Fâtımî Devleti

Fâtımî Devleti
الدولة الفاطمية
ad-Dawla al-Fātimīya

 

909–1171

Fatimi'ler yeşil ve beyaz bayrakları Abbasilerin siyah bayrağına muhalefet olarak kullanırdı.

Yeşil Fatimi Bayrağı

Başkent Mehdiye (909-948),
Mansuriye (948-969)
Kahire (969-1171)
Dil(ler) Arapça
Din İsmailîlik (Şii İslam)
Yönetim Monarşi
Halife
 - 909-934 Ubeydullah Mehdî
 - 1160-1171 Son Fâtımî Halifesi Ebû Muhammed ʿAbd’Allâh ibn Yûsuf ibn el-Hâfız el-Âzıd li-Dîn-Allâh
Tarihi
 - Aglebiler aleyhine isyanla Tunus'ta devlet kurulması 909
 - Fatımiler'in Mısır'ı ele geçirmeleri 969
 - Fatımiler'in Sicilya'yı kaybetmeleri 1091
 - Fatımiler'in FasMuvahhidler'e kaybetmeleri 1147
Yüzölçümü 5100000 km2
Nüfus
 -  6200000 
     Yoğunluk 1.2 /km2
Öncelleri
Ardılları
Abbâsîler
Aglebîler
Murabıtlar
Eyyubiler
Kudüs Krallığı
Antakya Prensliği
Urfa Kontluğu
Mısır tarihi

Bu madde Mısır kategorisi ile ilişkilidir.
Hanedan öncesi Mısır MÖ 3100
Antik Mısır
Erken Hanedan Dönemi MÖ 3100–2686
Eski Krallık MÖ 2686–2181
1'inci Ara Dönem MÖ 2181–2055
Orta Krallık MÖ 2055–1650
2'nci Ara Dönem MÖ 1650–1550
Yeni Krallık MÖ 1550–1069
3'üncü Ara Dönem MÖ 1069–664
Geç Dönem MÖ 664–332
Klâsik Antik
Ahameniş Mısırı MÖ 525–332
Ptolemaios Mısırı MÖ 332–30
Roma & Bizans Mısırı MÖ 30 – MS 641
Sâsânî Mısırı 621–629
Ortaçağ
Arap Mısırı 641–969
Fâtımî Mısırı 969–1171
Eyyûbî Mısırı 1171–1250
Memlûk Mısırı 1250–1517
Modern Çağ
Osmanlı Mısırı 1517–1867
Fransız İşgali 1798–1801
Muhammed Ali yönetimi 1805–1882
Mısır Hidivliği 1867–1914
Modern Mısır
İngiliz İşgali 1882–1922
Mısır Sultanlığı 1914–1922
Mısır Krallığı 1922–1953
Cumhuriyet 1953–günümüz
Mısır

Fâtımî Devleti veya yaygın olarak kullanılan adıyla Fâtımîler, (Arapça: الدولة الفاطمية al-Dawla al-Fātimīya ya da فاطميون Fātimīyūn; 909 - 1171), Tunus'ta kurulduktan sonra merkezi Kahire'ye taşıyan ve Fas, Cezayir, Libya, Malta, Sicilya, Sardinya, Korsika, Tunus, Mısır, Filistin, Lübnan, Ürdün ve Suriye'de egemenliğini kuran Şii meşrebinin İsmailî mezhebine bağlı devlet.

Fâtımîler kendilerine verilen Fâtimî adının, Muhammed bin Abdullah'ın kızı ve Ali bin Ebu Talib'in eşi Fatıma Zehra'dan geldiğini iddia etmişlerdir. Fatımi devletinin Kuzey Afrika'da Cezayir'de bulunan Berberî kavminin Kutama aşireti içinde doğduğu da belirtilmektedir. 909'da Fatımiler devletlerinin başkenti olarak Tunus'ta Mehdiye şehrini seçmişlerdir. 948'de başkentlerini Mehdiye'den Mansuriye'ye naklettiler. 969'da Mısır'ı ellerine geçirdiler ve burada Kahire şehrini kurdular. Kahire bundan sonra Fatımiler Devleti'nin başkenti oldu ve Mısır ülkesi de devletin siyasi, kültürel ve dinsel merkezi haline geçti.

Fâtımîler Devleti'ni idare eden en üst elit grup ve bu devleti idare eden hanedanın üyeleri Şii meşrebinin İsmailî mezhebine bağlı idiler. Bu devleti idare edenler Şii olmakla beraber kendilerini Halife olarak ilan etmişlerdir. Onların Halifelik unvanları Sünniler tarafından da kabul edilmiştir. Dört Halife döneminde son halife olan Ali bin Ebu Talib'in halifelik döneminde olduğu gibi Fâtımîler Devleti hükümdarlık döneminde Ali'nin ahfadı Peygamber'in kızı Fatma'dan gelen Şii meşrepliler Halife olarak büyük bir Müslüman (Şii ve Sünni inançlı) nüfusu idare etmişlerdir. Bu nedenle Fâtımîler terimi sadece Şii meşrepli kişilere nitelendirmemekte ve Fatimiler'in hüküm sürdüğü arazilerde yaşayan ve bu ülkeleri idare eden Fatımi halifelerinin tebası olan her Müslümanı (ve Müslüman olmayanları) da nitelendirmektedir.

