Ekberilik

Ekberilik, Muhyiddin İbn Arabi'nin temel kavramlarını geliştirdiği sufi metafiziğinin Vahdet-i Vücud denilen meşrep veya okuluna bağlı olan sufileri tanımlamakta kullanılan bir terim.

Tanım

Batı dillerinde İkiliksizlik (non-dualism) denilen ve fenomenal dünyada çokluk-zıtlık olarak görülen ögelerin özlerindeki birliğinin vurgulandığı Vahdet-i Vücud, Ekberiliği tanımlayan bir öğretidir. Tasavvuf aleminde ekberi sufilerin görüşlerine muhalif olan sufiler de bulunmaktadır. Her ne kadar öğretisinin Vahdet-i Vücud veya Ekberî öğretiye aykırı olup olmadığı tartışmalı da olsa Hindistan'da yaşamış sufilerden İmam Rabbani'nin Vahdet-i Şuhud öğretisi bu muhaliflerden bazılarınca benimsenmiştir.

Ekberilik sıfatı Şeyh'ül Ekber lakaplı Muhyiddin İbn Arabi'nin adına izafetle konulmuştur. Muhyiddin İbn Arabi'nin herhangi bir tarikat kurucusu olmadığı bilinmektedir. Ancak bir makam veya meşrep anlamında onun görüşlerini benimseyen tarikat önderleri olmuştur.[1] Bunun yanı sıra Vahdet-i Vücud öğretisi Muhyiddin Arabi'den önce Nifferi, Cüneyd Bağdadi gibi sufilerin metinlerinde de bulunmaktadır. Ancak Muhyiddin İbn Arabi ve özellikle de onun öğrencisi Sadreddin Konevi tarafından geliştirilmesi, daha geniş şekilde izah edilmesi bu metafiziği benimseyen sufileri tanımlamakta Ekberî tabirinin daha kullanılmasını kolaylaştırmıştır.

Bir sıfat olarak kullanılan Ekberi tabiri 1911'de İsveçli sufi Abdülhadi Aguéli Paris'de kurduğu ve Al Akbariyya adını verdiği gizli sufi topluluğundan farklıdır. Topluluğun amacı Muhyiddin İbn Arabi'nin öğretisi üzerinde araştırmalar yapmak ve bu öğretiyi eğitimli kitle arasında yaygınlaştırmaktı.

Akademik dünyadaki yeri

Muhyiddin İbn Arabi ve ondan doğrudan ders veya ilham alan çok sayıda Arap, Kürt, İranlı, Türk ve Hint kökenli sufiler Türkistan'dan Ortadoğu ve Kuzey Afrika'ya hatta Hintaltkıtasına [1] kadar yayılmış olmakla beraber tasavvufun Ekberi koluna dair üniversite düzeyindeki sistematik araştırmaların ilkin Batı dünyasında başladığı görülmektedir.

Batı'da Muhyiddin Arabi'nin üzerine yapılan ilk akademik çalışma Miguel Asin Palacios'ın "La Escatologia musulmana en la "Divina Comedia", eseri 1919'da Madrid'de basılmıştır. Miguel Asin Palacios'ın diğer eseri "El Islam cristianizado. Estudio del sufismo a través de las obras de Abenarabi de Murcia" eseri ise 1931'de Madrid'de basılmıştır. Miguel Asin Palacios dışında Louis Massignon, Henri Corbin Toshihiko Izutsu, James Morris, William Chittick, Michel Chodkiewicz gibi çeşitli ülkelerden akademisyenler hem tasavvuf hem de Ekberi öğretisi üzerine yaptıkları çalışmalarla öncü olmuşlardır. Üniversite çevrelerinin yanı sıra yine üniversite çevreleriyle ilişki içinde olan The Muhyiddin Arabi Society ve Beshara School gibi bağımsız dernekler de yayınladıkları süreli ve süresiz yayınlarıyla Ekberiliğin teorik ve pratik yönüyle ilgili çalışmalara destek vermişlerdir.

Türkiye'de tasavvufun İlahiyat çevrelerinde araştırılması çok yenidir. Muhyiddin İbn Arabi'ye ilişkin ilk doktora çalışması Kazım Yıldırım'ın 1989'da tamamladığı Muhyiddin İbn'ül-Arabi ve sistemi (Gazzali-Sühreverdi-Konevi-Mevlana ile mukayeseler) adlı çalışmasıdır. Bir bilim dalı olarak Tasavvuf alanındaki ilk doktora çalışması ise aynı zamanda Muhyiddin Arabi üzerine yapılan bir başka çalışmadır. Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç'ın "İbn Arabi'de Varlık ve Mertebeleri" adlı bu ilk doktora çalışması Prof.Dr. Mustafa Tahralı'nın gözetiminde 1995'de tamamlanmıştır. Ancak bu çalışmadan sonra İlahiyat fakültelerinin tasavvuf bölümlerinde yapılan tezlerin sayısı hızla artmış çeşitli dergilerdeki makaleler ve yayınlanan kitaplarla aradaki boşluk doldurulmaya çalışılmıştır. Türkiye'deki Ekberi çalışmalarla ilgili en önemli gelişme Muhyiddin Arabi'nin Fütuhat-ı Mekkiyye eserinin ve onun önde gelen talebe ve halifelerinden Sadreddin Konevi'nin külliyatının Türkçeye çevirilmiş olmasıdır.

