Sistemik lupus eritematozus

SLE'de görülebilen tipik kelebek-yarası çizimi.

Sistemik Lupus Eritematozus (SLE)(Systemical Lupus Erythematosus) ya da Yaygın Lupus Kızarıklığı,

Sistemik Lupus Eritematozus (SLE, doktorlar arasında Lupus olarak da adlandırılır), sebebi bilinmeyen cilt, eklem, böbrek, kalp zarı (perikard), akciğer zarı (plevra) gibi birçok doku ve organ iltihabına bağlı çok sayıda bulgularla giden, değişik seyir gösteren ve bağışıklık sisteminin bozuk çalışması sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Lupus sözcüğü, latincede “kurt” anlamında olup ciltte çıkan yaraların tahrip edici özelliğini ifade eder. 1872 yılında Kaposi, hastalığın sadece cildi değil vücudun değişik organlarını etkileyen bir hastalık olduğunu fark etmiştir.

Hastalığın gelişimi

SLE’nin başlamasında ve devam etmesinde genetik olarak yatkın bireylerde çevresel faktörlerin rolü olduğu düşünülmektedir. Siyah ırkta, uzak doğuda ve Amerikan yerlilerinde, bazı ailelerde SLE sıklığında artma olduğu gösterilmiştir. Eğer bir aile bireyinde SLE varsa, tek yumurta ikizlerinde SLE gelişme riski yaklaşık %30 ve diğer birinci derece akrabalar için %5 artmıştır.

Çevresel faktörlerin genetik yatkınlığı olan bireylerde tetikleyici rol oynadığı düşüncesi ağır basmaktadır. Bu faktörler içerisinde özellikle viruslar, ultraviyole ışığı ve ilaçlar sayılabilir. SLE gelişmesinde kadın cinsiyeti de önemli bir risk faktörüdür.

Fizyopatoloji

İnsan bağışıklık(immun) sistemi hücreleri kendi doku yıkım artıklarını,normalde, yabancı antijenlerden ayırt edebilir

Hastalığın temel nedeni akut faz reaktanı denen ve immun sistemi inflamasyon durumuna geçmesini uyaran maddelerin fonksiyon bozukluğudur. Bu akut faz reaktanlarından hastalıkta en önemli oluşturucu etken CRP(C reaktif protein)'dir. CRP fonksiyon olarak vucudumuzdaki inflamatuar olaylarda hasarlanıp yıkılabilen "insan dokusu" hücrelerinin "DNA histonu,hücre zarı glikoproteinleri" gibi insana özgü yıkım artıklarına yapışır ve kompleman yolunu uyarır.Bununla birlikte bölgeye gelen makrofajlar ve lenfositler, doku yıkım artıklarına yapışmış CRP'leri tanıyarak CRP sayesinde kendi vucuduna ait olan antijenleri tanımış olurlar.Kendi antijenlerini tanıyan bu immun sistem hücreleri kendi antijenlerine karşı tolerans geliştirir böylece herhangi bir otoimmun durum oluşmaz.[1][2]

Patofizyolojik mekanizma olarak serum CRP miktarının azalması hastalığı tetikler

Sıklıkla genç kadınlarda klinik semptomlar başlamadan önce dramatik olarak serum CRP miktarı çok çok azalır; bu nedenle vucutta her an olan inflamatuar durumlarda hasarlanan insan doku hücre antijenleri CRP ile işaretlenemez; bu nedenle bölgeye gelen immun sistem hücreleri kendi vucut antijenlerini özellikle İnsan Kromozomunun DNA histon proteinlerini yabancı bir antijen olarak algılar ve DNA proteinlerine karşı otoimmun saldırıya neden olacak Antinükleerotoantikor(ANA)'ları üretir. ANA antikorları otoantikor görevi görerek sağlıklı insan hücrelerinin çekirdeğindeki kromozom proteinlerine bağlanır bu durum kromozomu hasarladığı için doku hasarına bozunumuna yol açan patolojik süreçleri başlatır.[2]

Patolojik olarak Hepatositlerde yeterli düzeyde CRP ve diğer akut faz reaktanlarının üretilememesi hastalığı tetikler

Vücudumuzda sürekli subklinik bir inflamasyon mevcuttur.İnflamasyonda immun sistem hücrelerinden salınan IL-1,IL-6, TNF-alfa gibi sitokinler Karaciğer hücrelerini(hepatositler) uyararak CRP,Serum Amiloid proteinleri gibi akut faz reaktanlarının üretilip kana verilmesine yol açar.[1][2] Fakat,