Fâtımîler'in Şii meşrepli halifeleri genellikle, İsmailî mezhebine dahil olmayan Müslümanlara karşı büyük derecede tolerans göstermişlerdir. Aynı şekilde müslüman olmayanlara (yani Yahudiler, Koptik Hristiyanlar, Suriye ve Filistinli Hristiyanlar ve Malta adası Hristiyanlarına) karşı da genellikle gayet toleranslı davranmışlardır. Fatimiler devleti ilk kuruluş ve gelişme dönemlerinde özellikle askeri ve politika alanlarında Kuzey Afrikalı Berberîler kavmine "dayan"ları ile tarihsel önem kazanmışlardır.

Fakat 11. yüzyılın sonlarında ve 12. yüzyılda Fatımi Devleti gayet hızlı bir çöküş göstermiştir. 1160'lı yıllarda Suriye'deki Zengiler devletinden istedikleri yardım dolayısıyla Mısır'a gelen general Şirkuh tarafından kısa bir süre için idare edilmelerinden sonra onun ölümü ile yerine geçen yeğeni Selahaddin Eyyubi tarafından son Fatımi halifesi 1171'de tahttan indirilmiş; Fatımiler devleti ve idaresi elimine edilmiş ve yerine Sünni Müslüman olan Eyyubiler hanedanı devlet kurmuştur. Eyyubiler, Fatımilerin halifeleri yerine eskiden Bağdat'ta bulunan Abbasiler'in ahfadından olan bir kişiyi halife olarak tayin edip ona hiç politik güç vermeden Müslümanların dini lideri olarak kabul etmişlerdir.

Fatımiler Devletinin ortaya çıkıp gelişmesi

Fatımiler'in asılları

Fatimi Devleti'nin dini temelini oluşturan ideoloji İsmaili Şiiler arasında Suriye'de Sekizinci İsmâilîyye İmâmi Ahmed El Vafı tarafından çıkartılan itikaddir.[1] Sekizinci İsmâilîyye İmâmi Ahmed El Vafı, İsmâ‘îl bin Câfer el-Mûbarek’in oğlu Yedinci İmâm olan "Muhammed bin İsmâ‘îl eş-Sâkır" ile devam ettiğine ve onun ceddinin Dördüncü Hâlife ve Birinci Şia imâmi olan Ali Bin Ebu Talip'in ve karısı Muhammed’in kızı Fatima olduğunu kabul ederler. Bu nedenle kurulan İsmailiyye Şii devleti "El-Faimayyun" yanı "Fatimi Devleti" ismini almıştır. İsmâilîyye/Mustâlî/Davudî İsmailîlik i'tıkadına göre dokuzuncu imamdan onbirinci imama kadar olan imamlar (Dokuzuncu İmam Ahmed bin Abdullah; Onuncu İmam Hüseyin Bin Ahmed ve Onbirinci İmam Ubeydullâh el-Mehdî Billâh) "gizlenen imam" olarak kalmışlar ve Abbasiler aleyhine ittikadlarının geliştirme kavgası yapmışlardır.

İmam El Mehdi Şii mezhebinin İsmaililiye itikadını yaymak için özel yetiştirilmiş da'iler kullanmakta idiler. Bunlardan biri Ebu Abdullah el-Şii idi. Bu kişi mezhebini yaymak için Hicaz'a Mekke'ye Hacca gitmişti. Burada İfrikiyye 'den gelmiş Berber asıllı bir grup ile karşılaştı ve bunlar arasına yerleşti. Bu grup Berber kendilerinin batı İfrikiyye'de yerleşik Berber Katama kabilesinden olduklarını ve bu bölgeyi idaresi altında tutan Aglebiler rejimine tümden düşman olduklarını ve direnişe geçerek nasıl fiilen tümden Ağlabilerden bağımsızlık kazandıklarını böbürlenerek anlatmakta idiler. Bu merkezi Sünni idaresinden hoşnutsuzluk ve kabilenin bağımsızlığı da'i Abdullah el Şii'nin tam istediği politik atmosferdi. Abdullah el-Şii bu Berber grup ile birlikte İfrikiyye'ye Katama kabilesinin yaşadığı bölgelere gitti. Buralarda Aglabiler idaresinden gayet hoşnutsuz ve bağımsızlık kazanmış Berberler arasında İsmailiyye Şiilik propagandası yapmaya başladı. Ağlabiler rejimi yıllarca politika ve yönetimde gayet yozlaşmış şekilde Berber tarımcı köylüleri sömürmekte idi. Berber köylüler, özellikle Katama kabilesi mensupları, tümden İsmailliye Şiilik mezhebini kabul ettiler ve da'i Abdullah el Şiii onların politik yöneticisi ve askeri komutanı oldu. Fakat Abdullah el-Şii bu yönetim ve komuta görevinin Suriye'de saklı bulunan 11. İmam Ubeydullah el-Mehdi adına kulladığını açıkça ilan etmişti. Abdullah el-Şiii kendi mezhebine dönüştürdüğü Berberlerden bir ordu kurdu ve bu ordu başarılar kazandıkça gittikçe büyüdü. Bu Berber ordusu ile Abdullah el-Şii Ağlabilere bağlı şehirleri de eline gecirmeye başladı. Önce Mila, sonra Setif ve Kayrevan ve ne sonunda Ağlabiler başkenti olan kayrevan yakında saray ve başkent şehir olan Rakkada bu Şii Berberi ordusunun eline geçti.