Ekberi okul

Vahdet-i Vücud öğretisinin baş sözcüsü olmakla birlikte kendisinden sonra Vahdet-i Vücud görüşünü benimseyen sufiler için Muhyiddin İbn Arabi'nin lakaplarından olan Şeyh-i Ekber'e atıfla Ekberî sıfatı kullanılmıştır. Her ne kadar varlığın bir olduğunu kabul etmiş olsalar da Ekberi sufiler kimi görüşlerinde farklılıklar sergilemişlerdir. Örneğin Abdülkerim el-Cili ve Sadreddin Konevi her ikisi de Ekberi olmakla birlikte özgün görüşleri de olan ve başlı başına bir sufi metafiziği ve felsefesine sahip olan düşünürlerdir.[2]

Bazı ekberi sufiler

  1. İbn Sevdekin (ö.646/1248)
  2. Sadreddin Konevi (1210-1274)
  3. Afifüddin Tilimsânî (ö.690/1291)
  4. Fahreddin Iraki (1213-1289)
  5. Aziz Nesefi (v.1300?)
  6. Sadeddin Fergani (v. 699/1300)
  7. Mahmud Şebüsteri (1288-1340)
  8. Abdürrezzak Kaşani (v.1329)
  9. Haydar Amuli (v.1385)
  10. Abdülkerim el-Cili (1366-1424)
  11. Şah Ni'metullah-i Velî (Nûr'ed-Din Kirmanî) (1330–1431)
  12. Abdurrahman Cami (1414-1492)
  13. Abulvehhab Şarani (1493-1565)
  14. Abdülaziz Debbağ (v.1717)
  15. Abdülgani Nablusi (1641–1731)
  16. Şah Veliullah Dehlevi (1703–1762)
  17. Ahmed İbn Acibe (1747-1809)
  18. Emir Abdülkadir (1808–1883)

İbn Arabî ekolünü Osmanlılar ve Cumhuriyet Türkiye'sinde devam ettiren ekberilerden bazıları

