Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi

Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi
Nationalsozialistische Deutsche Arbeiterpartei
Kısaltma NSDAP
Genel başkan Anton Drexler (1920-1921)
Adolf Hitler (1921-1945)
Martin Bormann (1945)
Slogan(ları) "Ein Volk, ein Reich, ein Führer" (gayriresmî)
Kuruluş tarihi 24 Şubat 1920
Kapanış tarihi 10 Ekim 1945
Öncülü Alman İşçi Partisi
Merkez Braunes Haus, Münih[1]
Gazete(leri) Völkischer Beobachter
Öğrenci kolu Nationalsozialistischer Deutscher Studentenbund (NSDStB)
Gençlik kolu

Hitlerjugend (HJ)

Kadınlar kolu Nationalsozialistische Frauenschaft (NSF)
Silahlı kanadı Sturmabteilung (SA)
Schutzstaffel (SS)
Spor kuruluşu Nationalsozialistischer Reichsbund für Leibesübungen (NSRL)
Üyelik 60'tan az (1920)
8.5 milyon (1945)[2]
İdeoloji Nasyonal sosyalizm
Siyasi pozisyon Aşırı sağ[3][4]
Resmî renkleri Siyah, beyaz, kırmızı, kahverengi
Parti bayrağı

Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi (Almanca: Nationalsozialistische Deutsche Arbeiterpartei), Weimar Cumhuriyeti döneminde kurulmuş bir Alman siyasî partisiydi. Yirminci yüzyılın ilk yarısında Alman siyasetinde önemli bir yere sahip olmuş partinin programı ve ideolojisi (nasyonal sosyalizm), radikal antisemitizm ile birlikte etnik milliyetçiliğe dayanan anti-kapitalist ve anti-Marksist bir görüşteydi. 1921 senesinden itibaren parti başkanlığını sürdürmüş Adolf Hitler'in 1933 senesinde şansölye olmasının ardından 1945 senesine kadar Nasyonal Sosyalizm Döneminde Almanya'nın tek yasal partisi olmuştur. Kısaca Nazi Partisi olarak bilinir.

Tarihçe

Kuruluş Dönemi: Alman İşçi Partisi

Bakınız: Alman İşçi Partisi

24 Şubat 1920'deki 25 maddelik parti programının açıklanmasından önce, 5 Ocak 1919 tarihinde 6 kişi tarafından küçük bir siyasî oluşum olarak kurulmuştu. Partinin kurucusu olan 6 kişinin arasından 2 kişi öne çıkıyordu: Gazeteci Karl Harrer ve çilingir Anton Drexler. Bu ikili, partinin asıl kurucuları idiler.

Almanya'nın I. Dünya Savaşı'nda yenilmesiyle beraber İmparatorluk yıkılmış ve yerine Cumhuriyet kurulmuştu. Tarih tarafından "Weimar Cumhuriyeti dönemi" olarak isimlendirilecek yeni Almanya'da kurulan ilk siyasî partilerden biri de Alman İşçi Partisi (DAP) idi. Partinin kurucuları olan Karl Harrer ve Anton Drexler'in siyasî görüşleri milliyetçi ve sosyalist ilkeleri bir arada bulunduruyordu. Bu ilkelere göre genel anlamda Alman milliyetçisi bir politika izlenecek, ekonomik olarak ise anti-Marksist bir sosyalizm uygulanacaktı. Bu görüşler partiye sonradan katılacak olan Adolf Hitler'in nasyonal sosyalizm isimli ideolojisine çok yakındı.

Alman ordusunun bir askeri olan Adolf Hitler, 1918 yenilgisinin ardından devlette muhbir polis olarak çalışmaya başlamıştı. Hitler, bu yeni oluşum hakkında bilgi edinip polis teşkilatına rapor göndermek için görevlendirildi ve Münih'teki Alman İşçi Partisi'nin merkezine gitti. Hitler, partinin görüşlerini beğenerek Drexler'den etkilenmişti. Hakkında bilgi edinmek için gittiği bu partinin ilk üyelerinden biri oldu. Ateşli hitabeti ile dinleyicileri etkisi altına alan Hitler, zaman içinde partide ön plana çıktı. Kısa sürede parti yöneticileri arasına girmişti. Karl Harrer, Hitler'den memnun değildi çünkü onun megaloman biri olduğunu düşünüyordu. Parti içindeki tartışmalardan sonra Harrer istifa etti ve Drexler parti başkanı oldu. Partinin ikinci kurucusu ve yeni başkanı Drexler'in Hitler hakkındaki görüşleri olumlu yöndeydi. Etkileyici konuşmalar yapan enerjik biri olduğu için Hitler'i yetenekli buluyordu. Bu yüzden onun önünü açtı ve parti içinde yükselmesine müsaade etti.

24 Şubat 1920 tarihinde Alman İşçi Partisi ilk büyük toplantısını gerçekleştirerek 25 maddelik programını açıkladı. Parti programını açıklayan konuşmacı Adolf Hitler'di. Büyük bir salondaki yüzlerce kişiye açıklanan parti programıyla birlikte Alman İşçi Partisi küçük bir oluşum olmaktan çıkarak görüşlerini beyân etmiş olan siyasal bir partiye dönüştü. Ayrıca aynı gün partinin ismi "Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi" olarak değiştirildi.