Babasını takiben 11. İmam Ubeydullah el-Mehdi Suriye'de Salamiye'de gizli olarak yaşamakta iken etrafa İsmailiyye Şiii yaymaya çalışmakta iken Sünni olan düşmanlarının devamlı baskısı altında bulunmakta idi. Suriye'de Abbasiler tarafından İsmailileri tümüyle ortadan kaldırmak amaçlı bir kampanya uygulanmakta idi. Sonunda Ubeydullah el-Mehdi bir tüccar sahte hüviyeti kullarak uzun bir yolculuktan sonra Mısır üzerinden karadan İfrikiyye'ye erişti.

Fas'da Sijilmasa'ya gelip yerleşip kendini bir tacir gibi saklayıp bu bölgede bulunan halkı kendi itikadına dönüştürme kampanyası başlattı. Ubeydullah El Mehdi'nin yaymak istediği Şii mezhebinin İsmaili ittikadının inançları Sünni mezhebi inançlıları tarafından gayet değişik ve adetlere uymaz karşılandı.[2] Bu bölge Aglabiler hükümdarı III. Zıdat Allah da İsmaili inançlarından hoşlanmadığı için çok geçmeden Ubeydullah el-Mehdi burada tutuklandı. Zaten bu hükümdarin ismen bağlı olduğu Bağdad'daki Sünni Abbasiler halifesini kökünden yıkma amaçlı olarak görülmekteydi ve benzer elemine etme kampanyası bu sefer İfirikiyye'de de İsmailiyye mezhebini kabullenen Berberlere de uygulanmaya başladı.

Şii İsmailliye mezhebinden olanların arasında yaygın bir efsanevi beklenen mucize hikayesine göre Ubeydullah El-Mehdi ve oğlu Mezopotomya bölgesinden Sijilmassa'ya gelmesi beklenen kutsal birer Mehdi idiler. Ubeydullah ve oğlu Siçilmassa halkı içinde dört yıl Arap asıllı Midrar aşiretinden olan idarecilerin, özellikle Prens Yasa'nın, gözüne görünmeden yaşadılar.[3]

909'da Katama kabilesi ordusu başında olan dai Abdullah el Şii büyük bir askeri kampanya ile 11. İmam'ı Sijilmasa'dan kurtaram seferine başladı. Bu seferin başında bu büyük ordu ile Hariciler'in Tahert'te kurulmuş olan devlete saldırıda bulunudlar ve bu devleti yıkmaayı başardılar. Bundan sonra ordu Sijilmasa'ya yürüdü. Ordunun komutanı da'i Abdullah el Şii kuratrdiği 11. İmam Ubeydullah El Mehdi'ye biat etti. Ebu Abdullah Şii ördüsünün ve hükümü altında bulunan arazilerin hepsinin idaresini Ubeydullah El Mehdi'ye devretti. Bundan sonra Ubeydullah El Mehdi krndini kurduğu Fatimiler Devleti'nin ilk halifesi ve açık Onbirinci Mustâ‘lîyye/Nizâr’îyye Sîʿa İsmâ‘îlî İmâmi olarak ilan etti.


Fatımiler Devleti'nin genişlemesi

Fatimiler Devleti büyümeye başladı. Önce Sicilya adasını içine aldı. Kuzey Afrika'da Atlas Okyanusu kıyılarındna Kibta'ya kadar arazilerin yönetimini üzerine aldı.[1] Abdullah El Mehdi'nin üzerinde hüküm sürdüğü araziler üzerinde günümüzde Fas, Cezayir, Tunus ve Libya ülkeleri bulunmaktadır. Tüm bu arazileri Tunus'da yeni yaptırdığı başkenti olan Mehdia'dan yöntmekte idi. Fatimi Halife -İmamları olan El-Mansur Billah (hüküm süresi: 946–953) ve El-Muizz Lainallah (hüküm süresi: 953–975) Fatimiler halifeleri olarak hüküm süre dönemlerinde önce başkentleri Keyrevan'dan; sonraTunus yakınlarında bulunan (kurucusu olan "Mansur" lakaplı İsmail Ebu Tahir İsmail Billah"'in lakabına atıfla) Mansuriye adı taşıyan başkentten devlet idaresini devam ettirdler