  1. Sadreddin Konevi (1210-1274): Muhyiddin İbn Arabi'nin manevi oğlu ve halifesi olduğu kadar onun öğretisini açıklayan eserleriyle Vahdet-i Vücud öğretisinin önemli yazarlarından biridir. Talebe ve müridlerinin etkisiyle Osmanlı Türkiye'sinde Ekberi geleneğin devamlılığı mümkün olmuştur.
  2. Müeyyidüddin el-Cendi (v. 691/1291?): Konevi'nin talebelerindendir.
  3. Dâvûd-i Kayserî (v. 751/1350): Konevî'nin talebelerinden Kemaleddin Kâşânî'nin talebesidir.
  4. Şeyh Bedreddin (v./1420): Şeyh Bedreddin Simavnî Davud Kayserî'nin Füsûs Şerhi'ne bir haşiye yazmıştır. Müridlerine İbn Arabi'nin eserlerini okutmuştur.
  5. Molla Fenârî (v. 834/1430): Babası Konevî'nin halifelerindendir.
  6. Muhammed Kutbuddin İznikî (v. 855/1450): Molla Fenârî'nin talebesidir.
  7. Yazıcızâde Muhammed Efendi (v. 855/1451): Muhammediye isimli meşhur eserin müellifidir.
  8. Akşemseddin (v. 863/1459): Fatih Sultan Mehmed'in hocasıdır. "Risâletü'n-Nuriyye" ve "Def'u Metaini's-Sufiyye" adlı eserlerinde İbn Arabi'nin görüşlerini savunmuştur.
  9. Kudbuddinzâde Muhammed Muhyiddin İznîkî ( v. 885/1480): Kutbuddin İznikî'nin oğludur. İbn Arabi'nin Füsus'una ve Sadreddin Konevi'nin Nüsus ve Miftahü'l Gayb adlı eserlerine şerh yazmıştır.
  10. Cemâl Halvetî (v. 899/1493): Halvetiyye tarikatının Cemâliye kolunun kurucusudur.
  11. İdris-i Bitlisî (v. 926/1520). İbn Arabi'nin Füsûs'una ve Mahmud Şebüsterî'nin Gülşen-i Raz ile Hakkü'l-Mübin adlı eserlerine şerh yazmıştır.
  12. Sofyalı Bâli Efendi (v. 960/1552): Füsûs şârihi.
  13. Nureddin Musliheddin Mustafa Efendi (981/1578).
  14. Üftâde Muhammed Muhyiddîn (v. 968/1580): Bursalı ve Helvetiye Tarikatı büyüklerindendir.
  15. Abdullah-ı İlahi (v. 15.yüzyıl)
  16. Aziz Mahmud Hüdâyi (v. 1038/1629): Üftâde Hazretlerinin talebesidir.
  17. İsmail Ankaravî (v. 1041/1631): Meşhur Mesnevî şârihidir.
  18. Abdullah Bosnevi (v. 1046/1636): Füsus şârihidir.
  19. Sarı Abdullah Efendi (v. 1071/1660).
  20. Sunullah Gaybi (v. 1087/1676?). Keşfü'l Gıta adlı eserinde Vahdet-i vücud açıklanmaktdır.
  21. Karabaş Veli (Ali Alâeddin Atvel, v. 1097/1685).
  22. Atpazarî Osman Fazlı İlâhî (v. 1102/1690).
  23. Niyâzî-i Mısrî (v. 1105/1693): En yaygın ve meşhur tasavvufî divanın sahibidir.
  24. İsmail Hakkı Bursevî (v. 1137/1724).
  25. Nasuhî Mehmet Efendi (v. 1130/1717).
  26. Neccarzade Mustafa Rıza Efendi (v. 1159/1746).
  27. Abdülaziz Debbağ (v.1717)
  28. Abdülgani Nablusi (1641–1731)
  29. Kırımlı Selim Baba ( Doğumu ?/v.1756).
  30. Şah Veliullah Dehlevi (1703–1762)
  31. Abdullah Salâhî-i Uşşâkî (v. 1196/1781).
  32. Ahmed İbn Acibe (1747-1809)
  33. Köstendilli Süleyman Şeyhi (1750-1820?).
  34. Safranbolulu Mehmed Emin Halvetî (v. 1283/1867).
  35. Harîrîzâde Seyyid Muhammed Kemaleddin (v. 1299/1881).
  36. Muhammed Nur'ül Arabi (v. 1305/1887).
  37. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhânevî (v. 1311/1893): Tercüme-i Cânibü'l-Garbi fî Halli Müşkilâti İbn Arabî adlı bir eseri vardır.
  38. Ahmed Amiş Efendi (v. 1920). Muhammed Nuru'l-Arabi'den de icazet alan son devrin önemli sufilerinden biridir. Eser kaleme almamış ancak sohbetlerinden tutulan notlar Süheyl Ünver tarafından Âmişnâme adıyla derlenmiştir.
  39. Hüseyin Vassaf (1872-1929). Uşşaki şeyhlerinden yazar.
  40. Abdurrahman Sami Uşşâki (1878-1935): Halvetî-Uşşaki şeyhlerindendir. İbn Arabi'nin bazı eserlerini tercüme ve şerh etmiştir.
  41. Ali Salahaddin Yiğitoğlu (v. 1937). Ahmed Avni Konuk ve Yakub Han Kaşgârî ile birlikte Osmanlı'nın son Füsûs şarihlerindendir. İbn Arabi'nin Füsûsu'l-Hikem'ini ve İbn Farız divanını Türkçeye tercüme ve şerh etmiştir. Eserleri basılmamıştır.
  42. Ahmed Avni Konuk (1868-1938): İbn Arabi'nin Füsûs'unu hem tercüme hem şerh etmiştir. Ayrıca Mevlana'nın Mesnevisini, Fahrüddin Iraki'nin Lemaat'ını da Türkçeye tercüme etmiştir.
  43. Hüseyin Şemsi Ergüneş (1872-1968) Muhammed Nur'ul Arabi'nin talebelerindendir. Çok sayıda tercümelerinden çok azı günümüz Türkçesine aktarılmıştır.
  44. Lütfi Filiz (1911-2007)

Ayrıca bakınız

Kaynakça

Genel
Özel
  1. 1 2 Michel Chodkiewicz, The Diffusion of Ibn 'Arabi's Doctrine
  2. Prof. Dr. Mustafa Tahralı, Muhyiddin İbn Arabi ve Türkiye'ye Tesirleri, Endülüs'ten İspanya'ya (TDV, İst. 1996)

İleri okuma

Dış bağlantılar

This article is issued from Vikipedi - version of the 11/30/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.