Pakistan'da laiklik

Pakistan’da laiklik İki-Ulus Teorisi, Pakistan’ın daha çoğunlukla Müslüman olan nüfus ağırlıklı olarak üzerine teşkilatlanarak kurulduğu kavramdır.[1] 1947'de kurulan Pakistan'da milli kimliğin ana belirleyicisi İslam'dır. Bununla birlikte, kuruluşta ülke İslami bir çizgiye sahip olmaktan uzaktı. Nitekim 1956 Anayasası İslami devlet tanımlamasını içermiyordu. Ancak ülkenin adı yine de "Pakistan İslam Cumhuriyeti" olarak belirtilmişti.[2] 1980'lerdeki askeri diktatör Ziya ül Hak'ın İslamileştirme yönündeki politik duruşuyla Pakistan'da laiklik yasal bir uygulama olmaktan çıkarıldı.

Lâik/seküler bir devlet ve siyaset taraftarları; Pakistan'ın kurucu lideri Kueyd-i Azam (büyük lider) olarak anılan Pakistan Devleti'nin kurucusu Muhammed Ali Cinnah (d.1876-ö.1948)'ın 11 Ağustos 1947'de Pakistan Anayasa Komisyonu'ndaki söylemine istinaden Pakistan'ı Müslüman çoğunluğa sahip, teokrasiden uzak ve eşit yurttaş haklarına sahip olunan seküler/laik bir devlet olarak görmek istediğini öne sürmektedirler. Ayrıca onlara göre Cinnah, Pakistan'ı bir İslam devletine dönüştürecek adımlar atmamıştır. Onlara göre Cinnah bir din devleti kurmak isteseydi ilk Adalet ve Çalışma Bakanı olan Hindu inanışlı Jogendra Nath Mandal'ın, ilk Maliye ve İstasitik Bakanı olarak da Hıristiyan inanışlı Victor Turner'ın isimlerini vermezdi.

Diğer yandan İslamizasyon destekçilerine göre ise Pakistan bir Müslüman devlet olarak kurulmuştur ve statüsünde (1956'dan itibaren hali hazırdaki mevcut anayasal durumuna göre) bir İslam Cumhuriyeti'dir, bu nedenle şeriat olarak bilinen İslami yasaları uygulamalıdır. Bu bağlamda, Cinnah'ın tüm dinlerin eşit haklara sahip olması hakkındaki konuşması gerçekte İslami yasalar eliyle bunu onlara sağlayacak olan İslam'a yapılan bir imadır.[3]

Laikliğin değişik ülkelerde oluşturduğu tipik özellikler

Ayrıca bakınız: Dünyada laiklik

Tarihsel olarak, devletlerin lâikleşmelerinde sağladıkları tipik özellikler:[4][5]

Lâik Hukuka Dayalı Lâik Devletin Genel Özellikleri:

  1. Lâik devlet, kişiler arasında hiçbir ayrım yapmadan, tüm haklar gibi din ve vicdan özgürlüğünü de, ibadet özgürlüğünü de tam anlamı ile koruyan devlettir.
  2. Lâik devlet, dinin etkisi ve egemenliği altında kalmayan -Dinin ve din kurallarının etki alanından uzak olan devlettir.
  3. Lâik devlet, dinin, kişinin manevi yaşamını aşarak, kötüye kullanılmasını, sömürülmesini yasaklayan devlettir.
  4. Lâik devlette; hukuk kurallarının kaynağı toplumun kendisidir, onun iradesidir, din kuralları değil.[6]

Lâikliğin Pakistan'daki tarihçesi

Pakistan'ın kurucusu Muhammed Ali Cinnah, Hindistan'ın kurucusu Gandhi ile birlikte 1944'te Bombay'da.