Ünlü Fatimi generali Cevher 959'da Mısır'ı Fatimiler adına eline geçirdi. Klasik Fustat şehri yanında kendine yeni bir saray şehri olarak (aynı ismi taşıyan diğer bir şehir olarak) Mansuriye isimli bir başkent şehri inşaa ettirdi. Fatimi halifesi El-Muizz Ladinallah Mısır'ı idare eden İkşitliler devletini ortadan kaldırdı. Aynı yıl bu arazilerini idare edebilmek 969'da yeni idare merkezini yine Fustat yakınında El-Kahire adı ile kurdu. .[4] Kahire ışmı "kahır" sözcüğünden geliştirlmiş olup Mars planetine atıfla verildiği iddia edilmektedir. Anlatıldığına göre Kahire şehri Fatimiler tarafından kurulmakta iken gök kubbede akşam "Mars" planeti gayet bariz olarak görünmekte idi. Kahire yaptırıldığı zaman Fatimi halifesi sarayı olarak ve bu halifenin muhafızı orduyu barındırmak için bir hükümdarlık mahalli olarak öngörülmüştü. 1169'a kadar Fatimiler devletinin gerçek idari ve ekonomik merkezi 1169'a kadar Fustat ve diğer şehirlerde idi.

Mısır'ı ellerine geçirdikten sonra Fatimiler Akdeniz etrafında ve Kızıl Deniz etrafında fetihlerine devam ettiler. En geniş sınırları içinde doğuda Suriye'den batıda Tunus'a kadar Akdeniz kıyılarını, yani Kuzey Afrika, Sicilya, Filistin, Ürdün, Lübnan, Suriye'yi ihtiva etmekte idi. Ayrıca Afrika'da Kızıl Deniz kıyıları; Arabistan yarımadasının batısida Kızıl Deniz kıyıları olan Timaha ; Hicaz ve Yemen'i de içine almaktaydı. Mısır, Fatimiler devleti arazilerinin iktisadi merkezi de olmuştu. Fatimiler, Mısır'dan tüm sahillerine ve Hind Okyanus'u kıyılarına yayılan gayet geniş ve büyük bir dış ticaret ağı kurmuşlardı. Fatimilerin ticaret ve diplomasi ilişkileri Song Hanedanı yönetimde bulunan Çin'e de yetişmekteydi. Bu ticari ve ekonomik yayılıp genişleme, sonunda yaklaşık 1001–1300 dönemini kapsayan "Yüksek Ortaçağlar" da, Mısır'ın gelecekteki ekonomik yörüngesini de tesbit etti. Fatimilerin uzun mesafeli dış ticarete verdikleri önem (özellikle Mısır'da) Nil Nehri sulama sisteminin geliştirilmesini ihmal ederek tarım üretimini umursamayıp tarımın gerilemesine yol açmıştır.

Fatımiler Devleti'nin kültürü ve yönetilmesi

O zamana kadar doğu ve güney Akdeniz'de kurulmuş devletlerin yönetimi içinde bir idarecinin ilerlemesi o kişinin yakınlarına ve cedlerine dayanmakta olmasına karşıt, Fatımiler devleti içinde bir idarecinin ilerlemesi şahsi yeteneklere ve liyakate göre olmakta idi. Bu nedenle devletin hükümdarı ve devlet idare prensiplerine göre resmen Şii müslüman olmakla beraber diğer Müslüman mezhep (özellikle Sünni) mensupları da devlet yönetimi için önemli idareci rollarine seçilebilmektediydiler. Bu tolerans sadece diğer Müslümanlara değil, Müslüman olmayan Hristiyanlar ve Yahudilere de gösterilmiş ve gayri-mülsümanlar da yetenek ve liyaket gösterdikleri halde önemli ydevlet yöneticisi mevkilere getirilmişlerdi.[5] Fatimiler halifelerinin orduları da Ceneviz tüccarlerin kuzey Karadeniz kıyıları ve Kafkaslardan köle olarak getirdikleri Çerkesler ve Kıpçak Türkleri tarafından oluşturulmuşlardı. Askeri görevde yatenek gösteren kölemenler de askeri rütbeler arasında yeteneklerine göre en yüksek rütbelere çıkabilmakteydiler. Ama bu tolerans Fatimiler devlet tarihi içinde zaman zaman gösterilmemiştir. Özellikle gayet toleranssız tutum için altıncı Fatimi Halifesi Hakim'in Hristiyanlara karşı gayet hoşgörüsüz davranması örnek olarak verilmektedir.[5]


Fatımiler Devleti'nin askerî sistemi

Kahire'de Fâtımîler Hâlifeliği altıncı Halifesi EbûʿAlî el-Mansûr el-Hâkim bi-EmrʿAllâh tarafından yaptırılmış olan El-Hakim Camii. (Restore edilmiş hali).

Fatimiler ordusunun nüvesi genel olarak Fatımilerin Tunus'tan yürüyüşle Mısır'a getirdikleri Berber aşiretlerlnden Kutama aşiretinden olan toplanmış askerlerden oluşmuştu. Tunus Fatımiler devletinden ayrılmaya başlamasına rağmen Fatımiler ordusunun bu nüve birliklerinin niteliği değişmedi ve Berber asıllı birlikler Fatımiler ordusunun önemli bir kısmı olmayı korudular. Fatımiler Devleti Mısır'da başarı ile iyice yerleşince toplanan yerel askerlerden oluşan birlikler de Fatımiler orduasuna katıldılar ama Mısır'da Fatımilar devletinin bulunduğu dönemde bu yerel toplanan birlikler Fatimiler ordusunda nispeten küçük bir rol oynadı.

