti Moskova’yı ziyaret eden ilk Türk Cumhurbaşkanı olmuş, iki ülkenin Başbakanları Recep Tayyip Erdoğan ile Vladimir Putin’in 2009 yılı Mayıs ayında Soçi’deki buluşmasını, aynı yıl içinde Putin’in Türkiye ziyareti, Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun 2010 yılının Ocak ayındaki iade-i ziyaretleri takip etti. Yine 2010 yılının Mayıs ayında ise Devlet Başkanı Dmitri Medvedev, meslektaşı Abdullah Gül’ün konuğu oldu.

2009 - 2011 arası

18 Temmuz 2012 tarihinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan Kremlin’de görüştüler. Liderler, ekonomik ilişkiler, nükleer enerji alanında ortak projeler ve buna ek olarak Suriye sorununu müzakere ettiler. Liderler, ortak basın toplantısında, görüşmelerle ilgili memnuniyetlerini dile getirdiler.

Bu arada, Moskova Devlet Dilbilim Üniversitesi mezunu, doğu bilimci Eduard Belousov, Erdoğan’ın Moskova ziyaretinin Suriye krizi konusunda Rusya ve Batının pozisyonlarının yakınlaşmasına katkıda bulunacağından şüphe duyuyordu. Belousov, Ankara’nın hem NATO hem de Rusya ile iyi ilişkilerini korumaya çalışmasına rağmen bunun gerçekleşmeyeceği görüşündeydi.

Kıbrıs sorunu

Türkiye-Rusya ilişkileri özellikle de giderek artan ekonomik çabalar başta olmak üzere kimi ortak çıkarların yanı sıra aynı zamanda sayısız farklılıklardan da oluşmaktadır. Örneğin Kıbrıs sorunu ile Kafkasya’da Türkiye ve Rusya hâlâ farklı düşünmektedir. Türkiye tarafının girişimiyle hayata geçirilen Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu (Caucasus Stability and Cooperation Platform) gibi bölgesel çatışmaların çözümüne yönelik yaklaşımların bugüne değin çok da verimli olduğunu söylemek mümkün değil.

Kırım sorunu

Viktor Yanukoviç hükümetinin devrilmesinden sonra başlayan protestolar sonucunda Kırım ve Doğu Ukrayna'daki Rus azınlık ayaklanıp Kırım Rusya tarafından ilhak edilince Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Kırım'da tarihi haklarının bulunduğunu söyledi.[7] Özellikle 2015 Rus SU-24 uçağının düşürülmesinden sonra Türkiye Ukrayna'ya açıkça destek olmaya başladı. Türkiye Ukrayna'ya hem politik hem de askeri alanda yardım etmiştir.[8][9][10][11]

Suriye Sorunu

Suriye'de Beşar Esad rejiminin değişmesini isteyen batılı devletler ve ABD, Özgür Suriye Ordusuna silah ve cephane yardımı yaparken, krizin çözümünde Türkiye Devleti, esad rejimine karşı çıkarken[12] Rusya ise Esad yanlısı olduğunu beyan etmektedir.

Öte yandan 24 Kasım 2015 günü Lazkiye'den havalanan Rus Su-24 tipi uçak Türk hava sahasını işgal ettiği iddiasıyla Türkiye Devleti tarafından uyarılmasına rağmen uyarıya cevap vermeyen Rus pilotları,devriye gezen Türk F-16'ları tarafından vurulmuştur. Paraşütle atlayan pilotlar Türkmen Dağı bölgesine düşmüşlerdir.Bir pilot ölmüş olup diğer pilot ise Rus askerleri tarafından Rusya'ya götürülmüştür.

Türkiye Devleti Lideri Recep Tayyip Erdoğan, Rusya ziyaretinde Moskova Merkez Camii açılışını Putin ile beraber yaparken

Olayın ardından Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu angajman kurallarının değiştiğini önceden Rus yetkililere belirttiklerini ifade etti.Ardından Ürdün Prensi ile görüşmekte olan devlet başkanı Vladimir Putin, ''Sırtımızdan bıçaklandık'' ifadesini kullandı. G20 zirvesinde belirttiği "IŞİD'e destek veren G20 ülkeleri var" sözünü yineleyerek Türkiye'yi ve NATO ülkelerini IŞİD'ten petrol almakla suçladı.Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov 25 Kasım'daki Türkiye ziyaretini iptal etti ve yaptığı basın açıklamasında: "Ben Türkiye'ye gitmiyorum, siz de gitmeyin, çünkü Türkiye Mısır'dan güvenli değil" açıklaması yaptı. Ayrıca uçağın hava sahasını ihlal etmediğini ve bunu kanıtlayabileceklerini söyleyen Putin'e ise Türk Silahlı Kuvvetleri'nden uçağın iz haritası belgesi yayınlandı.Türkiye uçakların iz haritasını yayınlamiş AB ve ABD bu haritayı onaylamiştır. Türkiye Devleti ve Rusya bazı alanlarda ambargo uygulanmış, bu turizm konusunda en etkili olanıdır.[13] Sonraki dönemlerde Rusya'nın Türkiye'den ithal edilen ürünlere kısıtlama getirmesi başta St.Petesburg olmak üzere türm Rusya'da otomobil ve beyaz eşya fabrikalarını durma noktasına getirdi. Diğer gıdave tüketim ürünleri olmak üzere Rusya ekonomisi durma noktasına geldi.[14] Rusya bu konuda geri adım atarak Türkiye'den oto yedek parça sevkiyatının hızlanması için ek önlem aldı[15] Daha sonraları bazı Türk İşadamları,Rusya'dan ayrılma kararı aldı ve Rusya'daki merkezlerini kapatma kararı aldı.

Şu anda Türkiye'nin Rusya'dan özür dilemesi, Rus pilotunu öldüren Türkmen'in Türkiye tarafından Rusya'ya iade edilmesi, Rusya'nın şu anki durumu, ilişkinin seyrini değiştirmiş, Rusya, turizm ambargosunu kaldırmıştır. Şu an ilişkiler eskisi gibi değildir.

Kaynaklar

Notlar

This article is issued from Vikipedi - version of the 10/29/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.