Yeşilyazı, Ovacık

Koordinatlar: 39°20′01″K 39°05′17″D / 39.33361°K 39.08806°D / 39.33361; 39.08806

Yeşilyazı
  Köy  
Tunceli
Koordinatlar: 39°20′01″K 39°05′17″D / 39.33361°K 39.08806°D / 39.33361; 39.08806
Ülke Türkiye Türkiye
İl Tunceli
İlçe Ovacık
Coğrafi bölge Doğu Anadolu Bölgesi
Rakım 1.290 m (4.232 ft)
Nüfus (2008)[1]
 - Toplam 225
Zaman dilimi UDAZD (+3)
İl alan kodu 0428
İl plaka kodu
Posta kodu 62900
İnternet sitesi: Yerelnet
YerelNET sayfası

Yeşilyazı (bucak merkezi), eski adı Zeranige, Tunceli ilinin Ovacık ilçesine bağlı bir köydür.

Köken bilimi

“Zeranıge” ismi Türkçe’de “Zeranik” olarak telafuz edilir. Muhtemelen Farsça'dan (zereng kelimesinden) gelmedir. "Zereng" kelimesi Farsçada "becerekli" anlamındadır. Köyün su kanalları ve değirmenlerine bakınca bu beceriyi görmek mümkündür. İsim Türkçe olarak düşünüldüğünde herhangi bir çağrışım yapmamaktadır. İsmin Zazaca çağrışımı ise birden fazladır. Bunlar; “Zeiyê Ranıge” –Ranik’in doğurdukları- “Zê ê Ranıge”-Ranik gibi- ya da “Zeranıge” –Ran ülkesi veye altın başaklı ülke- şeklinde sıralanabilir. Zazaca’da “ge” veya “e” eki daha çok Türkçedeki “-istan, -yerleşim yeri” anlamını içermektedir. Buna çevre köyler olan; “Çêdage, Gamlege, Vialeke, Burnağe...,” gibi yerleşim yerlerinde de sıklıkla rastlarız.

Diğer dillerde –Ermenice, Süryanice, Keldanice, Arapça...,vs- bir çağrışımının olup olmadığını bilmemekteyiz.

1960’lı yıllarda yapılan isim değişikliği ile “Zeranıge” adı, “Yeşilyazı” adına dönüştürülmüştür. .

Tarihçe

Köy, muhtemelen eski bir yerleşim yeridir. Bu yerleşim “Ada” köyü yolundaki “Qere Sılêmun” denilen mıntıkaya kadar uzanır. Bu yörede Hıristiyan mabedine ait kalıntılar yakın yıllara kadar mevcudiyetini korumaktaydı. Kamberoğlu Hıdır Ayata’ya ait tarlada , Munzur dağı eteğinde, “Pê Cüni” denen yerde eski bina kalıntıları hala bulunmaktadır. Bu kalıntıların Kilise kalıntıları olduğu herkesçe bilinmektedir. Her iki kiliseye de ait olan taşlar, yörede rastlanmayan cinstendir. Ayataların ve dağgeçelilerin (Deste Koy) ev yapılarında rastlanan kırmızı köşe taşları bu harabelerden alınan taşlardır. “Qere Sılêmun” harabelerinden getirilen, oldukça hacimli (muhtemelen bir sütun ayağı) olan bir taş, harabeden getirildiği haliyle Hıdır Ayata’nın evinin arkasında durmaktaydı. Evin dozerlerle karakolun cephesini açmak(!) amacıyla tamamen yıkılması sonucu, söz konusu taş yıkıntılar altında kalmıştır.

Köyün kurulduğu mahalde, şu anki sağlık binaları ile afet binalarının bulunduğu yerde oldukça eski sayılabilecek kültürlere ait mezarlıklar bulunmuştur. Bu mezarlıklar söz konusu inşaatların temel açımında ortaya çıkmışlardır. Bu kazılarda rastlanılan oldukça iri insanlar çevre sakinlerini hayretlere düşürmüştür. Ayrıca bu kazıolarda, kafatası kültüne ait kalıntılara da rastlanmıştır. (Taştan yapılmış bir kutu içinde kafatası bulunmuştur.)

Karasabandan traktöre geçişle birlikte, tarlalarda muhtemelen Urartu dönemine ait tahıl küpleri ile kül küpleri (ölü külü) bulunmuştur. Köylülerce bu küplerin içindeki küller efsunlu altın sanılıp, üzerlerine okutturulup-üflendirilmiş; bir sonuç alınamayınca da büyüklükleri bir vazo kadar olan bu küpler kırılmaktan kurtulamamışlardır. (Aynı olaylara bir dönem çevre köylerin birçoğunda tanık olunmuştur.) Sadece Hıdır Eren’in bulduğu küp sağlam olarak eve getirilmiştir. Büyüklüğü insan boyu kadar olan bu küpte su bulunmuştur. İhtimalen, Hıdır Eren’in de yaptığı gibi bu küp tahıl saklama amaçlı kuıllanılmıştır. Onu kırılma akıbetinden kurtaran da bu olsa gerek. Birkaç yıl asli amacına devam eden bu küp de evin keçilerinin hışmından kurtulamayarak, diğer küplerele aynı kaderi paylaşmıştır(!)

Köydeki su kanalları da eski bir kültüre ait olabilir. “Kiştik Bükü” (“Bukê Kiştiği”) olarak adlandırılan yerin yukarı kısmında, Munzur Çayı’ndan ayırmak üzere köyün değirmenlerine getirilen oluk, sulama amacıyla da kullanılmaktadır. Ziyaret köyünün alt tarafında, yine Munzur Çayı’ndan ayırmak suretiyle oluşturulan kanal ise sadece sulama amaçlıdır. Köyün alt kısmında, dere Suyu’ndan ayrılmak üzere yapılan kanal ise sulama ve Ada Köyü değirmenini çalıştırma amaçlıdır.