1922'de NSDAP üyeleri.

Hitler'in Parti Lideri Oluşu

Hitler, etkileyici hitabet yeteneği sayesinde parti başkanı olabilecek kadar ön plana çıkmıştı. Böylelikle 29 Temmuz 1921 tarihinde parti başkanlığını Anton Drexler'den devraldı. Üye olduğu zamanlardan itibaren kendi görüşlerini diğer parti üyelerine kabul ettiren Hitler, Alman İşçi Partisi'nin 1919'da benimsemiş olduğu milliyetçi ve sosyalist ilkeleri daha ileri bir boyuta taşıyan nasyonal sosyalizmi resmî parti ideolojisi yaptı. Nasyonal sosyalistler siyasal rakipleri olan komünistler ve sosyal demokratlar tarafından kısaca "Nazi" olarak isimlendirildiler.

Darbe Girişimi

Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'nin üye sayısı 1923 yılına gelindiğinde daha da artmıştı. Üye sayısının artışıyla birlikte parti merkezinin bulunduğu Münih'le beraber Bavyera eyaletinin yönetimini ele geçirmek isteyen Hitler, partinin silahlı kanadı olan Sturmabteilung örgütü ve sivil nasyonal sosyalistlerle beraber ayaklanma çıkardı. Bu ayaklanmayı I. Dünya Savaşı'nda görev yapmış eski bir komutan olan Erich Ludendorff da destekledi. Tarihe "Birahane Darbesi" olarak geçen bu darbe girişimi başarısızlıkla sonuçlandı ve Hitler 5 yıl hapis cezası aldı. 5 yıl ceza almasına rağmen 9 ay hapis yattı ve bu süre zarfında kendi hayatını anlattığı, siyasî düşüncelerini açıkladığı ve nasyonal sosyalizmin doktrini niteliğindeki Kavgam (Mein Kampf) kitabını Rudolf Hess'e dikte etti. Bu kitap, partinin bundan sonraki faaliyetlerine yön verdi.

1924-1933: Partinin Büyümesi ve Seçimler

Adolf Hitler, 1924 Kasımında serbest bırakıldı. İzleyen yıllarda, tartışmasız liderliğinde Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'ni yeniden kurdu ve organize etti. Yeni NSDAP artık yarı askerî bir organizasyon değildi ve zorla güç elde etmeyi reddediyordu. Ne olursa olsun, ekonomik ve politik durum dengelenmişti ve aşırıcılığın yükselmesi zayıflamıştı. Bu sebeple daha fazla devrim macerasına ihtimal verilmiyordu. 1925'te parti Hitler tarafından atanan "liderlik kolordusu" ve "genel üyelik" olarak ikiye ayrıldı. Parti ve Sturmabteilung (SA) ayrı tutuldu. Partinin yasal yönüne vurgu yapıldı. Bunun bir işareti olarak, parti kadınları kabul etmeye başladı. SA ve Schutzstaffel (SS) destek grubu olarak tanımlandılar ve bu grubun tüm üyeleri ilk düzenli parti üyeleri oldular.

— NSDAP'nin seçimlerdeki durumu —
Tarih Oy Yüzde Reichstag'daki sandalye sayısı
4 Mayıs 1924 1,918.3 6.5 32
7 Aralık 1924 907.3 3.0 14
20 Mayıs 1928 810.1 2.6 12
14 Eylül 1930 6,409.6 18.3 107
31 Temmuz 1932 13,745.8 37.4 230
6 Kasım 1932 11,737.0 33.1 196
5 Mart 1933 17,277.0 43.9 288

Parti, yerel örgütlenmelere önem verdi ve Gauleiter sistemiyle birlikte, Almanya'da idari birimler açtı. Almanya'da 98 tane, Avusturya'da ise 7 tane Gau, yani yerel NSDAP birimi vardı. Bu yerel birimlerden Çekoslovakya'daki Almanların yaşadığı Südetland'a, Polonya'da Almanların yoğunlukta olduğu Danzig'e ve Fransız işgali altındaki Saar Havzası'na da kurulmuştu. Parti, 1924 ve 1929 yılları arasında seçimlerde başarısız oldu, ancak kitlesel gösteriler ve politik duruştan dolayı önem kaybetmediler. Hitler'in 1920'li yılların ikinci yarısındaki politik faaliyetleri hız kesmeden devam ediyordu ki, ismi tüm Almanya'da duyulmuştu. Popülaritesinin artmasıyla birlikte Alman siyasetinin önemli figürlerinden birisi haline gelmişti. 1918 yenilgisi sonucu onuru kırılan ve büyük bunalımlara sebep olan bu yenilgiyi hazmedemeyen milyonlarca Alman'a, 1919'da dış güçlerin baskısı altında kurulan yeni devletten memnun olmayanlara, anti-Marksist Alman emekçilerine, iş ve ekmek isteyen yurttaşlara büyük bir Almanya vaat ediyordu. Hitler, politik fikirlerini ilk olarak, insanların kolayca toplanacağı bir mekan olan barlarda, daha sonraları ise daha büyük toplantı salonlarında halka açıklamaya başlamıştı. En nihayetinde, daha çok insana hitap etmek için meydanlarda geniş çaplı mitingler yapma fırsatını bulmuştu. Onun fikirleri çoğu insana ümit veriyordu, sözlerinde “Alman halkı için” ifadesi eksik olmuyordu. “Eğer haklarımızda ısrar etmezsek hiçbir anlayış mümkün olmayacaktır” diyen Hitler, zaman içerisinde, kitleleri Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'nin saflarında birleştiriyordu, parti tabanını ulusal pozisyonda, Yahudi karşıtı ve yurtsever görüşe sahip ve biraz daha otoriter bir yönetimden yana olan insanlar oluşturuyordu. Hitler Kavgam'da şunları yazmıştı:

Eğer nasyonal sosyalist hareket tarih karşısında milletimiz yararına gerçekten büyük bir görev almak istiyorsa, Alman milletinin dünya üzerindeki gerçek durumunu çok iyi bilmeli, acı duymalı ve tam bir şekilde bu şuura varmalıdır. Açık bir görüş ve cesaretle Alman milletinin dış politikasını bugüne kadar yürütmüş olan kabiliyetsizlik ve şuursuzlukla mücadele etmelidir. Gelenekleri ve peşin hükümleri dikkate alınmadan, milletimizi ve onun gücünü toplamak, onu şimdiki dar hayat alanından çıkaracak ve yeni topraklara götürecek sevk etme cesaretini bulmalı, böylece bu dünyada yok olup gitmek ve­ya başkalarına esir olmak tehlikesinden kurtarmalıdır.

Nasyonal sosyalistlerin başlıca rakipleri olan komünistler Leninist bir propaganda uygularken, nasyonal sosyalistler ise bunun tam aksine, Alman İmparatorluğu'nun güçlü mirasına ve Alman halkının birliğine vurgu yapıyorlardı. Ayrıca nasyonal sosyalistler, ılımlı bir politik görüşe sahip sosyal demokratlara nazaran da çok daha radikallerdi, ki zaten Sosyal Demokrat Parti'nin Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi veya Almanya Komünist Partisi'nde olduğu gibi silahlı bir kanadı yoktu. NSDAP üyesi Hans Frank, Hitler'i şu sözleriyle anlatıyordu: “Çok içten konuşuyordu. Hepimizin üzerinde bir etki bırakıyordu. Orada olan herkesin bilincinde yatan şeyleri haykırıyordu.”

Dünya Ekonomik Krizinden sonra daha fazla oy kazanabildiler (1929). NSDAP, 14 Eylül 1930 seçimlerinde % 18.3 oy ile Almanya Sosyal Demokrat Partisi'nden sonra ikinci büyük parti oldu. Hitler'in oyları Katoliklerden daha fazla Protestanlardan, şehirlerden daha fazla kırsal bölge ve kasabalardan, işçilerden daha fazla orta ve üst kesimden geldi.

Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi 14 Eylül 1930 seçimlerinde ilk büyük seçim başarısını elde ederek parlamentoda bulunan milletvekili sayısını 12'den 107'ye çıkardı ve çoğunluğu sağladılar. Parti, 31 Temmuz 1932'de yapılan genel seçimlerde kendi çapında en büyük ikinci oy oranını elde etti. Seçim sonuçlarından yine parlamentoda çoğunluğu sağlayabilen bir parti çıkmamıştı. Toplam oyların % 37.4'ünü alan Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi, parlamentoda çoğunluğu sağlayamamakla birlikte en çok sandalye sayısına sahip partiydi. 1919'dan beri yıllar boyunca siyasal bir istikrar sağlanamıyordu, hükûmeti kurması için atanan başbakanların görev süresi birkaç ay veyahut 1 yıl sürüyordu. Siyasal istikrarsızlığı çözecek tek liderin Hitler olduğu sonucuna varan bazı milliyetçi önderler, onu denetleyebileceklerini düşünerek şansölye (başbakan) olmasında anlaştılar. Böylece Alman Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg, 30 Ocak 1933 tarihinde Hitler'i Reichskanzler (İmparatorluk Şansölyesi) olarak atadı. Birkaç ay sonra yapılan 5 Mart 1933 seçimlerinde ise Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi oyların % 43.9'unu aldı ve iktidarda kalmaları kesinleşti. Almanya'nın ikinci en büyük partisi % 18.3 oy oranı ile Almanya Sosyal Demokrat Partisi, üçüncü parti ise % 12.3 oy oranı ile Almanya Komünist Partisi oldu.