Pakistan, 1947'de Hindistan kara parçasında kurulmuş olsa da İngiliz Milletler Topluluğu'na bağlı Pakistan Dominyonluğu adı altında bulundu ve kurulduğu gibi bir İslam devleti haline gelmedi. 1949 Çözüm Nesnelleri (Objectives Resolution) düzenlemesi ile birlikte İslam'a bir devlet dini olarak resmi bir rol verildi. Yeni Pakistan devleti 19. yüzyılda bir İngiliz kolonisi olduğu dönemde Britanya Rajı tarafından dayatılan Britanya yasal hukukunu büyük ölçüde korudu. 1956'da General İskender Mirza'nın devlet başkanlığı (1956-1958) yaptığı dönemde Pakistan, adını Pakistan İslam Cumhuriyeti olarak değiştirerek İslamın devletin resmi dini olduğunu duyurdu ancak şeriat adı verilen İslam hukuku adı verilmekte olan şeriat yasalarını adapte etmek için daha öte bir girişimde bulunmadı. Ülkenin askeri yöneticileri General Eyüp Han (Devlet Başkanlığı:1958-1969) ve General Yahya Han (Devlet Başkanlığı:1969-1971) seküler/laik geleneği devam ettirdiler ve politik İslamcı hareketleri bastırdılar.

Cinnah'ın söylevi

Pakistan'da Cinnah'ın seküler/laik bir devlet mi yoksa bir din devleti mi kurma düşüncesinde olduğu hakkında farklı tezler öne sürülmektedir. 11 Ağustos 1947'de görüşlerini anlattığı politik konuşmasında şunları söylemiştir:[7][8]

Başka bir çözüm yok. Şimdi ne yapacağız? Şimdi, bu yüce Pakistan Devletini mutlu ve müreffeh kılmak istiyorsak, bütünüyle ve yalnızca halkın iyi oluşuna yoğunlaşacağız ve özellikle kitleler ve zayıflar üzerine. İş birliği içinde çalışırsanız, geçmişi unutarak, baltaları gömerseniz başarıya yakınsınız. Geçmişinizi değiştirir ve her biriniz bir tek ruh içinde birlikte çalışırsanız hangi topluluğa ait olduğunuz, geçmişte ne tür ilişkileriniz olduğu, onun rengi, kast(sınıf)ı, inanış biçimi önemsiz olur. Bu ülkenin ilk, ikinci ve en son vatandaşına kadar eşit haklar, öncelikler ve kurallar sağlanana kadar ilerlemenin bir sonu olmayacak.

Daha fazla anlatmayacağım. Bu ruh üzerinden çalışmaya başlamalıyız ve bu süreç içinde; Hindu topluluğu ve Müslüman topluluğu, -sizler Müslüman olsanız da Peştunlar, Pencaplılar, Şii, Sünni ve diğer inanışlardan topluluklarınız ve Hindu'ların arasında da Brahmanlar, Vaişnavalar, Khatrisler, Bengaliler, Madrasiler ve diğerleri arasındaki sivrilikler kaybolacak. Gerçekte, bana sorarsanız, bu durum bence Hindistan'ın özgürlük ve bağımsızlığa katılmasındaki en büyük mani olmuştur ancak aslında sırf bu nedenle bundan çok çok zaman önce özgür bir toplum olabilirdik. Bir başka topluluğu hiçbir güç tutamaz ve özellikle 400 milyon yürekten oluşan bir ulusu hiçbir kimse feth edemez ve aslında bu olmuşsa bile, hiçbir kimse bu yüzden bunu uzun bir zaman süresi için sürdüremez. Bu nedenle, bundan bir ders çıkarmalıyız. Siz özgürsünüz; Sizler, Hindu tapınaklarınıza gitmekte özgürsünüz, camilerinize veya Pakistan'da bulunan diğer (inanışlardan) tapınaklarınıza gitmekte özgürsünüz. Herhangi bir dinden veya kasttan veya inanıştan olabilirsiniz ancak bu konu devletin işi olan bir konu değildir. Bildiğiniz gibi, tarih gösterdi ki bundan çok zaman önce İngiltere'de koşullar, Hindistan'ın (bugün) içinde yaygın olarak bulunduğu bu duruma göre çok daha kötüydü. Roma Katolikleri ve protestanlar bir diğerine kötü davranıyorlardı. Hatta şimdi bile bazı devletlerde, özellikle bir gruba karşı set çekildiği ve ayrımların yapıldığı ülkelerde. Tanrı'ya şükür, o günler değiliz. Bizler ayrımcılığın olmadığı, bir toplulukla diğeri arasında ayrımın olmadığı, bir kast, bir inanış veya herhangi bir diğeri arasında ayrımın bulunmadığı günlere başlıyoruz. Bizler bu kök teşkil eden ilkeden hareket eden; tek devletin bütün vatandaşları ve eşit vatandaşlarıyız. İngiltere halkı, bir zaman süresi içinde durumun gerçekleriyle yüzyüze geldi ve devletlerinin hükümetleri tarafından sorumluluk ve borçları yerine getirilmediğinden adım adım ateşe doğru gittiler. Bugün, adalet içinde o Roma katolikleri ve Protestanların var olmadıklarından emin olarak söyleyebilirsiniz; bugün var olan şey; her kişinin bir vatandaş olduğu, Büyük Britanya'nın bir eşit vatandaşı olduğu ve hepsinin de (tek) ulusun bireyleri olduğudur. Şimdi, ben bunu gözümüzün önünde bir ideal olarak tutmamız gerektiğini ve (böylece) hinduların Hinduluğu ve müslümanların Müslümanlığı bir din olması bakımından değil ancak bireysel bir inanç olarak kabul edilmeleri nedeniyle devletin politik işlerinden ayrı tutacaklarını düşünüyorum