SLE'de ağır bir inflamatuar süreç olmasına karşın CRP ve diğer akut faz reaktanlarının serum düzeyi sıklıkla normal veya göreceli olarak azalmıştır.[2] Oysa SLE dışındaki Romatoid artrit gibi inflamatuar romatizmal hastalıklarda CRP ve diğer akut faz reaktanları serum düzeyi normalin kat kat üstünde değerlerdedir.[2] Bu durum aşağıdaki iki nedenden ötürü SLE'nin oluşum mekanizmasını açıklar:

Bunun gibi hipotezlerde olduğu öne sürülmüş problemler serum CRP ve akut faz reaktanı miktarını göreceli olarak düşürür.[2]

Patofizyolojik Mekanizmaların Klinik Yansımaları

Patolojik süreçlerde; Sık hasarlanan doku genelde böbrek tübül hücreleridir. Bunun yanında klasik romatolojik hastalık kuralına bağlı olarak eklemler(artrit), kan damarları(Reynaud fenomeni), deride (kelebek tarzında yüz döküntüsü,fotosensivite),gastrointestinal sistemde(bulantı,kusma,malabsorbsiyon) gibi bulgular verir. Her romatolojik hastalıkta olduğu gibi belli miktar periton ve perikard, pleura gibi bağ doku kılıflarında da doku harabiyeti olur. Klinik bulgular bu patofizyolojik süreçler üzerinden şekillenir.[1][2]

Görülme sıklığı (Epidemiyoloji)

Türkiye'de SLE'nin hangi sıklıkla görüldüğü araştırılmamıştır. Bu tür araştırmaların yapıldığı ülkelerde 100.000 kişide 40 ila 100 kişide görülür. Her yaşta ortaya çıkabilirse de, en sık 13-40 yaşları arasında görülür. Hastaların %90’ı doğurganlık yaşındaki kadınlardır. Kadın/Erkek oranı 9/1dir. SLE, çocuklarda ve yaşlılarda da görülür. Kız çocuklarında erkek çocuklarına oranla üç katı fazladır.

Belirti ve bulgular (Semptomlar)

Hastalığın başlangıcında hastalarda yorgunluk ve eklem şişmesi gibi bir veya iki yakınma olur. Sonra SLE’nin diğer özellikleri gelişebilir. Tutulan organlara göre hastalığın şiddeti hastadan hastaya değişir. Lupus hastalığı tamamen ortadan kalkmayan ancak alevlenen ve sönen, belli dönemlerde ilaçlarla yatıştırılması gereken bir hastalıktır. Tanı konduğunda çoğu hastada yorgunluk, ateş ve kilo kaybı gibi yakınmalar görülür .

SLE’li hastaların yaklaşık %90’ında ilk yakınma eklem iltihabı (artritis) veya eklem ağrısıdır (artralji). Lupus’a bağlı eklem iltihabı çoğunlukla eklemlerde kalıcı hasar ya da şekil bozukluğuna neden olmaz. Deri, saç ve vücudun ıslak yüzeylerinde (mukoza) görülen bozukluklar SLE’nin ikinci en sık görülen belirtileridir (Hastaların %85’inde). SLE’de birçok değişik tipte deri belirtileri görülebilir. Her iki yanak ve burun köprüsünü kaplayan, burun ve dudak arası oluklarda görülmeyen, karşıdan bakınca gövdesi burun olan bir kelebekmiş gibi görünen kırmızımsı döküntü (malar döküntü) olabilir. Ayrıca kurdeşen, sivilce, çıban benzeri yaralar, harita tarzı görünüm, cilt altı yağ dokusu iltihabı(inflamasyon'u), saç dökülmesi gibi diğer deri belirtileri de görülebilir. Bazen ağız ya da burun içinde zaman zaman acı verebilen yaralar çıkabilir. Raynaud belirtisi görülebilir (“reyno” okunur, soğukta el veya ayakta ortaya çıkan beyazlaşma, morarma ardında kızarma anlamına gelir).