İktidar dönemi

Nasyonal sosyalistler Nürnberg'de partilerinin iktidara gelişini kutladıkları propaganda mitinginde. (1933)
Alman halkının katılımıyla gerçekleştirilen parti mitingi, 1937

Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'nin iktidara gelmesiyle, istikrarlı bir hükûmet kuruldu ve Weimar Cumhuriyeti'nde sosyal demokratların ve Merkez Partisi'nin kurduğu hükûmetlerde yaşandığı gibi herhangi bir kriz çıkmadı. Hitler, iktidara gelir gelmez yaşamın her alanında nasyonal sosyalizmi yerleştirmeye çalıştı. Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi ve yeni İmparatorluk Şansölyesi Adolf Hitler, Alman İmparatorluğu devletinin ve Alman halkının siyasî ve sosyal idaresini ele alarak tek bir irade ile kendi egemenliği altında birleştirdi, bundan dolayı nasyonal sosyalist yönetim, kendine karşı olabilecek hiçbir dü­şüncenin var olmasına izin vermedi. Weimar Cumhuriyeti'nin zayıf ve dış ülkelerin zorunlu ekonomik, askerî ve siyasî kısıtlamalarından dolayı ezilmiş rejimi yerine çok daha güçlü bir ülke yaratmak amacıyla harekete geçildi ve bunun sonucunda çalışma yaşamı, eğitim ve öğretim nasyonal sosyalist ideolojiye uygun olarak yeniden ör­gütlendi. 13 Mart 1933'te, kurulan yeni düzende halka rehberlik edilmesi için Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanlığı kuruldu. 1 Aralık 1933'te çıkarılan kanun ile Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi dışındaki tüm partiler kapatıldı.

Nasyonal sosyalist devrim, NSDAP yöneticilerinin ve sivil nasyonal sosyalist Almanların desteği ile sürdü ve 1933-1934 seneleri içerisinde, hızlı bir süreç halinde gerçekleşti. Toplum, bireylerin çoğunun desteklediği ve yürürlüğe girmesini beklediği nasyonal sosyalist sisteme kendisini adapte etti. Devlet kurumları nasyonal sosyalist sistemin ön gördüğü şekilde düzenlendi. Ulusal semboller ve bayrak değiştirildi. Parti, 1919 devrimi sonucu kurulan gücü sınırlandırılmış cumhuriyeti tasfiye ederek yerine Reich'ı, yani imparatorluğu yeniden kurdu. Weimar Dönemininde de Almanya'nın resmî ismi Alman İmparatorluğu idi, fakat nasyonal sosyalistler Alman İmparatorluğu'nu tam bağımsız bir ülkeye dönüştürerek Almanya'nın bu unvanını layıkıyla devam ettirdiler. Weimar Döneminde olduğu gibi, nasyonal sosyalistlerin yönetimi altındaki Almanya'da da "imparatorluk" kavramı, monarşist bir yapıyı simgelemiyordu, daha çok Alman halkının özgürlüğünün bir simgesiydi. 2 Ağustos 1934'te Hindenburg'un vefatıyla birlikte Hitler, cumhurbaşkanlığı makamını da üstlendi ve Führer und Reichskanzler (Führer ve İmparatorluk Şansölyesi) unvanını kullanmaya başladı. Böylece Hitler, geniş yetkilere sahip olarak tüm Almanya'nın idaresine seçildi. Hitler, nasyonal sosyalist devrim hakkında şu sözleri söylemişti:

Nasyonal sosyalist devrim, bir devrimci olarak tanımlandığında, haddinden fazla işlem yapar. Anarşi tam yol olmamalıdır, kalıcı bir fenomen olarak hiçbir devrim yoktur.

Hitler, Führer ve İmparatorluk Şansölyesi olarak sınırsız güce ulaştığında, Kavgam'da belirttiği ve parti programında yazılı olan tüm ekonomik, siyasî ve sosyal öğretilerini yürürlüğe koymak için daha fazla hızlandı. Partinin sosyal örgütlerinden birine üye olmuş vatandaşlar, nasyonal sosyalizmi günlük yaşamlarının sıradan bir parçası haline getirdiler. NSDAP, devleti temsil eden yegane kuruluştu. Ekonomik gelişmelerin ve istikrarlı büyümenin sonucuyla, devlet gelişti, toplum refaha kavuştu. Rejim karşıtlarına engel olunması ve karışıklık çıkartabilecek nasyonal sosyalizm karşıtı komünist ve Yahudi hareketlerine karşı sıkı bir emniyet sağlanması için devlet bir polis devletine dönüştürüldü. 1934'ten sonra doğru­dan Hitler'e bağlanan koruma birliği anlamı­na gelen, nasyonal sosyalistlere bağlı yarı askerî milis kuvveti olan SS (Koruma Timi) Heinrich Himmler tarafından örgütlen­mişti. Hitler'in en sadık yoldaşlarından biri olan Joseph Goebbels ise etkileyici konuşmaları ve Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi adına yaptığı propagandalar ile Alman halkına nasyonal sosyalizmi aşılıyordu.

Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'nin önde gelen isimlerinden olan Hermann Göring, Gestapo'yu kurmuştu ve toplama kamplarının kurulması fikrini ortaya atmıştı. Kurulması teklifini verdiği toplama kamplarını Yahudiler için değil, hapishanedeki sıradan suçlular için planlamıştı. Göring'in planı hayata geçirildi ve toplama kampları kuruldu. Bu kamplara daha sonra Yahudiler ve diğer rejim muhalifleri gönderilmeye başlandı.

Hitler, iktidara geldikten 1 yıl sonra, "Uzun Bıçaklar Gecesi" olarak isimlendirilecek olan 30 Haziran 19341 Temmuz 1934'e bağlayan gece üst düzey SA elemanlarının öldürülmesini emretti. Bu görevi SS'e bağlı askerler gerçekleştirdi. Ernst Röhm başta olmak üzere önemli pek çok SA yöneticisi öldürüldü. Hitler, SA'nın liderliğine ise Viktor Lutze'yi atadı. Bu olaydan sonra Hitler ordu üzerinde tam otorite kurmayı başarmış, önce Avrupa sonra da dünya fethi için güçlü bir Alman ordusu yaratma hazırlıklarına hız vermiştir.