Fatımiler ordusundan temelden değiştiren değişiklik 15. yüzyılı ikinci yarısı sonlarında Fatımilerin Suriye'ye fethetme girişimlerinden ortaya çıktı. Buralarda Fatımiler ordusu Abbasiler halifelerinin kurdukları ve o devlete bölgelerinden önemli rol oynayan Türk asıllı askerlerin önemli rol oynadıkları ordularla karşılaştı. Bu Türk asıllı askerlerden oluşan orduların savaşma üstünlüğüne Fatimi ordusunun topladığı askerlerle karşı durmanın imkansız olduğu hemen anlaşıldı. Fatımiler halifelerinden Mansur ve Hakim dönemlerinde Türk asıllı askerlerden oluşan birlikler kurulup bunlara Fatımiler ordusunda önemli görevler verilmeye çalışıldı. Bundan sonra diğer asıllılaradan da birlikler Fatımiler ordusuna eklenmeye başlandı. Bunlar arasında Mısır'ın güneyinden toplanan Siyahi Afrikalı askerler ve Güney Kafkasya ve doğu Anadolu'dan toplanma Ermeni asıllı askerler de önemli roller oynamışlardır.[6]

Fatimiler ordularının önemli bir niteliği de ordu birlikleri içlerindeki askerler benzer toplanma mevkilerinden gelmekte ve aynı ırktan olmalarıdır. Değişik ırktan olan askeri birliklere değişin tıp askeri görevler verilmekte idi. Örneğin Berberi asıllı askerlerden birliklere genellikle hafif süvari ve savaşçı piyade görevleri; Türk asillardan oluşan birlikler ok atıcı süvariler ve ağır süvari birlikleri; siyahi Afrikalılar, Suriyeliler ve Araplardan oluşan birliklerin ise ağır piyade ve piyade okçuluk görevleri bulunmaktaydı. Arap olmayan ırklardan toplanmış olan askerlerin büyük bir kısmının hukuki hüviyetleri "kölelik" idi. Fatımi ordusunun birliklerini içlerinde etnik olarak homojen olması ve değişik ırktan birliklere değişik görevler verilmesi sadece Fatımiler Devleti'nin askeri niteliği olmadı ve Fatımiler yıkılıp onların Mısır'da yerini alan diğer devletler de Fatımiler ordusu niteliklerini aldılar.

Müslüman bölgeler ve halklar tehlikeler ve tehditler altında kalıp savunmaları gerektiğinde Fatimiler bütün askeri güç ve imkanlarını bu halkların savunmasına yöneltmişlerdir. Orndin Fatimi halifesi Muiz döneminde Bizans İmparatorluğu imparator I. Nikeforos Fokas tarafından yönetilmekteydi. İmparator Nikeforos eski Doğu Roma'ya ait olan arazileri geri almayı hedeflenmişti. Önce 961'de Girit'teki Müslüman Girit Emirliği ile savaşa girdi. Sonra Doğu Akdeniz'in kuzey sahilleri ve yakınlarında bulunan Tartus, El Masaisa, Ayn Zerbe gibi kale ve şehirlerini eline geçirdi.

Bu başarılarına bir neden de buralarda birbirine komşu bulunan Müslüman hükümdarlarının aralarının gayet kötü olması ve birbirleriyle devamlı silahlı mucadele içinde olmalarıydı. Bizans İmparatoru Müslüman arazilerini yakıp yıkıp harabeye döndüre hedefliydi. Uyguladığı taktik küçük köy ve kasabalara hücum etmek, yağmalamk, yakıp yıkmak, halkı yıldırp korkutup yerleşkelerini ve arazilerini böylece bıraktırmaktı. Bir zaman sonra Bizanslı (belki Balkanlı) göçmenleri buralara yerleştirmeyi de planlamaktaydı. İmparator bunu Irak kuzeyinde ve Suriye kuzeyinde uygulamayı başarmıştı. Müslümanlar onun Suriye, Filistin, El Jezire, Diyarbakır, Kuzey Irak, Irak ve hatta Mısır'a gözlerini diktiğini anlamışlerdı. Fatimiler orduları ve donanmalarına büyük gayretlerle ekler yapıp bunların harp eğitiminlerine dikkat ve önem vererek bu Bizans tehlikesini karşı koyabildiler ve Bizans imparatorunun emellerini sıfıra indirdiler.

İç savaş ve devletin çökmesi

Ortaçağlar Kahire'sinde kalan El-Azhar Camii.
Kahire'de Bedr el-Cemâli tarafından yaptırılmış Bab-ül-Futüh Kale kapısı

Değişik etnik unsurların değişik askeri görevlere verilmesi ile oluşturulan Fatımiler Devleti ordusu genel olarak savaş alanında başarılı olmakla beraber, bu çeşit kurulan ordu Fatımi Devleti içişleri politikasına negatif aksi etkiler ortaya çıkardı. Önceleri gelenek olarak Fatımiler ordusunda bulunan Berber asıllı birlikler devlet içişleri politikasında önemli rol oynamaktaydı. Fakat Türk asıllılardan kurulan birlikler ordu içinde önem kazanmaya başlayınca, bunlar Berberlerin önemine karşı olmaya başladılar. 1020'li yıllarda ise Siyahi Afrikalılardan oluşturulan ordu birlikleri Berber asıllı ve Türk asıllı birliklerin siyasi arenada üst rol oynamasına karşı gelip bunların politik etkilerini azaltmak için bir seri ayaklanmaya önayak olmaya başladılar.