Yayladaki mağaraların gördüğü insan muamelesi Neolotik döneme ait olabilir.

Toplumun hafızasındaki (ortak toplumsal hafıza) belli-başlı tarihi olaylarsa şunlardır;

1. Tanzimat’tan sonra oluşturulan NİZAMİYE ALAYLARI’nın bölgeye düzenlediği sefer. “Waxto khe nızami amay”-Nizamların geldiği vakit- olarak söylenir. Askere hala “nızami” denmektedir.

Hamidiye Alayları'nın bölgeye intikali. Başlarındaki keçe külahlarından dolayı, “Kulıkini” olarak isimlendirilmişlerdir. Birinci Dünya Savaşı yıllarında Rus Levazım Birliği’nin köyün çayırında karargah kurması. Bu birliğin, köylerden büyük baş hayvan alıp damgalattığı hala anlatılmaktadır. Koçkiri Hadisesi Bu hadise sonrası Zeranıge’de bir süre ikamet eden Ali Şêr Efendi (Taqi) şiirler ve anlatılarıyla hala anılmaktadır. O dönemde okuma-yazma öğrenen gençler üzerindeki etkileri minnetle, övgüyle anlatılır. Koç Uşağı Harekatı. (Qöyğa Qocun) Tunç Alayı. (Tabura Tunce) Yaptıkları ile hala hafızalardadır.

Coğrafya

Tunceli iline 71 km, Ovacık ilçesine 12 km uzaklıktadır.

Bazı yer adları

Yaylalar: Kemera Belle (Oval taş- yürek biçimli taş- Bellik Taş), Çetun (iki derenin çatal biçiminde birleştikleri yer - Boynuz gibi – Çatlar), Çala Pile (çukurda kalan büyükçe bir düzlük. Büyük Çukur), Warê Alte (İnce, uzun düzlük bir alan- Alte’nin Yaylası), Piyê Gaun (Ziyaret-Kemah vadisine hakim, düzlük, büyükçe bir saha. Öküz yatağı), Çalê Batuni (Ziyaret köyünün tepesine gelen kısımda var olan bir dizi çukur alanlar. Ziyaret Çukurları. Son dönemde “Çalê Jiare” diye adlandırmalar da olmuştur.), Warê Çağıli (Çakıl taşlarından oluşan genişçe bir alan. Çakıllı Yayla), Dılav (Erê Sabi’nin eteğinde çimenlik bir alan. Dılav), Fikirıge (Bu yaylaların tümünü kapsayan, Zeranik köyüne ait mıntıka. Fikirik)

Görüldüğü üzere bazı yayla adları Türkçeye çevrilmeden, Türkçedeki söyleniş biçimiyle söylenegelmiştir. (Dılav ve Fikirik)

Arazi adları: Yajüye (Zeranik-Ziyaret arası. Yazı), Deşte (Zeranik-Pardi arası. Ova), Ambare (Zeranik-Ada arası. Tahıllık-Ambar), Mamux Oymiye (Ambar-Honda arası. Mamuğ Oymu...”mamux” yabani zerdalilere verilen ad), Honde (Mamux Oymu-Pardi arası. Honda- “Honde” yapı itibarı ile dipten sulak, çayırlık alan. Ancak anlam olarak neye denk düştüğü bilnmemektedir. İhtimalen böyle bir anlamı içeriyor olabilir.), Bukê Qowaxi (Pardi-Kızık arası mevkiinde, kızılca suyu kıyısında yabani kavaklığın bulunduğu saha. Eskiden ziyaretgah olarak anıldığından daha yakın zamana kadar korunmaktaydı. Ancak, yöresel inançların sarsılmasıyla birlikte; özellikle İslami inancın etkisinde kalan kesim tarafınca kesime uğramış, artık bu mevkide böyle bir kavaklık alan bulunmamaktadır. Ancak biz yaşlarda olanlar o mıntıkadaki kavaklığı hatırlayabilmektedirler. İleriki yıllarda yeni kuşaklar buraya bu adın neden verildiğini anlamakta hayli zorlanacaklardır. Kavak Bükü), Bukê Çelemuge (Zeranik-Ziyaret rasında, Munzur suyu üzerinde, çoğunluğu kayın ağacı benzeri bir ağaçyan oluşan, ve halen Ziyaret köyü hudutları dahilinde bulunan küçük ormanlık alan. Bu ormanlık alanın dağ kıyısındaki tarlalarda tatlı şalgam yetiştirilmiştir. Haydarlıların Bükü), Destê Koy-Dover (Zeranik’e bağlı, Munzur Dağı eteğindeki bir mahalle. Dağ Geçe)

İklim

Köyün iklimi, karasal iklim etki alanı içerisindedir.