1941'de Reichstag'da NSDAP'nin savaşla ilgili yaptığı toplantı.

Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi, Alman ekonomisinin ve halkın moralinin düzelmesi için devletçi bir politika izleyerek yeni iş imkanları yaratmaya başladı. İşçi örgütlenmesi üzerinde kontrol sağlandı: 2 Mayıs 1933'te tüm sendikalar kapatıldı ve 24 Ekim 1934'te işçi ve işverenlerin bir arada bulunup uzlaştığı korporatif Alman Emek Cephesi kuruldu. Alman halkının ekonomik durumu böylece zaman ilerledikçe düzeliyordu ama aynı zamanda ortamda bir kargaşa hakimdi. Nasyonal sosyalist yönetim toplum üzerinde etkin bir propaganda çalışması yürütüyor, Yahudiler ve Bolşevizm düşman addedilerek hedef gösteriliyordu. Alman halkının çoğu, nasyonal sosyalizmi büyük bir bağlılıkla benimsemişti ve halkın Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'ne verdiği destek giderek artıyordu. Öyle ki, o dönemin Alman gençlerinin % 60'ı Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'nin gençlik kolu olan Hitler Gençliği (Hitlerjugend) örgütüne gönüllü olarak katılmıştı.

Yapılan başarılı ekonomi politikaları sayesinde Weimar Cumhuriyeti döneminde % 20'leri bulan işsizlik % 0'a indirilmiş, hiçbir Alman işsiz kalmamıştır. Yahudi para babalarına ait olan mülkiyetlere devlet tarafından el konulmuş ve ülkedeki Alman vatandaşların yararına kullanılmıştır. Yahudi para babalarına ait olan şirketlere devlet tarafından el konulmuş ya da kapatılmıştır. Yahudilere ait olan her mülkiyet kamulaştırılmış ve Almanların zenginleşip refaha kavuşması için kullanılmıştır. Hitler'in yönetimindeki Almanya'da şehirler modernize edilerek sanatsal ve kültürel alanda ilerleme sağlanmıştır. İnşa edilen geniş meydanlar, gösterişli caddeler ve yeni bir medeniyetin simgesi olan klasikliğin ve modernizmin karışımı kentsel yapılarla beraber ari ırkı simgeleyen genç erkek ve kadın heykelleri ve daha birçok şey, nasyonal sosyalist kültürün birer örneği idi. Ancak tüm bu ekonomik gelişmeler ve ilerlemeler II. Dünya Savaşı'nın sonunda tamamen durmuş, hatta yok olmuştur.

Alman nasyonal sosyalistlerin aşağı ırk olarak niteledikleri Yahudiler ile siyasal karşıtlarını gönderdikleri ilk toplama kampı 1933'te Dachau'da kurulmuştu. Hitler'in emriyle aynı yıl Yahudilere karşı boykot başlatıldı. 1933'ten 1940'a kadar Almanya'da yaşayan Yahudiler tüm vatandaşlık haklarından men edildiler. 1939'a gelindiğinde Almanya'da altı toplama kampı vardı. 1938'deki Kristal Gece'den sonra, Yahudilere karşı ilk soykırım girişimi 1940'ta başladı. Almanlar işgal ettikleri bölgelerde aşağı ırk olarak niteledikleri Yahudilerin yanı sıra savaş tutsaklarını, boyunduruk altına aldıkları halkların içerisinde isyan eden sivilleri, komünistleri, sosyal demokratları buralarda kur­dukları kamplarda topladılar. Aralarında Polonya'daki Auschwitz'in de bulunduğu bu kamplardaki tutsakları köle gibi çalıştırdı­lar. Özellikle Yahudiler ve Çingeneler, soyla­rını yok etmeyi hedefleyen nasyonal sosyalist rejim tarafın­dan, toplu halde gaz odalarında öldürüldü ve cesetleri ölü yakma fırınlarında yakıldı.

II. Dünya Savaşı ve Sonrası

Partinin gençlik kolu olan Hitler Gençliği örgütüne bağlı gönüllü askerler. (Kasım 1944)

Parti, II. Dünya Savaşı boyunca Almanya içindeki faaliyetlerini hız kesmeden devam ettirdi. Savaşın sonuna kadar parti tarafından yapılan propagandalarla Alman halkı topyekün bir savaş için örgütlendi ve halkın büyük çoğunluğu savaşı destekledi. 1945'te Sovyet birliklerinin Berlin'e girmesiyle başkentin savunulmasında partiye bağlı SS birliklerinin ve Hitler Gençliği (Hitlerjugend) üyeleriyle Wehrmacht'a bağlı Yurt Muhafızları (Volkssturm) üyelerinin büyük payı oldu. Nisan 1945'in sonlarına doğru Berlin'in düşmesi kesinleşti ve umutsuzluğun iyice artması üzerine Adolf Hitler intihar etti. Hitler'in intiharıyla birlikte Goebbels gibi önemli NSDAP liderleri de intihar etmiştir. Hitler intihar ettikten sonra parti başkanlığını birkaç günlüğüne özel sekreteri Martin Bormann sürdürmüş ancak o da intihar etmiştir.