1060'li yıllara gelince Mısır çok ciddi bir kuraklık ve açlıktan dolayı büyük bir buhran içine girdi ve bu buhranlı yıllarda değişik etnik unsurlardan oluşan değişik ordu birlikleri arasında daha önce bulunan zayıf bir denge ortadan kayboldu. Kaynakların çok az bulunur hale gelmesi ile bu az bulunur kaynakları kendi ellerine geçirmek için değişik etnik gruplara ait değişik ordu birlikleri arasında yapılan mücadele bir iç savaşa dönüştü. Bu iç savaşa Türk asıllı ile siyahi Afrika asıllı birlikler arasında yapılan çarpışmalar halinde oldu ve Berber asıllı birlikler ise bazen bir tarafı bazen da diğer tarafı tutar olarak göründüler.[7] Fatimi ordusunda bulunan Türk asıllı birlikler Kahire'nin büyük kısımlarını kendi kontrolları altına aldılar ve şehri ve bu şehirde yaşayan Fatımi halifesini ellerinde bir rehine olarak tutmaya başladılar. Buna karşılık Berber asıllı ordu birlikleri ve çoğu Sudan'lı olan siyahî Afrikalı birlikler Mısır ülkesine diğer bölgelerinde değişik araziler arasında dolaşarak birbirleri ile mücadele ederek kendi kontrolleri altında araziler oluşturmayı ve bu araziler üzerinde kontrollerini pekiştirmeye başladılar. Böylece sanki devlet merkezinde olan karışıklık yetişmezmiş gibi bu karışıklık Mısır ülkesinin tümüne de yayıldı.

1072'de bu duruma bir çare arayan Fatımi Halifesi Mûstensir Mısır'ı kurtarmak için gayet cüretli girişim yaparak o zaman Fatımi devletinin kuzey sınır kapısı olan Akka şehri valisi olan Emir Bedr el-Cemâli'yi Kahire'ye çağırdı. Bedr el-Cemâli emri altında bulunan sınır ordusu ile Mısır'ın içine girdi ve bu orduyu kullanarak kısaca bir süre için değişik grup ordu ayaklanmacılarının ordularını başarı ile tepeledi. Bu harekatta en büyük kaybeden asker grubu Türk asıllılar oldu. Bu harekatla Fatimi Halifeliği gayet acil olan ortadan kalkma tehlikesinden kurtarıldı. Fakat uzun asker ayaklanmaları ve mücadeleleri Mısır ülkesi arazilerine büyük zarar vermekle kalmamıș, devlet kurumlarını sanki içten çürütmüş idi. Bu çürük yapılı devlet kurumlarının Fatimi halifelerinin eline geçmesi, eğer köklü reformler yapılmazsa, onlara yapabilecek pek efektif icraat bırakmamıştı.


Bu başarısından dolayı ordu komutanı bir asker olan Bedr el-Cemâli'ye o zamana kadar bir sivil idareci tarafından yüklenilen Vezir yetkileri de verildi. Bu hem sivil devlet yönetim yetkileri hem de askeri başkomutanlık yetkileri olan Vezirlere Fatimiler Devleti içinde "Vezir-ül-Juyuş" adı verildi. Bu tip Vezir-ül-Juyuş" nitelikli devlet idarecileri bundan sonra Fatimiler Devleti son dönemlerinde diğer idarecilerin tümüne baskın tek büyük idareci olarak politik rol oynamaya başladılar. "Vezir-ül-Juyuş" olarak görev verilen Vezirler neredeyse bir devlet hükümdarı rolü aldılar ve Halifeler ise yönetim gücünden yoksun senbolik rol almaya başladılar.

Fatimi Devleti'nin politik idaresinin değişmesinin bir göstergesi Vezir-ül-Juyus Bedr el-Cemâli'nin Kahire ıçinde yaptırdığı "Cami El-Juyuşî (Ordularını Camii)" olmaktadır. Bu camii 1085'de Halife ve İmam (Fatımi)|Ma'ad al-Mûstensir Billah 'in adına yaptırılmıştır. Aynı zamanda Halife Mustansır'ın ayaklanmacılara karşı galip gelmesinin anısına yapılan bir zafer anıtıdır. Bu zafer anıtı Halife'nin iktidar gücü göstergesi olarak Kahire'nin güneydoğusunda bulunan en yüksek tepe olan Mukattam Tepesi'nin şehre bakan ucunda kayalıklar üzereinde kurulu olup, şehrin her semti bu camiden görülebilmekte ve sehrin her semtinden de yüksek tepedeki camii görülebilmektedir [8]

İlk "Vezir-ül-Juyuş" olan Bedr el-Cemâli öldükten sonra yine "Vezir-ül-Juyuş" yetileri ile oğlu El-Efdâl Şehinşâh Vezir olmuştur.