Nüfus

Yıllara göre köy nüfus verileri
2008 225
2000 163
1997 -

Nüfus hareketleri

1938 öncesinde 4 il dışı, 8 il içi göçe rastlamaktayız. 1938’de 2 ev Antalya’ya, 1 ev Çankırı’ya sürgün edilir. 1938-1950 yılları arsında bölgeye yakın yerlere (Arapkir, Eğin, Kemah...gibi) mevsimlik işçilik, hırsızlık veya dilencilik amaçlı nüfus dalgalanmaları gözlenir. Bu yıllarda il içine olmak üzere 11 aile göç eder. 1950-1960 yılları arasında uygulanan liberal politikalar yöre ekonomisinde bir çözülmeye neden olur. Bunun neticesinde açığa çıkan fukarılıktan dolayı, özellikle Eğin’e kadınlı-erkekli, küçüklü-büyüklü müthiş mevsimlik işçi akını yaşanır. İşsiz kitlelerin para kazanmak amacıyla metropollere doğru hareketlenmeleri başlar. 72 kişi dışarıya göç eder. 1960-70 yılları arsına damgasını vuran en önemli öğe, mevsimlik işçiliğin yerini kalıcı işçiliğe bırakmasıdır. Ancak, 70’li yıllara kadar bu işçiler aile bireylerini yanlarına götürmez, köyde bırakırlardı. Bu yıllarda göçenlerin sayısı 172’dir. 1970-80’li yıllar metropollerde çalışan işçileri ailelerini yanlarına almaya başladıkları yıllardır. Göçenlerin satısı bu yıllarda 199’dur. Bunun büyük kısmının çocuk ve eşlerden oluştuğunu unutmamak gerekir. Tarımda kapitalist ilişkilerin başlangıcı olan bu yıllarda dinamik nüfusta belirli bir göç yaşanmaz. Bir yandan kapitalit üretim araçları, diğer yandan Pazar için üretim tarımda belirgin bir canlanmaya neden olacaktır. 1980-90’lı yıllarda, özellikle 1985’lere kadar olan yıllarda tarımsal faaliyetin iyice hızlandığı, fasulye üretiminin arttığı yıllardır. 1975-85 yılları arasında, özellikle öğretmen aileleri tarımsal faaliyetin aktif unsuru haline gelirler! ken, diğer memur ve işçi kesimi de yaz izinlerini bu faaliyetin hızlandığı aylara denk düşürmeye özen gösterir olmuştur. Köyde yeni ve modern inşaatlar yapılmaya başlanmıştır. Bu yıllarda yaşanan göç, okuyup iş bulanlar ile kapitalist üretim ilişkileri sonucu mülkiyetleri olmayıp yolsulluklarını iyiden iyiye hisseden kesimler arasından olmuştur. (Birkaç çift öküzü olanların bunları satmak zorunda kalışları, harman makinalarının kalkması...vb.) Göç edenlerin satısı bu dönemde 303’tür. Bu göçlerin ayırıcı özelliği ailecek olmasıdır. Çoluk-çocuk ve hatta çalışanın anne ve babası... 1990-2000 arası yıllarda ise göç tamamen sosyal istikrara dayalı (‘terör’ nedenli) olmuştur. Huzur ve güven ortamını olmayışı köyün neredeyse tamamen boşalmasına neden olmuş, 1975-85 yılları arasında yapılan o güzelim (!) evler bile harabeye dönmüştür. 1938 sonrası yaşanan suskunluk, hareketsizlik bir 10-15 yıl içnde aşılmış, o şok kısa zamanda atlatılmıştır. En azından yetişen dinamik nüfus korunmuş, çevreyi yeniden seslendirmiştir. Bu kez, tarımda çalışabilecek esas dinamik nüfus kalmadığı gibi, yaşananların psikolojik etkisi de hala canlılığını korumaktadır. Ancak bu defaki şok öyle kolay atlatılacağabenzememektedir. 1975-85 yılları arasında çayır ve mer’alar sökülüp ekime açılırken, şimdilerde tarlaların ancak % 20’si ekilebilmekte, % 80’ine hiç dokunulmamaktadır.

Ekonomi

Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır.

Kültür

Kültür değişimleri

Köyün kültürel değişimi üzerindeki en belirgin etkileri kısaca şu biçimde sıralamak mümkündür:

1.1930’lu yıllarda köyün kaza merkezi olması: Nispi de olsa devlete ait kurumların ki bunlar askeriye ve kaymakamlıkla sınırlı da olsa köy üzerinde en azından devlete entegre olması bakımından önemli roller üstlenmişlerdir.

2.1940-1950 arası, mecburi iskan yılları (Bölgenin büyük bir kısmının “Yasak Bölge” ilan edildiği yıllar): Bölgenin % 70 insansızlaştığı yıllardır. Kıtlık nedeniyle, özellikle morabaların (yarıcı) Eğin ve Arapkir köylerine çalışmaya, dilenmeye ya da hırsızlığa gittikleri yıllardır. Bu yıllarda Eğin’e dut hırsızlığına gidenlerden bir kaçı vurulur. (Hüseyin Doğanay’ın Şire türküsünde söylenen, “Mardin de şiyo dızdiya bostani, nê be pıra, merdo!” bu döneme tekabül eder.) Buralardan (Eğin ve Arapkir) söz konusu ilişkilerden dolayı yaşanan etkilenim ile birlikte esas etki mecburi iskanın kaldırılmasıyla birlikte dönenlerin Batı illerinden taşıdıkları göreneklerle ve Türkçeyi güzel (!) telaffuz etme gayretleriyle yaşanmıştır. İskan dönüşü, birçok kimse ya köyleri ikamete açılmadığından ya da akrabalarından kimseleri bulamadıklarından gelip Zeraniğ’e yerleşmişlerdir. Ailece gelenlerin bir kısmı, daha sonraki yıllarda açılan köylerine; bir kısmı köyleri üzerindeki iskan kalkmadığından tekrar eski iskan yerlerine (batıya) dönerlerken, akrabalarını bulamayan genç kızlar ise evlilikler yaparak bölgede kalmayı yeğlemişlerdir. Bunlardan bir kaçı da bizim köyde evlenerek kalmışlardır.