Hastaların %50-60’ında fotosensitivite (ışık duyarlılığı) bulunur.Güneş ışınları ile cilt yakınmaları artabilir ayrıca genel olarak hastalıkta da alevlenme görülebilir. Yaklaşık %50 hastada klinik olarak belirgin böbrek tutulumu olur. Böbrek yetmezliği SLE hastalarında önemli bir ölüm nedenidir. SLE’de akciğer, kalp veya karın zarı iltihabı ortaya çıkabilir. Nefes almakla,öksürmekle artan yan ağrısına neden olabilir. Buna rağmen akciğer filmlerinde bozukluk görülmeyebilir. SLE kalbin tüm tabakalarında iltihaplanmaya neden olabilir. Libman sacks endokarditi (kalbin iç tabakasının iltihabı) SLE’nin tipik kalp bulgusudur. Lupusta kalp kapakçığı hastalığı da görülebilir. Damar bulgusu bulgu olarak da hastaların %10’unda daha çok bacaklarda damar içi pıhtılaşma gelişir. Sinir sistemi belirtiler de bu hastalarda oldukça değişiktir. Hastalarda psikoz, depresyon gibi bulgular yanında sara nöbetleri, beyin kanaması, geçici felçler görülebilir. Psikiyatrik bulgulardan depresyon, psikoz kortizon kullanımına da bağlı olabilir. Bu durumda ilacı kesmek gerekir.

Hastaların %50’ sinde mide barsak sistemi bulguları saptanır. İştahsızlık, bulantı, kusma en sık olanlarıdır. Bu bulgular karın zarı iltihabına, bağırsağın damarsal hastalığına veya ilaç tedavilerine bağlı olabilir. Mide barsak tutulumu, yemek borusuna ait bulgular, barsağı besleyen damarların iltihabı, iltihabi bağırsak hastalıkları, pankreas iltihabı veya karaciger hastalığı şeklinde kendini gösterir.

Hafif veya orta derecede dalak büyüklüğü hastaların %20’sinde saptanır. Klinik olarak hastalığın aktif olduğu dönemlerde, hastaların yarısında boyun, koltukaltı ve kasıkta bezeler (lenf bezleri) ortaya çıkabilir.. Hastaların küçük bir kısmında önemli derecede kan hücre yıkımı görülür. Bunu dışında diğer kan hücrelerinde de anormallikler ve azalmalar görülebilir.

Tanı (Diagnoz)

Eklem ağrıları ile birlikte vücudun birden fazla sistemini etkileyen hastalığı olan kişilerde SLE’den şüphelenilmelidir. Tanı için ilk önce AntiNükleer antikor (ANA) testi yapılmalı ve pozitif çıkan bu test sonrasında anti-dsDNA ve anti-ENA testleri gerçekleştirilmelidir. Tanı bu testlerin sonuçlarına göre verilmelidir. ANA'nın (antinükleer antikor) pozitif çıkma durumu, sadece SLE hastalarında görülen bir durum değildir. Bu pozitiflik SLE düşündürmesine karşın nihai tanı için yeterli değildir. Aynı aileden anti-DNA adı verilen bir tahlil ise daha çok Lupus’a özgüdür. Hastaların yaklaşık üçte ikisinde bulunur.

Tedavi

SLE iyileşme ve alevlenme dönemleriyle seyreden bir hastalıktır. Alevlenme dönemlerinde kortizon dışı antiromatizmal ilaçlar, sıtma ilaçları, kortizon ve immunsupresif (bağışıklı sistemini baskılayıcı) ilaçlar kullanılabilir.tedavide en çok kullanılan ilaç kortikosteroidlerdir.

Hastalığın gidişi (Prognoz)

Kortizonun kullanılmaya başlanmasından önce ölümcül olabilen bu hastalıkta bağışıklık sistemini düzenleyen tedaviler sayesinde hastalık kontrol altında tutulabilmektedir. Sistemik tam olarak ortadan kaldırılabilen bir hastalık değildir.

SLE sınıflama kriterleri

(4 ve üzeri tanı kriteri taşıyanların yüksek olasılıkla lupus hastası olduğu düşünülür. Sınıflama kriterleri günlük uygulamada tanı koymaktan çok, klinik çalışmalara alınan hastaların yüksek olasılıkla sözü edilen hastalığı taşıdığından emin olmak için kullanılır.)

Dış bağlantılar

  1. 1 2 3 http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmedhealth/PMHT0024510/
  2. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC1769989/
This article is issued from Vikipedi - version of the 12/24/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.