Fatımi Devleti'nin ortadan kaldırılması

Fatımî Halifeleri soyağacı.

1040'li yıllarda Fatımiler Devleti'nin Kuzey Afrika'da babadan oğula geçen valileri olan Berber asıllı Ziriler Mısır'da bulunan Şii Fatımiler halifelerinden bağımsızlık ilan edip Bağdad'da bulunan Sünni Abbasiler halifelerinin Müslümanların halifesi olduğunu ilan ettiler. Buna misilleme olarak Fatımiler Devleti Kuzey Afrika'yı tekrar eline geçirmek için Banu Hilal Savaşı adı verilen bir istila savaşını başlattılar. Bu istila savaşı Akdeniz'in Kuzey Afrika kıyılarının yakılıp yıkılıp yaşanamayacak hale gelmesine yol açtı.

Fatımi Devleti'nin merkezi idaresi yörel idare için ikta sistemine çok dayandığı için ülkenin uzak köşelerine gönderilen askerî komutanlar gittikçe kendilerine verilen ikta arazilerinde yarı-bağımsız yaşamaya başladılar ve merkezi devlet idaresi için büyük sorunlar ortaya çıkarttılar.

Fatımiler Sicilya adasındaki idarelerini önce müslüman bağımsız Sicilya Emirliği'ne sonra da güney İtalya'dan gelen Norman I. Ruggero'ya kaybettiler ve 1190'da Sicilya adası tümüyle tekrar Hristiyan Normanlar eline geçmişti.

1070 civarlarında Fatımilerin Doğu Akdeniz ve Suriye üzerindeki arazileri Türk asıllı Büyük Selçuklu Devleti ve bunlara bağlı Türkmenlerin hücumlarına maruz kaldı ve bu araziler Fatımiler idaresinden çıktı. Birinci Haçlı Seferi'ne yol açan olaylar başında Kudüs'ün Artuklular Sökmen Bey ve İlgazi Bey tarafından ele geçirilmesi gelmekteydi. Ama Temmuz 1098'de Fatımi Devleti Veziri El-Efdâl Şehinşâh komutasında bir büyük Fatımi ordusu Kudüs'ü tekrar Fatımiler eline geçirmiş idi. Birinci Haçlı Seferi Frank Haçlılar ordusu Küdus önüne geldiğinde Kudüs'ü Haçlıların kuşatmasına karşı savunan Fatımiler ordusu ve komutanı İftikar el-Devla idi. Fatımiler Komutanı 15 Temmuz 1099'da Kudüs'ü anlaşma ile Haçlılara terk etti. Bundan sonra Fatımi Devleti, orada kurulan Frank Haçlı Kutsal Kudüs Krallığı ve aynı bölgedeki diğer Frank Haçlı devletlerine tüm Filistin arazilerini terk etmek zorunda kaldı. Fatımi Devleti elinde 1088'den itibaren sadece Mısır kalmıştı.

1160'larda Fatımilerin siyasi sistemi artık sanki çürümüştü. Fatımiler veziri olan Şavar çeşitli entrikalarla kendi siyasi gücünü koruma peşinde idi. Son Fatımi halifeleri devletin idaresini Vezirler eline bırakmışlardı. 1163 ile 1169 arasında birkaç kere Fatımiler Veziri olan Şavar, Selçuklu Şam Emiri olan Nureddin Zengi ile Kudüs Kralı I. Amalrik arasında büyük siyasi oyunlar oynadı. I. Amalrik komutasındaki Frank Haçlı orduları ile bazen Fatımilere müttefik bazen onlara karşı olarak Mısır'ı dört defa işgal etti. Nureddin Zengi ise bir Suriye ordusu ile Emir Esedüddin Şirkuh'u dört kez Suriye'den Mısır'a sefer yapmaya teşvik edip destek sağladı. Şirkuh'un 1169'daki son seferinde Şirkuh Mısır'ın idaresini Şavar elinden zorla aldı. Şirkuh son Son Fâtımî Halifesi genç Sultan El-Âzıd tarafından Vezir olarak görevlendirildi. Fakat bu görevde iki ay kaldıktan sonra Şirkuh beklenmedik bir şekilde öldü. Yerine yeğeni olan Selahaddin Eyyubi 1169'da 31 yaşındayken Mısır'daki Suriye birliklerinin komutanlığına, melik unvanıyla Mısır vezirliğine atandı.[9]

1169-1171'de Selahaddin Eyyubi Fatimi halifesi genç Sultan Âzıd altında Vezir olarak görev yaptı. Ama tüm iktidar gücü kendi elinde idi. Çok geçmeden kendine bağlı kişiler devletin en kilit noktalarında görevlendirdi ve Fatimilere bağlı olanlar bu görevlerden uzaklaştırıldı. Selahaddin Eyyubi Mısır’ın tek yöneticisi durumuna geldi. 1171'de Fatımi Halifesi genç Âzıd 21 yaşında iken öldükten sonra Selahaddin Eyyubi camilerde hutbeyi kendi adına okuttu. Böylece Mısır'da Şii Fâtımîler Halifeliğine son vererek Sünnilige dönüldüğünü ve Bağdat'taki Abbasiler Halifeliğine bağlılığını ilan etti. Bu olay ile Fatimiler Devleti resmen son buldu.[9]