3. 1950-1970 yılları arası yarıcıların mülk edinme yılları: Toprağı işleme gibi bir alışkanlığı olamayan aşiret mensupları içine düştükleri yeni durum karşısında, çocuklarını okutma gibi bir mekanizma geliştirmişlerdir. Zaten, bölgede olduğu gibi köyümüzde de okur yazar olanlara “efendi” unvanı verilirdi ki yeni dönemle birlikte, aşiretler, kaybettikleri eski unvanları (değer verilen eski unvanları) yerine bu “ efendi” unvanını edinme gayreti içinde olmuşlardır. (Hem unvan, hem de devlet kapısında bir iş bulabilme olanağı ile birlikte tam bir “efendi” –okur yazar olan “efendi”, memur olan “efendi”- olma imkânını yakalama gayreti). Aşiretler, gerek geliştirdikleri bu yeni mekanizmaya kaynak bulma, gerekse içine düştükleri ekonomik krizi aşmak için elindeki tarlaların bir kısmını yarıcılarına satma durumunda kalırlar.

Yarıcılar için bu günlerde aslolan ise, oluşan bu yeni durumdan istifade derek, zaten hep içlerinde bir utku olan, hayallerini süsleyen, kendilerine ait özel mülklerine sahip olmanın imkânlarını yaratmaktır. Ve bu süreç içinde birçoğu bu hayallerine kavuşma imkânı bulacaktır. Bu kesim için aslolan çocuklarını okutmak değil, daha çok toprağının efendisi olmak, edindiği mülkü işlemek; yeni mülkler edinebilmek, bunun için daha çok çalışıp, daha çok para biriktirebilmek...

Bu dönem kültürel değişimine damgasını vuran, laik cumhuriyete duyulan sempatidir. Bu sempati yarıcıların hemen hemen tümünde, aşiretlerin de okuyan çocuklarında çok açık bir biçimde gözlenmektedir. Aşiret çocukları eğitimde eşitlikten ve dönemin popülist politikalarından dolayı; yarıcılar da, 1938 sonrasında devlet tarafından kendilerine dağıtılan topraklardan (her ne kadar tekrar ellerinden eski sahiplerince alınmış olsa da- çünkü o noktada devletin bir kabahati yoktur, sorun onların korkaklığında, eski etkiyi yıkamamalarındadır-) ve şimdilerde edinmekte oldukları mülklerden dolayı devletin yarattığı fırsattan ötürü laik cumhuriyete sempati ile bakılmaktadır. Bu sempati beraberinde laik cumhuriyete ve medeni dünyaya (!) hızlı bir entegrasyonu getirmiştir. Kaymakamlık bu dönemde üç eteği yasaklamış ve şalvarı zorunlu kılmıştır. Aynı dönemde köylü gençlerin eğitmenlik programlarına alınmaları da ayrıca kültürel değişim üzerinde etkili olmuştur. [Bu eğitmenlerin bir kısmı, kışın ilçeye maaş almak üzere, allandırıp-pullandırıp bayraklarla donattıkları kızaklara (taung) binip; görevli oldukları köy sakinlerine bu kızakları çektirerek ilçe merkezine avdet ettikleri hala akıllardadır!..] Köyümüzde; Mustafa Eren, Hüseyin Aksu, Ali Ateş ve Hüseyin Demirçivi bu dönemde eğitmen olan kişilerdir.

4. 1970-1980’li yıllardaki nüfus hareketleri ve solun etkisi: Okul ve mevsimlik iş nedeniyle şehirlere gidenlerin taşıdıkları yeni kültür, yerel kültürle çatışmıştır. Bir yandan işçi olarak köyden çıkanların, diğer yanda laik eğitim kurumlarında eğitim gören öğrencilerin 68’li dalganın da etkisiyle “dedelik” kurumuna karşı tutumları; bu kurumun zaafa neden olmuş, toplum kalan son hukukunu da yitirmiştir.

5. 1980-1990’lı yıllar, 12 Eylülün etkileri: Bölgede eski hareketliliğin oldukça artmasıyla birlikte nüfus hareketliliğinde de hızlı bir dalgalanma yaşanmıştır. Bir yandan hızlanan nüfus hareketliliğinin taşıdığı kültürel etkiler, diğer taraftan; a) Köydeki karakolda var olan asker sayısındaki artış, b) Yerli bürokrat nüfusun il dışına sürülmesi, bu nüfusun köy ile bağlantılarının kesilmesi ve bunların yerine bölgeye batıdan memur nakillerinin yapılması, c) Dönemin valisinin köye zorla cami yaptırarak kadrolu imam atamaları, köyün kültürel değişiminde önemli roller oynamıştır.

6. 1990-2000’li yıllar, dağ-orman köylerinin yakılarak boşaltılmasının etkileri: Bu yıllarda dağ-orman köylerinin yakılarak boşaltılması ve gıda ambargosunun konmasıyla, bölgede yaşamı riskli bulanların imkânları dahilinde köyden batıdaki kentlere doğru göçleri ile, yakılan köy sakinlerinin bir kısmının Zeraniğ’e doğru göçleri, Zeranik açısından yeni bir süreç başlatmıştır. Daha önceki yıllarda batıdan gelen kültürel esintilere direnen, onlarla çatışan Zeranik; bu kez tam tersi yönde, dağ-orman köylerinden gelen kültürel esinti ile çatışmaktadır.