Cinnah'ın, 11 Ağustos 1947'de anayasa komisyonu başkanı olarak yaptığı konuşmasından.

Cinnah, yeni devlette İslam'a ve İslami ilkelere verdiği önemi açıkladığı konuşmasında Müslümanlar dışındaki dinsel topluluklara da değindi:[9]

Pakistan Anayasası, Pakistan Anayasa Kurulu tarafından henüz oluşturulmadı. Bu anayasanın hangi üst biçimde oluşturulacağını bilmiyorum ancak demokratik bir biçimde olacağından ve İslam'ın temel ilkeleriyle biçimleneceğinden eminim. O (İslam) bize insanın eşit olduğunu, adaleti ve herkese adilce davranmayı öğretti. Bizler bu şanlı geleneğin mirasçılarıyız ve tümüyle sorumluluklarımızla ve geleceğin Pakistan Anayasası'nı biçimlendirmenin zorunluluğu ile yaşıyoruz. Pakistan herhangi bir biçimde, kendisini bir misyona adamış vaizlerce yönetilen teokratik bir devlet olmayacaktır. Bizim çok sayıda Müslüman olmayan Hindu, Hıristiyan ve Fars vatandaşlarımız vardır. Onlar, diğer vatandaşlar gibi aynı haklara ve imtiyazlara sahip olmaktan mutlu olacaklar ve Pakistan işlerinde haklı biçimdeki rollerini almış olacaklardır.
* Şubat 1948'de Pakistan'da Birleşik Devletlere hitaben konuşmasından.
Ayrıca bakınız: Laiklik ve İnsan Hakları

Laiklik/sekülerizm destekçileri, Cinnah'ın, bu konuşmasında Pakistan'ın lâik/seküler bir devlet olmasın istediğine işaret ettiğini savunmaktadırlar. Ancak İslamizasyon taraftarlarıysa İslam devleti ile teokrasinin aynı şey olduğunu öne sürmenin yanlış olduğunu ve gerçek bir İslam devletinin Cinnah'ın konuşmasında belirtmiş olduğu eşit hak ve özgürlüklerin bir İslam devletince de sağlanabilecek olduğunu savunmaktadırlar. Cinnah'ın bu sözleri dinsel bir oligarşiden epeyce ayırt edilebilir niteliklerdedir.

Cinnah'ın sözleri; düşünce ve inançları 13 yüzyıl önce Peygamber tarafından söylenmiş bir mirastır, "Bütün insanlar Tanrı'nın gözünde eşittir. Yaşamlarınız ve mülkleriniz kutsanmıştır; hiçbir durumda bir diğerinin canına veya malına saldırmamalısınız. Bugün, ben kast, renk ve milliyetin her biçimini ayaklarımın altında çiğniyorum."