8 Mayıs 1945 tarihinde Almanya Müttefik Devletler'e kayıtsız şartsız teslim oldu. 10 Ekim 1945'te[5] Müttefik Kontrol Komisyonu'nun 2. kanunu gereği Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi lağvedildi ve bütün yan organları yasaklandı. Ekim 1945'te başlayarak 1946'da da devam eden Nürnberg Uluslararası Askerî Ceza Mahkemesi'ndeki yargılamalarda NSDAP'nin ileri gelenlerinin çoğu savaş suçundan dolayı idam edilmiş, çok azı serbest bırakılmıştır. Almanya; Batı Almanya ve Doğu Almanya olmak üzere ikiye bölündükten sonra her ikisinde de Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'nin yeniden kurulması ve nasyonal sosyalizm yasaklandı.

II. Dünya Savaşı'ndan sonra ortaya çıkan nasyonal sosyalist hareketlere "neo-Nazizm" denmektedir. 1949'da Otto Ernst Remer tarafından Sosyalist Reich Partisi kuruldu ancak parti 1952 yılında neo-Nazi olduğu için kapatıldı. Sosyalist Reich Partisi'nden sonra onlarca siyasî parti daha kuruldu ancak ya kapatıldılar, ya da kendilerini feshettiler. Günümüz Almanya'sında neo-Nazi olduğu bilinen ve 1964'ten beri faaliyetlerini sürdüren Ulusal Demokrat Parti (NPD) ile beraber birkaç ufak siyasî grup bulunmaktadır. Bu siyasî oluşumlar günümüz Almanya'sında fazla destek görmemekte ve hoş karşılanmamakta ise de, neo-Naziler siyasal varlıklarını sürdürmektedirler.

Parti Programı

Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'nin resmî parti programı 24 Şubat 1920 tarihinde Adolf Hitler ve Anton Drexler tarafından yazılmış olan 25 maddeden oluşmaktaydı. Programın ilk 6 maddesi şöyledir:

  1. Biz bütün Alman halkının özgür irade prensibi altında Büyük Almanya olarak birleşmesini talep ediyoruz.
  2. Biz Alman ulusunun diğer uluslarla aynı haklara sahip olmalarını ve Versay ile Saint-Germain barış antlaşmalarının iptal edilmesini istiyoruz.
  3. Halkımızın geçimi ve sayıları artan insanlarımızın yerleşmesi için toprak (koloni) istiyoruz.
  4. Sadece bizim milletimizden olanlar vatandaş olabilir. Sadece Alman soyundan gelenler, inancı ne olursa olsun, bizim milletimizdendir. Bu yüzden hiçbir Yahudi bizim milletimizin parçası olamaz.
  5. Vatandaş olmayanlar Almanya’da yabancı olarak ve yabancılar kanununa bağlı olarak yaşamalı.
  6. Hükûmeti seçme ve devletin kanunlarına karar verme hakkı sadece vatandaşlara ait olacaktır. Bu yüzden merkezi hükûmette veya taşrada veya belediyelerde, nerede olursa olsun vatandaş olmayanlar hiçbir resmî makamda görev alamayacaktır. İnsanların parti hatırıyla, karakter ve yeteneğe bakılmaksızın göreve atandığı yolsuz parlamento yönetimine karşı savaş açıyoruz.

Teşkilatlanma

Bölgesel İdare

NSDAP, Almanya'nın tüm eyaletlerinde yerel birimler oluşturmuştu. Eyaletlerdeki Gauleiter (bölge yöneticisi) unvanına sahip yöneticiler, görevli oldukları eyaletteki parti teşkilatlanmasından ve propagandadan sorumlu olarak NSDAP'yi temsil ediyorlardı. Bölgesel idare uygulaması ilk olarak 1925'te partinin tüm Almanya genelinde daha düzenli bir teşkilatlanma içerisine girmesi için yürürlüğe kondu ve 1945'e kadar devam etti. Adolf Hitler, üst düzey bir parti mensubunu bölge yöneticisi olarak görevlendirmek veya görevden almakla yetkili olan tek kişiydi.

Parti Fanatizmi

Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'nin teşkilatlanma yapısı o dönemin diğer siyasî partilerine göre sıra dışı ve sıkı bir disipline sahipti. Parti üyeleri üniforma giyer ve asker gibi davranırdı. Ellerindeki parti bayraklarıyla büyük geçit törenleri yapar, bu sayede halkın dikkatini çekerlerdi. Halkın katılımıyla yapılan coşkulu propaganda törenlerinde binlerce kişi meydanları doldurur ve Hitler'in konuşmalarını dinlerdi. "Reichsparteitag" isimli bu törenler boyunca binalara NSDAP bayrakları ve flamaları asılır, üstünde üniforma ve başında miğfer bulunan yüzlerce, bazen de binlerce milis kuvveti sıraya girerek meydanlarda bulunurdu.