Köyün ziyaret yerleri

Erê Sabi: Munzur dağının rakım olarak en yüksek yerlerindendir. İnançlarımızda dağ zirveleri kutsaldır. Yaylaya çıkıldığında “Erê Sabi” için niyaz dağıtılıp, kurbanlar kesilir. Dağa çıkış ve iniş sırasında, O’na arkasını dönmeden, yüzü O’na dönük vaziyette yan yan yürümeye özen gösterilir. “Ya Erê Sabi, ya Erê Koun, ya Erê Gerçegun...” diye dualar edilir. Toplum darda kaldığında, Erê Sabi toplar savurarak düşmanı uzaklaştırır. Çocukluğumda yayladayken gök gürlemesini andıran bir ses ile böyle bir top atıldığına şahit olmdum. Düştüğü yeri takip ettim. Gündüz gidip incelediğimde, basketbol topu büyüklüğünde, yuvarlak, siyah, parlak; normal taştan oldukça ağır bir taş olduğunu gördüm. Düştüğü anda akkor, sonradan parlak-siyah olan bu taş hala aynı yerdedir.

Dağ zirvelerini hemen hemen tümünü gören noktalarda “nişange” diye tabir edilen, taş yoğınları mevcuttur. Aynı şekilde “Fikiriğe” çıkarken de, hemen “Bellik Taş” ın (Kemera Bele) diyarında, “Sultan Baba” nın karşısında böyle bir nişange vardır. Ve her gelip geçen bu nişangeye bir taş bırakıp, secde eder.

Abacuğ Abdal: Köyün eski harman yerlerinin ortalarında bir yerdeydi. Daha sonra yapılan afet konutlarının arasında kaldı. Zaten buranın inananı olarak da sadece baba annem kalmıştı. Teberiğinden tüm torunları bolca yemiştir.

Saat Dede ile Hüseyin Quli: İki kardeş erenlerdir. Hüseyin Quli Ziyaret Köyü yolunda, Erenlerin ortak tarlasında; Saat Dede ise Ferolar yolunun solunda, yeni yapılan yatılı okulun karşısına gelmektedir. Biri köyün sol üst başında, diğeri sağ üst başında olup; her ikisi de kendi etrafındaki ova eğimine hakim bir konumda bulunmaktadırlar. (Köy, sözünü ettiğim bu her iki düzlükten yüksekçe bir konumdadır. Bu düzlükler, en iyi bu noktalardan gözlenirler.)

Mamut Dede: Ali Abbas ocağına mensup olan ailenin mezarlığıdır. “Çêdage” köyü mahallindedir. Tüm çevre köylerce kutsal sayılan bir mekandır. Ziyaretgahların en önemseneni durumundadır. Yeminler daha çok “Mahmut Dede” üzerine (Mamud Dede bo) edilir. Bağlayıcı bir yanı vardır. (Zaten, yeminler ziyaretgahlar adına edilince inandırıcı olurlar. Allah adına edilen yeminlere itibar edilmemektedir)

Aileler

Zeranik köy halkının çoğunluğu Zazaca konuşur. Aşiret mensubu olmayan aileler evlerinde tamamen Türkçe konuşur.

Akkuşlar-Ebılun: Herhangi bir aşirete mensup değillerdir. Bu aileden köyde kimse yaşamamaktadır. Veli ve Süleyman Akkuş kardeşler yazları köye giderler. Süleyman Akkuş İzmir’de, iki oğlu Avrupa’da; Veli Akkuş ve üç oğlu İstanbul’da bir oğlu bu yıl Pullur’a dönüş yaptı. Hüseyin Akkuş Malatya’da, oğullarının üçü de Avrupa’dadır.

Aksular-Quliyun: Herhangi bir aşirete mensup değillerdir. Eğitmen Hüseyin Aksu ile bir oğlu köyde, oğullarının dördü İstanbul’da biri de Avrupa’dadır. Seydali Aksu’nun (ö) iki oğlu İstanbul’da yaşıyor. Munzur’un (ö) oğlu İmdat’ın Suriye sınırında öldüğü söylenir. İmdat’ın çocukları ile Munzur’un iki oğlu İstanbul’da bir oğlu da bu yıl köye dönüş yaptı, köyde yaşamaktadır.

Ararlar-Çê Kor Lalun (Eloğli): Aşiret mensubu değillerdir. Zamanında Mexstan aşiretine silahşörlük yapmak üzere Harput tarafından gelmişlerdir. Köyde ev yerinden başka mülkiyetleri olmamıştır. 1960’lı yıllarda Elazığ’a göçen ailenin dört oğlu da babalarının ölümünden sonra İstanbul’a göçmüşlerdir.

Ateşler-Mılleicun: Aşiret mensuplarıdır. Munzur’un (ö) oğullarından Hasan köyde, Hasan’ın oğullarından biri Avustralya'da ilticacı, diğer üçü İstanbul’da kalmaktalar. Ali’nin (ö) oğullarından biri Avustralya'da, üçü İstanbul’da biri ise köyde yaşıyor. İsmail köyde, İsmail’in oğlu öğretmen emeklisi olduktan sonra (bu yıl) Avustralya'ya gitti, çocukları halihazırda İstanbul’da bulunmaktalar. Ağa (Süleyman) annesi ve üç oğluyla İstanul’da yaşamaktadır. Kahraman’ın (ö) oğullarından Mehmet’in (ö) eşi köyde, iki oğlu da İstanbul’da yaşamaktadır. Süleyman dört oğluyla köyde, dört oğlu da İstanbul’da yaşamaktadır.