, İngiliz tarihçi Hector Bolitho'nun Cinnah'ın Anayasa Komisyonundaki konuşması hakkındaki değerlendirmesi.(1947)

İslamizasyon taraftarları bir karşı propaganda vesilesi olarak Cinnah'a ait olduğu belirtilen şu sözleri öne sürmektedir:

Çözüm Nesnelleri

Pakistan'ın ilk kuruluş yıllarına denk gelen 12 Mart 1949'da Pakistan meclisinin kabul ettiği 'Çözüm Nesnelleri' adı verilen meclis kararında şu maddeler kabul edildi:

Egemenlik, tek başına Allah'a aittir ancak O (bu egemenliği) çizmiş olduğu sınırları içinde emrettiği biçimde halk tarafından uygulanmak üzere Pakistan Devletine tanımıştır.
  • Devlet, gücünü ve otoritesini halkın seçilmiş temsilcileri aracılığı ile uygulayacaktır.
  • Demokrasinin ilkeleri; özgürlük, eşitlik, hoşgörü ve sosyal adalet İslamın anlattığı biçimde tam olarak gözetilecektir.
  • Müslümanlar, Kuran ve Sünnetin ortaya koyduğu biçimde İslamın öğretileri ile uyumlu olarak bireysel ve kollektif yapılarda yaşamlarını düzenlemeleri için olanak sağlanacaktır.
  • Dinsel azınlıkların kendi kültürlerini özgürce ifade etme ve uygulamaları için hükümler getirilecektir.

Bu karar daha sonradan Pakistan Anayasasını hazırlayanlara kaynaklık etti ve anayasa içinde bir ön sunum olarak yer aldı.

İslamizasyon süreci

Daha geniş bilgi için bakınız: Zia-ul-Haq's Islamization

Pakistan'ın laik/seküler bir devlet mi yoksa dinsel bir devlet mi olması gerektiği sorusu ülkede akademik düzeyde sürmekte olan bir tartışma konusudur. 1947'de kurulan Pakistan'ın kurucusu ve ilk devlet başkanı Muhammed Ali Cinnah'ın 11 Eylül 1948'deki ölümüne kadar ülkenin içinde bulunduğu karışık durum nedeniyle bir anayasa hazırlanamadı. Anayasasının hazırlanması 8 yıldan fazla sürdü. 1956 tarihli ilk anayasaya göre bir İslami cumhuriyet olarak tanımlandı.[10] Üzerinde yapılan çeşitli değişikliklerle birlikte ülke halen 1973 tarihli anayasa ile idare olunmaktadır. Pakistan'ın ilk 30 yılı boyunca (1977'ye kadar) bir dinsel özgürlük ihtilafı konusu yaşanmamıştı. Pakistan'da 1970'ler boyunca hepsi de İslami kaynaklı olarak belirtilen anayasal düzenlemeler neticesi olarak temel haklar konusunda bir erozyon yaşandı.[11] Bu (ihtilaf), General Ziya ül Hak'ın İslamizasyon dönemi içinde belirdi.[12] İlk demokratik genel seçimler 1970'de yapıldı. Zülfikar Ali Butto, 1973 ile 1977 yılları arasında Pakistan'ın ilk seçilmiş başbakanı olarak bulundu. 5 Temmuz 1977'de Ziya ül Hak tarafından gerçekleştirilen bir askeri darbe ile düşürüldü ve 4 Nisan 1979'da Ravalpindi'de idam edildi. Ziya ül Hak dönemi öncesinde Federal Şeriat Mahkemesi (Federal Sharia Bench of Pakistan) tarafından İslami olmadığı belirtilen taşlama cezasının şeriat mahkemesi yapısının Ziya ül Hak tarafından yeniden şekillendirilmesinden sonra İslami bir ceza olduğu kabul edildi. Ulusal Adalet ve Barış Komisyonuna göre son yirmibeş yıl içinde (2012'ye kadar) 'dine küfür yasası' (blasphemy law)'na aykırılıktan 1058 dava açıldı.[13] İhlali halinde idam cezasına bağlanmış bu yasaya 295 B fıkrası 1982 yılında Ziya ül Hak döneminde eklendi.[14] Pakistan'ın kurulduğu 1947'den itibaren birkaç on yıl boyunca alkol tüketim ve satışı serbestti. Laik/seküler bir politikacı olan Butto'nun askeri darbe ile devrilmesinden sadece birkaç hafta öncesi çıkardığı alkollü içeceklerin yasaklanmasına ilişkin yasa halen yürürlüktedir. Ziya ül Hak'ın İslamizasyon reformları sürecinde faiz veren bankacılık sistemini yasaklandı. 1990'da kısas ve diyet uygulamaları getirildi. Dine hakaret yasaları esasen Pakistan'ın İngiltere yönetimi altında bulunduğu 1890 tarihinden kalma olup Ziya ül Hak'ın İslamizasyon siyaseti ile 1986'da şeriatle bir çizgiye getirildi. Bununla birlikte Pakistan'da bu yasaya karşı iptali için verilen çaba halen sürdürülmektedir.[15]