Fâtımî halifeleri listesi

  1. Mehdi (Ubeydullah el-Mehdi Billah) (909 - 934)
  2. Kâ'im (Muhammed el-Kâ'im Bi-Emrillah) (934 -946)
  3. Mansur (İsmail Mansur Bi-Nasrillah) (946 - 953)
  4. Mu'izz (Ebu Tamim el-Mu‘izz Li-Dinillah) (953 -975)
  5. Aziz (Ebu Mansur Nizar Aziz Billah (975 -996)
  6. Hâkim (El-Hâkim bi-Emrillah) (996 -1021)
  7. Zahir (Ali ez-Zahir) (1021 - 1036)
  8. Mûstensir (Ebû Tamîm Ma’add el-Mûstensir bil-Lâh) (1036 - 1094)
  9. Mustâ‘lî (Ahmed el-Mustâ‘lî) (1094 -1101)
  10. Âmir (Mansur el-Âmir bi'Ahkamillah) (1101 - 1130)
  11. Hâfız (El-Hâfız) (1130 - 1149)
  12. Zafir (Ez-Zafir) (1149 - 1154)
  13. Fâ'iz (El-Fâ'iz bi-Emrillah) (1154 - 1160)
  14. Âzıd (El-Âzıd) (1160 - 1171)

Fâtımîler halifeleri soyağacı

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
‘Ubeyd’Allâh'ibn‘el’Huseyn‘el’Medhî
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Fâtımîler (Yedicilik)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kâ'im
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Mansûr
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Mu'izz
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Nizâr el-Azîz
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Târik’ûl-Hâkim bi-EmrʿAllâh
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Dürzîler
 
Ali ez-Zâhir
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Ebû Temîm Mu’âdd el-Mûstensir
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Nizârîlik
 
Mustâ‘lîlik
 
 
 
 
 
 
Pamir Alevîliği
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Ebû Mansûr Nizâr el-Mustafâ li-Dîn’il-Lâh
 
Ebû’l-Kâsım ʿAhmed el-Mustâ‘lî
 
Muhammed‘bin’Mu’âddʿel’Mûstensir
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
El-Hâdî bin el-Nizâr
 
Ebû‘Ali’Mansûr‘el’Âmir’bi'Ahkâm’îl‘Lâh
 
ʿAbd’el-Mecîd el-Hâfız li-Dîn’il-Lâh
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Elemûtlar
 
Et-Tâyyîb Ebû’l-Kâsım
 
Mecîd’îyye/Hâfız’îyye
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
El-Mohtedî bin el-Hâdî (I. Muhammed)
 
 
 
 
 
 
İsmâʿil ez-Zâfir li-Dîn’il-Lâh
 
Yusuf‘binʿAbdûlMecîdʿûl’Hâfız
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
El‘Kahir’bi‘Kuvvet’ûl‘Lâh/Ahkâm’îl‘Lâh’I.Hasan
 
 
 
 
 
 
İsâ el-Fâ’iz bi-Nasr’Allâh
 
ʿAbd Allâh el-Âzıd li-Dîn’il-Lâh
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Alâ Zikrihi’s-Selâm II. Hasan
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Nûr’ed-Dîn II. Muhammed
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Celal’ed-Dîn III. Hasan
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Alâ’ed-Dîn III. Muhammed
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Rûkn’ed-Dîn Hûr-Şâh
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
IV. Ağa Han (Nizâr’îyye)
 
Dâ’îler (Mustâ‘lîyye)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. 1 2 Yeomans, Richard (2006) The Art and Architectüre of ıslamic Cairo, Cairo: American University in Cairo Prees İŞBN:9781859641545 s. 43
  2. Yeomans (2006)... s.4
  3. Yeomans (2006)... s.43
  4. Beeson, İrene (Eylül–Ekim 1969). "Cairo, a Millennial". "Saudi Aramco World": 24, 26–30. http://www.saudiaramcoworld.com/issue/196905/cairo-a.millennial.htm. Erişim tarihi: 2007-08-09.
  5. 1 2 Goldschmidt, Arthur (2002). A concise history of the Middle East. Boulder, Colorado: Westview Press. ISBN 0-8133-3885-9.
  6. Cambridge History of Egypt, Cilt. 1, say. 155.
  7. Cambridge History of Egypt cilt 1 sayfa 155
  8. ((İngilizce)) al Juyushi: A Vision of the Fatemiyeen. Graphico Printing Ltd. 6 ĦAralık 2002. ISBN 978-0953927012.
  9. 1 2 Maalouf, Amin (çev. Ali Berktay), (2006) Arapların Gözünden Haçlı Seferleri, İstanbul:Yapı Kredi Kültür Yayınları, ISBN 975-08-1121-6

Dış bağlantılar

This article is issued from Vikipedi - version of the 12/26/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.