Ayatalar-Qemberun: Pertek’in Coravan köyünden gelmiş olan bu aile aşiret mensubu değildir. Süleyman köyde, kardeşi Yaşar kışlarını Adana’da yazlarını köyde geçirmekte; onun da köye temelli dönüş planları yaptığı söylenmektedir. Haydar’ın (ö) oğullarının üçü İstanbul’da yaşamaktadır.

Aydoğdu-Khurêsun: Aşiretli olup seyyit takımındandırlar. Fikir’in(ö) oğlu Mehmet Ali İstanbul’da yaşamaktadır. Munzur’un (ö) oğullarından ikisi İstanbul’da biri köyde yaşamaktadır. Ayrıca 1990’lı yıllarda köylerinin yakılması sonucu dört Kureyşanlı aile gelip köye yerleşmişlerdir.

Atlılar-Çê Xecoğli: Aşiret mensubu değiller. Tıtenikten geldikleri söylenir. Munzur’un (ö) oğullarının üçü de İstanbul’da yaşıyor.

Dalmışlar-Çê Zorigi: Aşiret mensubu değiller. Hasan’ın (ö) eşi ile üç oğlu ve kardeşi Süleyman İstanbul’da yaşıyorlar. Yusuf ise Avrupa’dadır. Mustafa 1957’de Pulur’a yerleşti. Şimdi ondan geride kalan kimseler yoktur.

Değirmenciler-Çê Degirmançi: Hozat’tan gelme aşiret mensubu değillerdir. Yakup (ö) 1945’te Pullur’a yerleşir. Köyde hala mülkiyetleri vardır. Oğlu Ali Rıza Pulur’da yaşıyor. Kardeşi Mübaşir Bıra’nın (ö) oğullarından Turabi Ankara’da, Hıdır ve bir oğlu İstanbul’da; diğer üç oğlu Avrupa’da yaşamaktalar.

Demirçiviler-İmamoğulları (Çê Yelbeci): Aşiret mensubu değiller. aşiret düzenine karşı çıkmışlardır. bu karşı duruş birtakım çevre tafından hiç hoş karşınmamıştır. sülalenin tüm bireyleri köy ticaretine katkıda bulunmuştur. Hıdır’ın oğullarından vahit köyde, cahit İstanbul’da yaşıyor. İsmail’in (ö) oğullarından iksi İstanbul’da, ikisi Avrupa’dai biri bu yıl Ankara’dan Pullur’a dönüş yapmıştır. Hüseyin’in oğullarından dördü İstanbul’da yaşıyorlar. Biri de cezaevindedir.

Demirdöğenler-Kiştigun: Aşiret mensubu değiller. Ancak, köyde var olan ailelerin en eski Zeranikli olanı bu ailedir. Uzun yıllar bölgenin demirci ustalığını yapmışlardır.Mustafa ve bir oğlu Avrupa’da, üç oğlu da Mersin’de yaşıyor. Hasan’ın (ö) bir oğlu köyde, diğeri önceleri Mersin, şimdilerde Ankara’da yaşıyor. Bunun ilk eşi ve bu eşinden olan tüm çocukları Avrupa’dalar. Hıdır’ın (ö) eşi ile bir oğlu köyde, diğer üç oğlu İstanbul’da yaşıyor. Köydeki kışlarını genellikle İstanbul’da geçirir. Rıza iki oğlu ile, Yadigar bir oğluyla Ankara’da yaşıyorlar.

Dilekçiler-Sarısaltığun (Çê İbçê Ana Sate): Hozatttan gelip Kızık köyüne yerleşen bu aileden bir ev 1970’li yıllarda (Meteroloji memuru ve berber olması sebebiyle de) Zeraniğ’e taşındılar. (Zeranik’te küçük bir meteroloji istasyonu bulunmaktaydı). Hıdır’ın (ö) oğullarının üçü İstanbul’da biri Avrupa’da yaşıyor. Köyde herhangi bir mülkiyetleri yoktur.

Dinlerler-Tamigun: Aşiret mensubu değiller. Ancak köyün en eski yerleşimcilerinden oldukları söylenir. Halil güzel bir köy düğünüyle Sultan ile evlenmiştir . 1959 lı yıllarında mehmet (Ö) adında bir oğlu olmuştur. Halilin mehmetten sonra 6 tane daha çocugu olmuştur .Halil bir süre sonra ovaciga tasinmistir , sadece mehmetin çocukluğu yeşilyazı da geçmiştir . diğer çocukları ovacikta büyümüştür . Halil eğitime çok önem verirdi sadece kendi çocuklarına değil başka köylerdeki çocuklara da eğitim konusundan çok yardimi olmuştur. Çocuklarinin 5 i istanbulda 1i ovacikta yaşamaktadır. Mehmetin ailesi sivasta yaşamaktadır , 3 çocuğu olan mehmet 2007 de vefat etmiştir .

Dinlerler-Demun: Aşiret mensubu olan bu aile, kan davasından dolayı 1976’da Burnak’tan göçüp Zeraniğ’e yerleşti. Ancak Hıdır (ö) 1980’li yıllarda Gamlege’de ev yapıp oraya yerleşti. Şu anda karısı bir kızı ve bir oğluyla orada yaşıyor. Oğullarından biri ise köye girmesi yasak olduğundan dolayı Pulur’da zorunlu ikamet etmektedir. Diğer iki oğlu İstanbul’da yaşıyorlar. Yusuf’un (ö) bir oğlu dağda öldürülmüş, biri köyde arı sokması sonucu ölmüş (onun eşi ve çocukları köyde bulunmaktalar), diğer dördü ile anneleri ise İstanbul’da yaşamaktalar.