Laikleşme süreci

Pakistan, 1988'de İslam dünyasında ilk kadın baş bakan olan Benazir Butto'yu seçti ardından 1993'te tekrar seçildi. Butto, babası Zülfikar Ali Butto ve Ziya ül Hak dönemlerinde çıkarılmış İslami nitelikli yasaları yürürlükten kaldırmadı ancak laik/seküler yapıyı medya, kültürel siyaset, genel siyaset ve hükümet biçimi ve diğer alanlarda genişletti. Pervez Müşerref, 1999 yılında Muhammed Refik Tarar'ın cumhurbaşkanı olduğu bir dönemde gerçekleştirdiği askeri darbe ile başbakan Navaz Şerifi iktidardan düşürdükten sonra 2001'de cumhurbaşkanı oldu. Müşerref, "aydınlanmış ılımlılık" sloganı altında 1999 ve 2008 yılları arasında askeri güce dayalı bir yönetim sürdürdü. İktidardaki Müşerref yönetimi nedeniyle ülkesini terk etmek zorunda kalan Butto, yaşadığı Dubai'den ülkesine döndükten sonra 27 Aralık 2007'de kendisine düzenlenen ikinci suikastte hayatını kaybetti. Butto suikasti ve Pakistan yasalarına göre dine hakaret etme olarak tanımlanmış yasal düzenlemelerin iptalini isteyen Salman Taseer'in öldürülmesi ve Pervez Müşerref hükümetinin onları koruyamadığı veya yeterince korumadığının düşünülmesi Pakistan'daki seküler/laik siyasetçiler, medya ve sivil toplumun tepkisini aldı. Çoğunluğu elde eden, Butto'nun partisi olan laik ve sosyal demokrat Pakistan Halk Partisi hükümet kurdu.(2008-2013)

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. Ilyas, Shahid (June 21, 2010). "Islam, secularism and Pakistan". Shahid Ilyas and the Daily Times. Shahid Ilyas in the Daily Times. 24 Aralık 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. http://web.archive.org/web/20131224101810/http://www.dailytimes.com.pk/default.asp?page=2010/06/21/story_21-6-2010_pg3_4. Erişim tarihi: 2011. "Had Islam not been central to the creation of Pakistan, Zaid Hamid and Hamid Gul would not have been able to invoke it for garnering support for a Muslim caliphate and they would not have been the darlings of our middle and upper class educated youth, we would not have had the Objectives Resolution as a guiding principle of our constitutions, Ziaul Haq would never have been able to pass Islamist laws, our intelligence agencies and army would not have been suspected of links with the various jaishes and lashkars — not to speak of their well-documented grooming of the Taliban and we would not have had tens of thousands of religious seminaries."
  2. Köprü Dergisi, Laiklik ve sekülerizm, Ahmet Yıldız
  3. Inam Khawaja. "The basis of the demand for an independent Pakistan". Daily News. http://www.dailynews.net.pk/august2011/14-08-2011/thebasis.asp. "It would be unreasonable and illogical to give an interpretation in favour of secularism to his speech of 11, August 1947."
  4. Jean Baubérot Jean Baubérot, Secular Principle
  5. The Secular Principle
  6. Çağlar Çıtırık, Lâik Devlet, Abant İzzet Baysal Üniversitesi
  7. Pakistani Org, Jinnah's presidential address to the Constituent Assembly of Pakistan
  8. Columbia University, Jinnah's first Presidential Address to the Constituent Assembly of Pakistan
  9. Express Tribune, Jinnah We Don'T What to Know
  10. Civil Service of Pakistan, History of Pakistan Constitution
  11. Pakistan Should Be A Secular State
  12. Pencap Üniversitesi, Muhammad Imtiaz Zafer, Can Pakistan Be A Secular State? S. 165, 166
  13. Express Tribune, Pakistan's Blasphemy Law
  14. Rational International Blasphemy Law in Pakistan
  15. Rastionalist International, Pakistan: Change in blasphemy laws - welcome, but inadequate

Dış bağlantılar

This article is issued from Vikipedi - version of the 6/5/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.