Alt Kuruluşlar

Partinin iki silahlı kanadı vardı. Bunlar: SA ve SS'tir. SA (Taarruz Bölüğü, Sturmabteilung), partinin ilk silahlı milis kuvvetiydi. Sarı ve kahverengi üniformalar giyerlerdi. 1920'li yılların başlarında parti toplantılarının komünistlerce basılmasını önleyip toplantıların başarıyla sürdürülmesi için görev yapan güvenlik teşkilatı olarak faaliyetlerini sürdüren bir örgüttü, daha sonraları nasyonal sosyalistlere muhalefet eden Yahudi-komünist kesimlerin baskı altına alınmasında önemli rol oynadılar. SA öyle büyük bir oluşumdu ki mevcutları 3.5 milyona kadar çıkmıştı ve sadece 100.000 kişiden oluşan Weimar Cumhuriyeti'ne bağlı resmî Alman ordusu Reichswehr'den kat kat fazlaydılar. Bu durumları onları ordudan da güçlü yapmıştı. SA'nın baş sorumlusu ve lideri Ernst Röhm'dür. Uzun bir süre boyunca bu görevi yürüten Röhm, Uzun Bıçaklar Gecesi'nde öldürülmüştür. Onun yerine SA liderliğine Viktor Lutze atanmıştır.

SS (Koruma Timi, Schutzstaffel) ise Hitler'in özel muhafız timiydi. İlk kurulduklarında polis görevi yapan milis kuvveti konumundaydılar. Daha sonra Waffen-SS ve Allgemeine-SS olmak üzere iki kola ayrıldılar. Waffen-SS, SA gibi silahlanarak askerî bir yapı kazandı ve ordu konumuna geldi. II. Dünya Savaşı boyunca birçok görev aldı. Allgemeine-SS ise partinin polislik görevini yapan özel milis kuvvetleri oldu. Siyah renkli üniformalar giyerlerdi. Kendilerine ait rütbeleri vardı. Nazi iktidarı boyunca Wehrmacht'tan sonraki ikinci bir orduymuş gibi hareket etmişlerdir. SS'in baş sorumlusu ve lideri Reichsführer-SS rütbesine sahip olan Heinrich Himmler'dir.

Silahlı milis kuvvetlerinin dışında partiye bağlı olan sivil ve yarı askerî yapıdaki alt kuruluşlar da vardı:

Propaganda

Joseph Goebbels, Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanı. Ateşli söylemleri ve etkileyici hitabet yeteneği sayesinde NSDAP'nin önde gelen isimleri arasına girmiştir. Hitler gibi etkileyici biri olduğu için NSDAP'nin iktidara gelmesinin başlıca sebepleri arasında görülmektedir. Propagandayı ustaca kullanmasından dolayı reklamcılığın ve propagandanın babası sayılmaktadır.
Yahudiler, Almanya'nın I. Dünya Savaşı'nda yenilmesinden sorumlu tutuluyorlardı. Buna "arkadan bıçaklanma efsanesi" denilmektedir.

Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi için propaganda çok önemliydi. 1933'te, nasyonal sosyalistlerin iktidara gelmesinin ardından Hitler, Joseph Goebbels'in başkanlığını yaptığı Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanlığı’nı kurdu. Bakanlığın amacı; nasyonal sosyalist mesajın sanat, müzik, tiyatro, film, kitap, radyo, eğitim dokümanları ve basın tarafından başarılı bir şekilde iletilmesini garantilemekti.

Nasyonal sosyalist propaganda için pek çok hedef kitle vardı. Almanlara, yabancı düşmanlara ve Yahudi yıkımına karşı mücadele hatırlatıldı. Yahudilere karşı alınan kanunî ve idarî önlemlerden önceki dönemde, propaganda kampanyaları özellikle 1935'te çıkan ırkçı kanunlardan önce ve 1938'deki Kristal Gece olayının ardından yapılan Yahudi karşıtı ekonomik düzenleme barajından önce Yahudilere uygulanan şiddete toleranslı bir atmosfer yarattı. Propaganda, Yahudilere karşı yakında uygulanacak önlemlerin kabullenilmesini ve pasifliği teşvik ederek, bunlar olduğunda nasyonal sosyalist hükûmeti olaylara müdahale eden ve düzeni geri getiren bir hükûmet olarak gösterdi.

Çekoslovakya ve Polonya gibi I. Dünya Savaşı'nın ardından Almanya topraklarını kazanan ve Alman etnik kökenlilere karşı gerçek ve fark edilir bir ayrımcılık yapan Doğu Avrupa ulusları da nasyonal sosyalist propagandaya maruz kaldı. Bu propaganda, Alman etnik nüfusu içinde, politik sadakat ve ırkçılık bilinci olarak isimlendirilen bilinci sağlamaya çalışıyordu. Aynı zamanda, yabancı hükûmetleri de -Avrupa Büyük Güçleri dahil- Nazi Almanyası'nın adil ve anlaşılabilir imtiyaz ve istila talepleri olduğu şeklinde yönlendirme çabasındaydı. Almanya'nın, Sovyetler Birliği'ni işgalinden sonra, nasyonal sosyalist propaganda, hem evdeki sivillere hem de askerlere, polis memurlarına ve işgal edilen bölge idarelerinde hizmet veren ve Sovyet komünizmini Avrupa Yahudiliği ile birleştirerek Almanya'yı, “Yahudi Bolşevik” tehdidine karşı “Batı” kültürünün savunucusu olarak sunan ve Sovyetler’in savaşı kazanması sonucunda olabilecekleri kıyamet gibi resmeden Alman olmayan destekçilere vurguladı. Bu, özellikle Almanya'nın Şubat 1943'teki Stalingrad bozgunu sonrasında ortaya çıkan bir durumdu. Bu konular nasyonal sosyalist ve nasyonal sosyalist olmayan Almanları olduğu kadar yerel işbirlikçilerin son ana kadar savaşmasını sağlamak için etkili olabilirdi.