Düşkünler-Çê Khalun: Erzincan’dan gelen bu aile aşiretli değildir. Hüseyin bir oğluyla köyde, diğer oğlu İstanbul’da yaşamakta. Munzur’un (ö) oğlu çocukları ve annesiyle köyde yaşıyor. Mehmet 1955’te Karaman’a yerleşti.

Ekiciler-Çê Hemedê Sebe: Aşiret mensubu değiller. Munzur’un (ö) oğullarından biri yazları köyde kışları Manisa’daki kız kardeşinin yanında; diğer ikisi İstanbul’da yaşıyorlar. Aşık Hüseyin’in (ö) oğlu Rıza köyde, Rıza’nın oğullarının beşi de İstanbul’da yaşıyorlar. Aşık’ın diğer oğlu Aziz (ö) 1965’te Adana’ya yerleşti.

Erenler-Heyderun: Aşiret mensuplarıdır. Kan davası nedeniyle Zağge’den gelip Zeraniğ’e yerleşmişlerdir. (Erzincan-Maraş-Sivas’ı dolaştıktan sonra). İlk yıllarını Kasımoğlu’nun yanında geçiren ailenin bekar bireyi olan Ali ağabeyi Mehmet’i öldürerek (gelenler iki kardeştir) Sivas’a kaçıp yerleşir. Mehmet’in oğllarından Hasan ile Hüseyin kardeşleri Yusuf’a edindikleri mülkiyetten hiçbir hak vermezler. Kendileri Ziyaretlilerden aldıkları Çelemüg’e yerleşirlerken, Yusuf köy içine yerleşir. Köyde Yusuf’un takımına Cenkku, diğerlerine Heyderzu denmektedir. Ali Rızaê Xıdê Cengi’nin (ö) üç oğlu İstanbul’da, bir oğlu da (Hasan)yazları köyde kışları değişik yerlerde yaşamaktadır (arıcılık ile uğraşır). Hasan’ın eski eşi ile iki oğlu İstanbul’da yaşamaktalar. Şıxamet’in (ö) oğullarının beşi İstanbul’da, birinin (ö) eşi ile bir kızı Avrupa’da yaşamaktalar. Hüseyin gazi (ö) 1960’lı yılların başında Divriği’ye yerleşti. Şu anda oğullarından üçü İstanbul’da, biri Erzincan ve biri de köyde yaşamaktadır. Ali Ekber köyde, torunları Avrupa’da yaşamaktalar. Şükrü ve üç oğlu İstanbul’da yaşıyorlar. Sabri bir oğluyla köyde yaşıyor. Büyük oğlu dağda öldürülmüştür. Şevki üç oğluyla birlikte Avrupa’da yaşıyor. Hıdır’ın (ö) eşi ile bir oğlu (yeni dönüş yaptı) köyde, oğullarından biri Avrupa’da , diğer ikisi İstanbul’da yaşamaktalar. Munzur’un (ö) üç oğlu İstanbul’da, biri Avrupa’da yaşıyor. Sivas’a yerleşen Ali’nin çocukları babalarının ölümünden sonra Zeraniğ’e gelip akrabalarının yanına yerleşirler. 1938 yılında Hasan Ca ile Abdullah Ca Antalya’ya sürgün edilirler. Abdullah daha sonra Eğin’e döner ve! orada ölür. Hasan sonra köye döner. Gudum Ali ile Yusuf bir zaman gurbette dolaştıktan sonra tekrar köye dönerler. Ancak fazla kalamaz yine gurbete çıkarlar. Ali Eğin-Elazığ derken en son Çine’ye yerleşir. Şimdi eşi ile oğlu orada yaşamaktalar. Diğerlerinden geriye kimse kalmamıştır.

Güngördüler-Murtıkun: Karaballı aşiretindendirler. Ahmet’in (ö) eşi, kızı ve kızının çocuklarıyla (Dicleler) İzmir’de yaşıyor. Hüseyin’in (ö) eşi köyde, oğullarının üçü de Avrupa’da yaşıyor. Munzur, 1953 yılında Eğin’e göçmüş iki oğluyla orada yaşıyor.

Kayalar-Qasımun: Aşiret mensubudurlar. Hıdır ailecek 1992’de Manisa’ya göçtü. Ancak iki yıldır yazları tarımsal faaliyet amacıyla eşiyle köye geliyor. Ali haydar Avrupa’da, Şükrü, Ali Hüseyin, Muzaffer köyde yaşıyorlar. Ali Dursun Elazığ-Mersin-İstanbul’dan sonra 2000 yılında köye dönüş yaptı. Munzur iki oğluyla köyde, bir oğlu İstanbul’da yaşıyor. Kemal, köyde; oğullarından biri Mersin’de diğeri Avrupa’da yaşıyor.Bu aile eskiden ço geniş topraklara sahipti ancak kasımoğlu diye anılan Hasan ve Hüseyin kardeşler tarafından topraklar satılmıştır.toprakların büyük kısmını onların yiğeni olan Ali Dursun almıştır.Ali Dursun birçok işle uğraştıktan sonra şimdi tekrar köye dönmüş ve orda ticaretle uğraşmaktadır.kenisi köy muhtarlığıda yapmaktadır.

Kıymazlar-Phezgewrun: Aşiret mensuplarıdır. Ali’nin (ö) Hasan ile celal 1965’ten beri İstanbul’da yaşamaktalar.

Özdemirler-Çê Koşi: Aşiret mensubu değiller. Tıtenikten gelme olan bu aileden Hıdır en son öğretmenlik yaptığı Elazığ’a, daha sonra İzmir’e yerleşti. Oğullarının üçü de Avrupa’da yaşıtor. Hasan’ın (ö) eşi ile bir oğlu köyde, diğer üç oğlu Avrupa’da yaşıyorlar. Yeşil ailecek 1962’den beri İstanbul’da yaşıyor. Ancak her yaz köye gider. Kahraman iki oğluyla birlikte köyde yaşıyor.

Solgunlar-Qajigun: Aşiret mensubu değiller. Dede takımındandırlar. Kedek köyünden, köyümüzdeki halalarının yanına gelip yerleşen bu aile, köyde hiçbir mülkiyet edinmemiş olup, 1990’lı yıllarda tamamı İstanbul’a göçnüştür.

Süslüler-Çê Nexşi: Mexstan aşireti (köyde Asıkun) üzerinde sayılırlar. Hüseyin Ankara’da, amcasının oğlu Hüseyin ile oğlu İstanbul’da yaşamaktalar., İsmail, modern tarım araçlarının köye girmesiyle, harman makinasını çevirme işinden olmuş ve ailecek İstanbul’a göçmüştür.

Şenler-Kemıkun (Qırğun): Aşiret mensubudurlar. Munzur ile iki oğlu köyde, diğer ikisi İstanbul’da yaşıyorlar. Cebrail’in (ö) bir oğlu köyde, diğer üçü İstanbul’dalar. Hıdır (ö), Ali, Kadir, Polat 1965’te Elazığ’a göçtüler. Polat şu anda Avrupa’da yaşıyor. Hasan (ö) ailecek 1950’den beri Ankara’da yaşıyor. Veli’nin eşi köyde; oğullarının ikisi de İstanbul’da yaşıyorlar. İsmail ile Kemal kardeşler İstanbul’da Hüseyin, iki oğluyla köyde, iki oğlu’da İstanbul’dalar.

Topraklar-Dewrêsun: Hüseyin’in (ö) oğullarından İsmail, Veli, Ali Ve hasan köydeler. Munzur Mersin’de, Rahim (Ö)Adana’da yaşıyor. Veli’nin oğullarının ikisi İstanbul’da birisi doktorluk mesleği nedeniyle şu anda Şark hizmetinde. Hasan’ın bir oğlu önce Kıbrıs, sonra Antalya’da üç oğlu da İstanbul’da yaşamaktalar. Ali’nin bir oğlu köyde; diğer üç oğlu İstanbul’dalar. Haydar’ın (ö) bir oğlu köyde, bir oğlu da Avrupa’da yaşıyor.

Uçarlar-Alıkun: Aşiret mensubudurlar. Yeniçeri’nin (ö) eşi ile iki oğlu köyde; iki oğlu’da İstanbul’da yaşamaktalar. Hasan (Bıra) yazları köyde, kışları İstanbul’da iki oğlunun yanında; oğullarından ikisi de Avrupa’da yaşıyor. Hıdır’ın (ö) üç oğlu da İstanbul’dalar. Haydar’ın (ö) oğullarının ikisi de (biri öldü) ailecek Ankara’da yaşıyorlar. Rıza (ö) 1910’da Çemişgezek’e yerleşir. Oğlu İstanbul’da yaşıyor. Eyzağa (ö), 1940’ta Çemişgezek’e yerleşir. Onun da oğlu İstanbul’da yaşıyor.

Yıldızlar-Bekırun: Çemişgezek’ten gelme. Baravanlı bir ailenin yanında kalan bu aile, daha sonra Zeraniğ’e göçer. Bunlardan 1950’de iki aile (İbrahim ve haydar) Adana’ya; bir aile (Hasan) İstanbul’a yerleşir. Paşo’nun (ö) oğullarından İsmail köyde, Mehmet ile Nazir İstanbul’da, Hüseyin Avrupa’da yaşamaktadır. Munzur ile oğlu Mehmet köyde, Büyük oğlu Haydar'da Avrupa’da yaşıyor. - Mehmet'in 1 erkek, 3 kız çocuğu bulunmaktadır. Haydar' ın 2 erkek ve 2 kız çocuğu bulunmaktadır.

Çê Hingi- Bextiyarun: Aşiret mensubu, 1927’de Ziyaret köyüne göçen bu aile hala orada yaşamaktadır.

Ayrıca, 1990’lı yıllarda dört Kureyşanlı aile ile birlikte; bir Hulikan’dan bir de Kürederesi’nden olmak üzere iki aile daha Zeraniğe yerleşmişlerdir.

Altyapı bilgileri

köyde yatılı bölge ilk öğretim okulu vardır ve okulun kapalı spor salonu bulunmaktadır. Köyün içme suyu şebekesi vardır.kanalizasyon şebekesi vardır. PTT şubesi ve PTT acentesi yoktur. Telekom santrali vardır. Sağlık ocağı ve sağlık evi olmakla beraber kapalı ve hizmet vermemektedır. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır. 2008 yılının Ağustos ayında köy içi asfalt yapılmıştır. Kanalizasyon çalışmaları devam etmektedir. İnternet bulunmaktadır. Köyde 1 demir doğrama atölyesı, su tesİsatçısı, marangoz atölyesi vardır.

Yeşilyazı Çevre Düzenleme ve Kalkındırma Derneği: Köyde dernek kurma işlemleri tamamlanmıştır. Derneğin merkezi Yesılyazı'dadır. Dernek binası olarak köy binasının tamiratı ve onarılması gerekmektedır.

Kaynakça

Dış bağlantılar

This article is issued from Vikipedi - version of the 12/6/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.