Özellikle filmler, ırkçı Yahudi düşmanlığını, Almanya'nın askerî gücünün üstünlüğünü ve nasyonal sosyalist ideolojide tanımlanan düşmanların içsel kötülüğünü yaymada önemli bir rol oynadı. Nasyonal sosyalistlerin yaptığı filmler, Yahudileri Aryan ırkına sızan “insanlık dışı” yaratıklar olarak tanımladı. Örneğin, Fritz Hipper tarafından yönetilen Ebedî Yahudi (1940), Yahudileri, seks ve parayla harcanan başıboş kültürel asalaklar olarak gösteriyordu. Leni Riefenstahl'ın, İradenin Zaferi (1935) filmi gibi kimi filmler, Hitler'i ve nasyonal sosyalist hareketi yüceltiyordu. Diğer iki Riefenstahl çalışması, "Festival of the Nations ve Festival of Beauty" (Ulusların Bayramı, Güzelliğin Bayramı) (1938), 1936 Berlin Olimpiyat Oyunları’nı anlatıyordu ve nasyonal sosyalist rejimin olimpiyatlardaki başarısının ulusal gururunu yüceltiyordu. Almanya'da gazeteler, özellikle de Der Stürmer (Saldırgan) gazetesi, Yahudileri anlatmak için Yahudi karşıtı çizimler kullanan karikatürler bastı. Almanya'nın Eylül 1939'da Polonya'yı işgal ederek II. Dünya Savaşı’na başlamasının ardından, nasyonal sosyalist rejim, propagandayı Alman siviller ve askerler üzerinde Yahudilerin sadece insanlık dışı olmadığını aynı zamanda Alman Devleti'nin tehlikeli düşmanları da olduğu etkisini yaratmak için kullandı. Rejim, Yahudileri Alman yerleşim alanlarından kalıcı olarak çıkarmayı amaçlayan politikalarının desteklenmesini ya da en azından kabul edilmesini sağlamayı amaçlıyordu.

Nihai Çözüm olarak adlandırılan, Avrupalı Yahudilerin kitlesel olarak öldürülmesi uygulaması süresince, ölüm merkezlerindeki SS memurları Holokost kurbanlarını, Yahudileri Almanya'dan uzaklaştırmak için gerekli aldatmacayı sürdürmeleri için zorladı ve Avrupa'yı mümkün olduğunca sorunsuz bir şekilde işgal etti. Toplama kampı ve ölüm merkezi memurları birçoğu kısa bir süre sonra gaz odalarında ölecek olan mahkumları, evlerine iyi muamele gördüklerini ve iyi şartlarda yaşadıklarını bildiren kartlar göndermeleri için zorladı. Kamp yöneticileri burada propagandayı, acımasızlığı ve kitlesel imhayı örtbas etmek için kullandı.

Haziran 1944'te, Alman Güvenlik Polisi, Bohemya ve Moravya Himayesinde (bugünkü Çek Cumhuriyeti) konumlanan Theresienstad getto kampını denetlemeleri için Uluslararası Kızıl Haç'a izin verdi. SS ve polis Theresienstadt'ı Kasım 1941'de, Alman Devleti'nde iç ajitasyon propagandasının bir aracı olarak kurdu. Getto Kampı, yaşlı, engelli savaş gazisi ya da yerel olarak sanatçı ya da müzisyen olarak bilinen Alman ve Avusturyalı Yahudilerin, “iş” için “doğu”ya sürülmesine şaşıran Almanlara açıklama olması için kullanıldı. 1944 ziyareti hazırlıklarında, getto “iyileştirme” programına girdi. Denetimin başlangıcında, SS memurları, Himaye bölgesinde, Theresienstadt'da “oturan” Yahudilerin gördüğü farz edilen iyi muameleyi kanıtlamak için gettoda kalanları kullanarak bir film çektiler. Film bittiğinde, SS memurları “figüran”ların çoğunu Auschwitz-Birkenau toplama kampına gönderdi.

Nasyonal sosyalist rejim propagandayı, Alman nüfusun fetih savaşlarını desteklemesi için rejimin sonuna kadar kullandı. Bu propaganda aynı zamanda Avrupalı Yahudileri ve nasyonal sosyalist rejimin diğer mağdurlarının kitlesel imhasını uygulayanları motive etmek için de gerekliydi.

Parti İdaresindeki Üst Düzey Yöneticiler

(NOT: Kişi isimlerinden sonra gelen tarihler kişilerin doğum ve ölüm yıllarını göstermektedir.)

Galeri

İlgili Şarkılar

Referanslar

This article is issued from Vikipedi - version of the 12/22/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.